Çatışma ve çözüm (7): Yeni dönem, yeni politika

Salt farklılıklardan oluşan bir dünyada, hiç kimsenin anlaşılır bir şeyler söylemesinin pek mümkün olmayacağı bilinen bir doğrudur; öyle bir dünyada sözgelimi, yol işaretleri bahsinde her doğrunun diğer doğrulardan eşsiz biçimde farklı olduğuna dair bir cümle kurmak bile mümkün olamayacaktır.

İçinde bulunduğumuz durumun siyasal taleplerini karşılayacak şekilde farklılıklarımızı ortaklaştırmak ve sorunları dile getirip, tatminkar cevaplar üretmek üzere ortak zeminler inşa etmek için bir tartışma yürütmek galiba artık daha fazla erteleyebileceğimiz bir görev gibi durmuyor. Son 6 yazı ile yapmaya çalıştığım şey, çatışma ve çözüm süreçlerinin kompleks yapısına işaret ederek, deneyimlediğimiz kimi olgulara nedensellik zinciri içinde yaklaşıp, bir çerçeve çizmek için bazı tespitler yapmaktan ibaretti.

Çatışma ve çözüm süreçlerinin tarafları, dostları, düşmanları, imkanları, yöntemleri ve çözüm sistematiğinin kapasiteleri hakkında, yakın tarihimizin kimi dönemeçlerini tekrar hatırlatarak bir tür hafıza tazelemesi yolunu tercih ettim.

Yeni bir dönem için yeni politikalar oluşturma zaruriyeti belirgin bir siyasal davranış haline gelirken, Kürt meselesinin salt güvenlik siyasetinin ekseninde dondurulması hem beklenemez hem de özü itibariyle sorunun kendisine de bir hayrı dokunamaz. Siyasal özü rafa kaldırılmış bir Kürt meselesinin meyvelerini şiddet biçiminde vereceğinden artık kuşku duyulmuyor. Zaten 40 yıldır şiddetin kahredici çıkmaz sokaklarında sürünen bu sorunun ekonomik maliyetlerinin yıkıcılığı bir tarafa, büyük insan kayıplarıyla oluşturduğu maliyet artık katlanır gibi durmuyor.

Kürt realitesini tanımak derken, esas itibarıyla ne demek istediğimizi açık, belirgin, anlaşılır bir dil ile ifade etmek, geçmiş dönemlerin başarısız deneyimlerinden çıkardığımız net bir sonuç karakteri taşımak zorunda. Kürt realitesini tanımak demek, Kürt sorununun siyasal realitesini tanımak olarak ifade edilmelidir. Bu sorun tarih içinde oluşmuş istikrarlı bir siyasal sorundur. Özü siyasidir, çözümleri de doğal olarak siyasi olmak zorundadır.

Kaldı ki bu sorun 1990 yılından bu yana bir siyasi parti tarafından  şiddetin gölgesinde, şiddet ve siyaset ikiliği ekseninde sahipleniliyor. Belki de sahiplenmek hafif bir deyim olur, bu sorun bu siyasi parti tarafından kelimenin tam anlamıyla bir siyasi tekele dönüştürülmüş durumda. Reel siyasetin içinde ve reel siyasetin imkanlarından faydalanarak oluşturulan bu ‘’siyasi gerçeklik’’ 7 Haziran seçimlerinde kendi zirvesini aşarak elde ettiği siyasi gücü ‘seni başkan yaptırmayacağız” apolitikliği ile içine düştüğü şiddet şehveti nedeniyle, bu büyük imkanı heba ettiğini bile anlayamıyordu.

Eğer bir sorun siyaset zemininde milyonlarca oy devşirebiliyorsa, her seçimde varlığını güçlendirip yeniden tahkim ediyorsa, burada durup meseleye daha ciddi bir biçimde dokunmakta fayda vardır. Hiçbir siyasi parti bir boşluktan gelmez ve yine hiçbir siyasi parti bizimle bir boşlukta karşılaşmaz. Herkes bir yerlerden gelir ve bagajında bir anlamlar bavulu taşır.

Burada yapılacak en öncelikli şey bu durumu anlamaya çalışmaktır. Büyük bir kitle sizin varlığınıza ve siyasi retoriğinize rağmen siyasi tercihini başkalarından yana yapıyorsa, geriye izlenecek iki yol kalır: Birincisi; doğru bir siyasi program önererek ve ikna çabası içine girerek doğrudan rıza üretmek -ki bu uzun ve çok meşakkatli bir yoldur. Doğrudan ideolojik, politik, kültürel ve ekonomik alanlarda yoğunlaştırılmış bir mücadele gerektirir. Ve sonuç almak da her zaman mümkün olmaz.

İkincisi; o partiyi doğuran siyasal sebepleri doğrudan sahiplenmektir. Deyim uygunsa sözkonusu rakip siyasi partiyi avadanlıksız bırakmaktır. Sorunun ontolojik karakterine ve sorunun siyasallaşmış özelliklerine uygun olan siyasal çözüm programları üretmektir. Farklılıkları aynılaştırmadan ortaklaştırmak olarak özetleyebileceğimiz, özgün çözüm politikaları yapılandırmaktır.

Kürt meselesi bugün kendisini sorunlaştırdığı özellikleri itibariyle iki farklı siyasal çözüm programını zorunlu olarak dayatmış durumda: Birinci program bütün Kürt parti, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderlerini de kapsayacak şekilde, Kürt sorununun siyasal çözümü için çerçeve oluşturma faaliyetlerini içermelidir. İkincisi Kürt sorununun şiddet dinamiklerini de kapsayacak şekilde yürütülecek şiddetsiz bir Türkiye programı olmalıdır. Bu iki program birbirinin alternatifi değildir, biri yek diğeri uğruna pazarlığa tabi tutulamaz, ertelenemez ve diğerine devredilemez.

Dip not; Fransa’nın Nice şehrinde Zehirli irin yine nefret ve kötülük saçtı. DAEŞ artık insan türüne ait bir olgu değil. Çünkü bu dünyada bir insan diğer insanlara bu vahşeti yaşatmaz.