Çatışmayı bitirmenin en medeni yolu müzakeredir

Yazı Dizisi 3 

Son on dört yıl içinde Moro İslami Kurtuluş Örgütü adına dokuz ayrı hükümetle müzakere yürüten Mohagher İkbal şu anda Bangsamoro Geçiş Komisyonu’na başkanlık yapıyor ve “bir çatışmayı bitirmenin en iyi yolu müzakeredir” diyor.

Bangsamoro Geçiş Komisyonu Başkanlığı’nı yapan Mohagher İkbal 1968 yılından beri Moro İslami Kurtuluş Cephesi içinde yer alan bir isim. Son on dört yıl içinde başmüzakereci olarak MIKC adına masaya oturan isim. Tüm bu süre içinde dokuz hükümetle müzakere yürütmüş, Moro sorununun ve çözüm çabasının hafızası konumunda.

Kendisini Cotabato’daki Bangsamoro Geçiş Komisyonu Merkezinde ziyaret ediyoruz.

İlk cümleler yine Türkiye’ye Osmanlı’ya dair: “Yakın zamana kadar Osmanlı padişahları için Moro camilerinde hutbe okundu selam gönderilirdi. Moro’da ve Müslüman coğrafyada Osmanlı İmparatorluğu süper güç olarak görülürdü. Bugün de Türkiye Morolu Müslümanlara sahip çıkıyor. Barış sürecimizde bizim yanımızda yer alıyor. Bundan dolayı müteşekkiriz”.

Barış için barışa hazırlanın!

“MIKC’ye duyulan kişisel bağlılıklar sayesinde Morolular bu noktaya geldi. Müslüman Mindanao halkı MIKC’nin arkasında durdu. Barışın yasalaşması aşamasına Başkan Aquino’nun “Bu ülkede çok fazla acı çekildi. Ben barışı halkımdan esirgemeyeceğim” demesiyle geldik. Bangsamoro geçiş metni bu binada kaleme alındı.

Önceden Müslüman Mindanao halkı olarak “Eğer barış istiyorsanız savaşa hazırlanın” der ve savaşa girerdik. Artık “eğer barış istiyorsanız barışa hazırlanın” diyor ve geçiş dönemi için kendimizi hazırlıyoruz. Filipinler Temsilciler Meclisi’ne de bunu diyoruz. Çünkü barış doğaldır, savaş doğal değildir.

Şu an Bangsamoru temel yasası Meclis’te ve ne olacağı belli değil. Anayasaya aykırılığı tartışılıyor ama anayasaya neyin aykırı olduğunu anlayabilmiş değiliz. En zor kısmını geçtik, anlaşma oldu, yasa metni yazıldı, ötesi Meclis’in işi. Yasamız Meclis’ten geçmezse “Ya Allah” der sabrederiz ama yolumuza da devam ederiz. Kongreden kötü bir kanun çıkmasındansa, kanunun sulandırılmasındansa hiç çıkmamasını tercih ederiz.

Yasanın geçmesi halinde özerk Bangsamoro hükümeti İslami bir hükümet olmayacak. Burada yaşayan herkes eşit temsil edilecek. Din özgürlüğü, ifade, gösteri özgürlüğü korunacak. Mindanao’da şu anda da Müslümanlar dahil her inanç grubunun dininin gereklerini yerine getirme özgürlüğü var. bu özgürlükler aynen korunacak.

Nasıl bir hukuk işleyecek?

- Özerk Bangsamoro’da nasıl bir hukuk işleyecek? 

Burada yaşayan üç dini-etnik grup için üç ayrı hukuk işletilecek.

1) Müslümanlar için şeriat

2) Yerliler için geleneksel

3) Kardeş Hristiyanlar için mevcut Filipinler hukuku. Biz Müslümanlar olarak şeriatın evrensel insan haklarına uygun olduğunu düşünüyoruz. Herkes kendi hukukuna tabi olacak. (Şeriat kurallarının gündelik hayatın işleyişine nasıl yansıyacağına, mesela sokaklardaki kıyafet çeşitliliğinin sürüp sürmeyeceğine, başını kapatmayan Müslüman bir kadının durumunun ne olacağına dair sorularımıza net bir cevap alamadık doğrusu. Çünkü Cotabota sokaklarında her çeşit kıyafeti tercih eden kadınlar var ve tesettür anlayışı da hayli geniş bir yorumla yorumlanıyor.)

- Peki ayrı dinden insanlar arasında anlaşmazlık çıkarsa?

Aralarında anlaşıp hangi hukuk sistemine başvuracaklarına karar verecekler. Eğer anlaşamazlarsa mevcut Filipinler hukuk sistemi uygulanacak.

Bunlar dışında mahkeme safhasından önce uzlaştırma-hakemlik vazifesi görecek bir sistem kurmayı da planlıyoruz.

İyi müzakereni püf noktaları

- “Bir çatışmayı bitirmenin en medeni yolu siyasi müzakeredir”.

- İyi bir müzakerecinin şunu aklında tutması gerek: Duygularınıza asla yenilmeyin. Yoksa ilerleyemezsiniz.

- Bazen kendi arkadaşlarınızla bile müzakere etmek, konuşmak karşı tarafla konuşmaktan bile zordur. O zaman da duygularınız değil aklınızla hareket etmelisiniz.

- Müzakerede her alanda uzmanlara ihtiyaç vardır. Ama sakın ha, kararları uzmanların vermesine izin vermeyin. Kararı siyasetçiler verir. 

3. TARAF NE YAPTI?

1997’den 2000’e kadar 3. taraf olmaksızın müzakere ettik ama anlaşmaya varamıyorduk. İki taraf da zaman kazanmaya çalışıyordu. Samimiyetle söyleyeyim ki MIKC de silahlı güçlerini kuvvetlendirmek için kullanıyordu müzakere dönemlerini. 2000’de MIKC kampı bombalanınca biz zaten inancımızı yitirdik. Masaya oturmak istemedik. Üçüncü taraf bizi ikna etti. Önce Endonezya kolaylaştırıcı oldu ama çok yapıcı değildi. Ardından Malezya geldi. Malezya büyük çaba harcadı. Sonra da Uluslararası Temas Grubu. Kolaylaştırıcının taraf tutmaması ve güven vermesi çok önemli. Müzakere masasında her şeyi açıklıkla konuşamıyorsunuz, kolaylaştırıcı o gibi durumlarda araya giriyor ve üçüncü taraf bunu sizin için yapıyor.

TOPLUM NE DİYOR?

Şu an bizi en fazla zorlayan şey barış konusunda ulusal konsensusu sağlamak. Biz bunu taraflar olarak masada halletmiş olsak da halkın onayına sunulduğunda ne olacağını henüz bilmiyoruz. Önyargılar sürüyor.

Politikacılar bunu Müslüman-Hıristiyan çatışması gibi sunuyor ama sorun dini değil, siyasi. Toplum bölünmüş durumda. Hıristiyan çoğunluğa Müslüman azınlığın yaşadığı ayrımcılığı önlemek için sorumluluk almaya ikna etmeye çalışacağız. Zihniyet değişmezse anlaşmayı hayata nasıl sokarız? Barışa inanan politikacıları ihtiyacımız var.

Manila’da Müslüman oranı yüzde 5, Filipinler’de yüzde 6. Hem sayısal azlık hem de Moro dışında çatışma olmadığı için Filipinlilerin konuya ilgisi yok, Müslümanlara güveni yok ve bir barış talebi de yok. Ya da çok az. Bu nedenle meselenin ve barışın toplumsallaştırılması sorunu var.

MEDYA NE YAPMALI?

Meselenin ve barışın ciddiyetini anlamaktan uzaktı en başta medya. Çünkü savaş barıştan çok daha sansasyonel medya için. Oysa destekleyici paydaşlardan biri medya. Algıların değişmesi, sürecin toplumsallaştırılması için medyanın sürece dahil edilmesi gerekir. 66 ölüme yol açan Mamasapa olayı güveni çok sarstı. İnsanların duyduğu öfkeyi siyasi olarak kullanan siyasiler oldu.

Seçimlere gidiliyor olması da süreci zorluyor. Süreçte etkin olan Filipinler ordusu ise kendi iç mekanizmalarını kullanarak konuyu ve barışı toplumsallaştırdı.

Süreci yönetenlerin medyayla stratejik angajman kurması şart. Medyanın neyi görmesini istiyorsanız onu sunarsınız. İnsanları algıları şu noktadan şu  noktaya getireceğim demelisiniz. Bu toplum algısını da etkileyecektir. Bunu yapabilirseniz medya barış sürecinin stratejik partneri haline gelir.

BARIŞ BOZULURSA HALKIN KALBİ SOĞUR

Barış süreci’ne Müslüman Mindanao nasıl hazırlanıyor? Anlaşmaya dair ne diyor? Her şey yolunda mı? Bu soruların cevaplarını bizimle iftar sofralarını paylaşan sivil toplum temsilcilerinden alıyoruz. Kalkınma için Birleşik Gençlik, Barış ve Kalkınma için Mindanao, Moro Halkının Çocukları, Mindanao İnsan Hakları temsilcileri bizimle.

Bir tür gözlemci olarak devredeler. Taraflarla ve ortak oluşumlarla görüşüyor, süreci destekliyor ya da eleştiriyorlar. Ordunun bölgeye yaptığı operasyonlarda hala sivillerin zarar gördüğünü söyleyenler var aralarında.

Marksist ideolojiye sahip genç aktivist “Moro halkının yoksulluk, topraksızlık, adaletsizlik gibi temel sorunları var. Moro yabancı şirketler tarafından sömürülüyor. Malezya’daki gibi bir yağmur ormanlarına sahip olmamıza rağmen kereste hakkı bir İngiliz bir şirketindeydi. O yüzden anlaşmanın toprak reformu ve milli sanayileşme planı içermesi gerekiyordu. Buna itiraz ediyoruz” diyor. Bir diğeri “Biz STK’lar olarak bu süreçte geçmiş olayların faillerinin bulunması için de çalışıyoruz” diyor.

MIKC’ye yakın bir STK’dan olduğu anlaşılan bir diğeri ise “Bizim için barış sadece savaşın yokluğu değil. 500 yıllık bir zulüm var. Benim çocukluğum savaşı katliamları görerek geçti. Camiye topladıkları 73 kişiyi katlettiler. Çoğu akrabamdı. Askerler insanları keyfi olarak öldürüyor tecavüz ediyordu. Barış süreciyle bu durdu. 40 yıllık savaştan sonra barışı destekliyoruz. Barış olmazsa savaş başlar. Savaşın kurbanları öncelikle gençler. Mindanao halkı MIKC’yi desteklediği müddetçe MIKC de anlaşmanın arkasında. Barıştan geriye dönülmemesi lazım. Dönülürse Bangsamoro halkının kalbi soğur, asıl o zaman kopuş olur.”

Bir başka genç “Çok acı çektik ama duygularımıza teslim olmak istemiyoruz yoksa IŞİD’e dönüşürüz. Çok uzun bir mücadeleden sonra bugünlere geldik. Allah sabrederek çalışın diyor, biz de öyle yaptık. Bangsamoro yasasının mecliste neden bekletildiğini anlamıyoruz. Bu yasa sadece bir belge değil. 17 yıllık müzakerelerin de bir sonucu, halkın talebi”.

Ve bir diğeri: “MIKC İslami bir doğaya sahip ama radikal değil. Seküler dindar dengesi var. MIKC ile hükümet arasındaki mücadele egemenlik mücadelesi. Biz terörist değiliz. Filistin Kurtuluş Örgütü gibiyiz.”