30 Nisan ‘Dünya Caz Günü’nde, Siirt Üniversitesi’nde öðrencilerle “Demokratikleþme ve çözüm süreci”ni konuþtuk. Daha doðrusu, üniversite yönetiminin daveti üzerine gittiðim üniversitede bu konuda bir konuþma yaptým ve öðrencilerle sorulu cevaplý interaktif bir program gerçekleþtirdik.
Bir caz sever olarak, UNESCO, Kültür ve Turizm ile Dýþiþleri bakanlýklarý, Thelonious Monk Caz Enstitüsü ve ÝstanbulKültür Sanat Vakfý (ÝKSV) iþbirliðiyle Ýstanbul’un ev sahipliðinde bu yýl ikincisinin gerçekleþtirildiði bir “Uluslararasý Caz Günü”nde Ýstanbul dýþýnda olmak benim için pek normal bir durum deðil.
Herbie Hancock ve Wayne Shorter, Marcos Miller, Abdullah Ibrahim, Keiko Matsui ve Eddie Palmieri, vokalistler Al Jarreau, Milton Nascimento ve Dianne Reeves gibi dünya cazýnýn önemli isimlerinin canlý performansýný izlemeyi dört gözle beklediðim bir günde Siirt’te olmamýn elbette çok önemli bir gerekçesi var.
Bir kere, cazýn kazasý olur. Mesela, bundan sonraki caz festivallerinde ya da kayýtlarýndan pekala bu isimleri dinleyebilirim. Ama Siirt’in kazasý olmazdý. Daha sonra Siirt’e gidemez miydim, elbette gidebilirdim. Ama mutlaka, o gün gitmeliydim. Çünkü, tarihi günlerden geçiyoruz.
Türkiye, otuz yýllýk kanlý ve acýlý bir dönemi bitirmek için çok ciddi çözüm adýmlarý atýyor. Dolayýsýyla, bu ülkede yaþayan bir birey olarak hepimize çok önemli sorumluluklar düþüyor.
Etiler’in, Niþantaþý’nýn beyaz Türkleri, onca yaþanan acýlara, þehit annelerine, evladýný daðda kaybeden annelerin acýlarýna raðmen, hayatlarýný beyaz konforlarýyla süsleyebilirler ama ben Siirt’te çözümün bir ucundan tutmak zorundaydým.
Siirt üniversitesi öðrencileriyle, konferans sonrasý soru-cevap þeklinde gerçekleþen diyaloglar, zihnimdeki ‘yeni Türkiye’ fotoðrafýný daha da netleþtirdi. Bir kere, öðrencilerin büyük bölümü Türkiye’nin yaþadýðý deðiþim ve dönüþümün farkýnda. Ve hemen hepsi, demokrasinin daha da derinlik kazanmasýný, özgürlüklerin alanýnýn geniþlemesini istiyor.
‘Çözüm’ konusunda herkesin beklentisi ise son derece net; kanýn akmaya devam ettiði, insanlarýnýn yarýsýnýn mutsuz olduðu bir Türkiye bu haliyle yoluna devam edemez. Otuz yýllýk bu kanlý sorun bitmeli ve Türkiye barýþý yakalamalýdýr.
Türkiye’nin çözüm sürecinde aldýðý mesafeye, Siirt’teki üniversite öðrencilerinin ve halkýn penceresinden bakýnca, PKK’nýn sýnýr dýþýna çekilmesinden hiç de mutlu olmayan Devlet Bahçeli - Kemal Kýlýçdaroðlu ikilisine, bazý ulusalcý nefret gruplarýna ve çözüm yanlýsýymýþ gibi gözüküp çözüme karþý sinsi düþmanlýk üreten kalemlere galiba sadece acýmak gerekiyor.
Çünkü biz Türkler, Kürtler, Lazlar, Çerkezler hepimiz herkesin kendi kimliði ve inancýyla eþit bir þekilde yaþama ideali ve terörün olmadýðý daha müreffeh bir Türkiye için ittifak ettik, hayýrlý bir yolculuða çýktýk.
Açýkçasý toplumun kahir ekseriyeti, Doðu Perinçek’in yol arkadaþlarý Bahçeli ve Kýlýçdaroðlu’nun korku çýðlýklarýna ve tehditlerine raðmen, terör belasýndan kurtulmaya karar vermiþ bulunuyorlar. Bu noktada, özellikle ‘terör pazarý’nda siyaset yapma alýþkanlýðýna sahip siyasetçilere hatýrlatmakta yarar var. Ýnþallah yarýn bu terör bittiðinde sizin için ölüm mahallesindeki ekmek kapýlarý tümden kapanacak haberiniz olsun.