Nobel ödüllü Kolombiyalý yazar G.G. Marquez ‘’Oniki Gezginci Öykü’’ adlý kitabýnýn giriþi bölümünde, bu öyküleri nasýl derleyip yazdýðýný uzun uzadýya anlatýr. Yaklaþýk 60 esaslý hikâye’nin malzemesinden oluþan bu öykülerin dip notlarýndan birinde, gördüðü bir rüyasýndan bahseder. Rüyasýnda Barselona’dadýr. Barselona meydanýnda büyük bir kalabalýk onun için toplanmýþtýr.
‘’Ömrüm boyunca tanýdýðým, sevdiðim her kim varsa hepsi oradaydý. Ben olaðanüstü neþeliydim. Bütün sevdiðim, saygý duyduðum, dostum diyerek hayatýmda önemli yeri olan kim varsa hepsi bir arada. Herkesle tokalaþýyorum, kimilerini kucaklýyorum, uzun zamandýr göremediklerime sevinç ve hayretle bakýp o aný onlarla paylaþmanýn coþkusunu yaþýyorum. Bir süre sonra kalabalýk hareketlenmeye baþlýyor. Ýnsanlar gruplar halinde yürümeye baþlýyor. Ben de içimdeki büyük sevinçle aralarýna katýlýp yürümek istiyorum. Bir el beni durduruyor ‘’sen bu törene katýlamazsýn’’ diyor ‘’çünkü bu senin cenaze törenin’’...
Türkiye’yi kuþatan uðursuz uluslararasý kampanyanýn merkezinde AK Parti’nin 4. Büyük Kongresinde ilan edilen 2023 hedefleri olduðunu bugün aklý baþýnda olan hiç kimse inkar etmiyor. O gün o kongreye davet edilen ve kongreye gelerek bu davete icabet eden devlet adamý ve siyasetçilerin sonradan baþýna gelenlere bakýldýðýnda, þer cephesinin ne kadar güçlü ve etkili olduðu hemen anlaþýlýr.
Özellikle iki tanesinin baþýna gelenler ibret vericiydi: Mýsýr’da Muhammed Mursi bir askeri darbe ile devrildi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Baþkaný Mesut Barzani, DAEÞ þiddetiyle terbiye edilmeye çalýþýldý ve egemenlik alaný iþgal edilmeye maruz kaldý.
Mýsýr’da Mursi’yi devirmenin coþkusuyla Ýstanbul’da Taksim’de Gezi Parký adýyla bilinen yerde Türkiye için de görkemli bir cenaze töreni hazýrlýðýna baþlandý. 2013’te olan biteni daha iyi anlamak için mutlaka 30 Eylül 2012’de yapýlan AK Parti 4. kongresine atýfta bulunmak gerekir. O kongrede ilan dilen 63 hedef sadece dýþ güçleri rahatsýz etmedi. Eski Türkiye’nin sahiplerini de ciddi biçimde tedirgin etti ve bu güçlerin bir tür karþý devrimi olarak ifade edeceðimiz ‘’Gezi hadisesi’’ organize edildi.
27 Mayýs 2013’te baþlayan Gezi eylemleri eðer þapsal tarihin rastlantýsal yol haritasýnýn öylesine belirlenmiþ bir aný deðilse, bu tarih simgesel olarak askeri vesayetin ilk darbesinin 53. yýldönümüyle ayný güne geliyordu. Nitekim en enerjik gezi eylemleri yanlýlarýyla, bu darbeyi ‘’demokrasi bayramý’’ ilan edenlerin ayný kesimler olmasý, herhalde bir tesadüf olarak deðerlendirilemez.
Büyük uluslararasý desteðe raðmen ki- hatýrlayýn o günleri, batýnýn merkez medyasý büyük bir iþtah ile Gezi eylemcilerini ikon haline getirmekle meþguldu- Gezi hadisesi baþarýlý olamadý. Bu noktada iki önemli olayýn altýný çizmek gerekir. Birincisi Baþbakan Erdoðan’ýn Tunus gezisini yarýda keserek Atatürk Havalimaný’na inmesi ve coþkulu bir kalabalýk tarafýndan karþýlanmasý -ki bu bir AK Parti reaksiyonuydu ve ciddi sonuçlar verdi.
Ýkincisi Ýmralý görüþmelerine baðlý olarak, Kürtlerin güçlü bir blok olarak gezi eylemleriyle kendi arasýna mesafe koymasýydý. Bu durum bile çözüm süreçlerinin ne kadar deðerli olduðunu anlatan önemli bir vesikadýr. 46 ayrý yerde ayný anda eylem yapma potansiyeline bir de Kürtlerin blok olarak destek verebileceði düþünüldüðünde tehlikenin ne kadar büyük boyutlara ulaþabileceði çok daha rahatlýkla tahmin edilebilir.
Bugünden geriye dönüp Gezi eylemlerine bakýldýðýnda bunun bir darbe mekaniði olduðundan hiç kuþku yok. Mýsýr’da Mursi’yi deviren iç ve dýþ güçler Türkiye’de de ayný sonucu almanýn peþindeydiler. Ama beceremediler ve daha tehlikeli bir aracý devreye soktular: Paralel devlet.
Strateji çok açýktý. Þu Fransýz atasözünde denildiði gibi “Bütün kaleler içeriden fethedilir.” Saflar ayrýþýyor ve çözüm sürecinin düþmanlarý hem içeriden hem de dýþarýdan amansýzca bu süreci yok etmek üzere adeta üstüne çullanýyordu. Nitekim 8 Mayýs 2013’te baþlayan geri çekilme planý, Haziran ayýnda yerini çekilmeme planýna býrakýyordu.
Cumartesi günü kaldýðým yerden devam edeceðim.