Hayatýmdaki mihenk taþlarýndan biridir, çay bardaðý ve tabaðýnýn bana söylediklerini dinlemek. Nasýl mý? Bardaðý hýzla tabaða koyarsan “çat” diye ses gelir.
Bardak sana, ‘beni öyle hýzla tabaða koyma, kýrýlýrým’ der. Bardaðý aðzýna kadar doldurur ve dikkatle taþýmazsan bardaktaki çay tabaða, içerken de üzerine dökülür, yanarsýn.
Bardaða hacminden fazla çay koyarsan taþar. Soðuk bardaðý ýlýþtýrmadan sýcacýk çayý birden dökersen bardak bunu kaldýramaz, çatlar...
Ýfrat ve tefrit arasýnda dengeyi kurmak en güzeli... Ne bardak kýrýlsýn, ne tabak, ne de gönül... Ruh, ‘huzur ve mutluluk’ ister, bir de bir bardak demli çay...
28 Þubat 1997’de yapýlan Milli Güvenlik Kurulu toplantýsý sonucu açýklanan kararlarla baþlayan, ordu ve bürokrasi merkezli süreç, Türkiye’de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanda birçok deðiþime öncü olmuþtur. Statükoya inanan ve bu süreci destekleyenlerin kavga etmek yerine yaþananlardan ders alma vaktidir. Yapay tartýþmalarla asýl meselelerin gizlenemeyeceðinin anlaþýlma vaktidir. Bugün gelinen nokta ile ilgili söylenen çok söz oldu ve olacaktýr da.
“AN”ý yaþamayý düstur edinip geçmiþten alýnmasý gereken dersleri yarýnlarýn inþasý için malzeme yapmayý sevenlerdenim. Eðer aynaysak birbirimize, savaþ sanatýnýn içine girmemeyi, olan olaylar ve gelinen nokta açýsýndan, ‘taraf deðil, bî taraf olmayý’ tercih edenlerdenim. Bakýþ açýlarýmýzý deðiþtirmemiz, dünyaya farklý bir gözle bakmamýz, bizi çözüme daha da yakýnlaþtýrýr.
Hangi usulde oynarsan oyna, kazanma da yok kaybetme de; ‘tekâmül’ var. Hepimizin yüzleþmesi gereken gerçekler var. Velev ki bütün bunlar bir oyun, taraflar da oyuncu; herkes inandýðý deðerler için mücadele verdi, ortak payda ise hep aynýydý: ‘Refah dolu bir ülke’. Zamanla, hedefe ulaþmak için tutulan yollarýn ve yöntemlerin ülkeye kattýklarýný ve kaybettirdiklerini hep beraber gördük. Bugün, herkesin þapkasýný, külâhýný önüne koyup düþünme günüdür. Gerekli olan; alýnmasý gereken derslerin doðru analizlerle alýnýp, yarýnlarýn inþasýna malzeme yapýlmasýdýr. Alýnmayan dersler, yarýn oynanacak oyunlarda tekrar karþýmýza çýkar ki; buna son vermek için kalýcý çözümlere yönelmemiz gerekir.
An bu an, dem bu dem...
Basiretle, umutla ve inanarak cesur kararlar almak, geçici önlemler ve oyunlarla oyalanmak yerine, sorunu kökten çözmeye yönelmek gerek.
Türkiye Cumhuriyeti’ne yakýþan; ülke geliþiminin önünde engel oluþturan her türlü vesayeti hiçe sayarak, hür ve baðýmsýz iradeyle hazýrlanmýþ bir anayasaya sahip olmaktýr.
Sorunlara kalýcý çözümleri ancak, ülkemizin ihtiyaç duyduðu sivil bir anayasa ve bu temelde oluþturulacak ilgili kanunlar ile bulabiliriz.
Bir çay bardaðý ve tabaðý bize onca þey anlatýrken; Balyoz, Ergenekon, meþhur derin iliþkiler ve bugün gelinen nokta neler neler anlatmaz ki...
Dinlemek ve düþünmek lâzým. Göremediðimiz, anlayamadýðýmýz daha birçok þey olduðunu fark etmek lâzým.
Nefsin doymak istediðini ama bir türlü doymadýðýný, ülkemizin ve dünyanýn güzide “toplum düzenleyicilerinin” de artýk bilmesi lâzým.
Her ne yapýlýrsa yapýlsýn, sonucun, ‘Tek ve Gerçek Olan’ýn istek ve iradesi doðrultusunda gerçekleþeceði, suret olmanýn kimseye bir fayda saðlamayacaðý hakikatine ulaþmak lâzým.
Ýþin içinden çýkamadýysan ‘Eyvallah’ deyip geçmek lâzým...