Ebrehe ve ordusunu taþlandýran Ebabilleri bilmeseydim doðruya yanlýþa bakmaksýzýn, muarýz falan dinlemeksizin had bildirirdim.
Daha önce dile getirmiþtim, bizdeki sol; yörüngesini kaybetmiþ, ne dediði bilinmeyen, neye itiraz ettiði anlaþýlmayan, kýyýsýna geleni yutan, ancak kaçanýn kurtulduðu kayýp adamlarýn seyyar adresidir.
Haddizatýnda gerçekten folklorik þamata yapmaktan öte geçmemek lazým bunlarla.
Sütunu kirletmek mecburiyetinde olduðum kiþi cahil deðil, haza Ebu Cehil.
Tek yazýyla, oylumlu bir muhteviyatla cahillikten kurtarabilirim bu zatý.
Ancak, zavallý solcularýn dahi din bilgisindeki hezeyanlarý gibi bir cehalet deðil bu. Dolayýsýyla tarihle, sosyolojiyle, herhangi bir dinle ilgili dahi kanaati olamaz bir þahsa cevap niteliðinde bir yazý da deðil bu yazý.
Hatýrla okuyucu, hikmet babasý olmasýna raðmen Resulullah tarafýndan Ebu Cehil sýfatýyla mimlenmiþ kafiri.
Kendi konformist yaþamlarýný sekteye uðratma endiþeleri ve ideolojik çýkar çatýþmalarýna istinaden dine karþý çýkma yerine insanlarýn akýllarýný bulandýrmaya matuf teklifler öne sürüyordu mimli kafir Ebu Cehil.
Týpký kahramanýmýz gibi.
Ýpe sapa gelmez bir had bilmezlik, sýnýrlarý zorlama, saygý kavramýný yerinden hoplatmadan baþka bir þey deðil!
Kahramanýmýz mý?
Sözcü Gazetesi yazarý Necati Doðru!
Dedim ya doðruya doðru; haddini bildirirdim ama Abdulmuttalib'in develerinden utandým.
Ebu Cehil'in sýnýrlarý olmadýðýný biliyordum ama cahilliði bir sanat haline getireni ilk kez gördüm.
Anladým ki bu nevi bir cahil olmak her babayiðidin harcý deðilmiþ.
Hele ki bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, ciddi bir ustalýk gerektirirmiþ.
Bilmek, araþtýrmak, anlamak mý?
Ne gerek var yahu!
Zira, bunlarýn doðasýnda her konu hakkýnda fikir sahibi olmak gibi nadide bir yetenek saklý.
Alakalý alakasýz herhangi bir konuyu ele alýp, kelamýna güvenerek (kelamý da kelam olsa!) ahkam kesmek herkesin harcý deðildir; gerçek bir özveri, hatta bazen bir ego patlamasý gerektirir.
Necati Doðru'nun yazýsýný okuduðumda cahilliðin nasýl bir sanat haline dönüþebildiðini idrak ettim.
Mizansen üzerinden tahayyül melekelerimizi çalýþtýralým: Bir gün bir mecliste iki kiþi yan yana gelir. Biri yýllarýný týp bilimine adamýþ bir doktor, diðeri ise mahalledeki bakkal.
Konu: Ýnsan anatomisi.
Doktor, nefes alýp vermenin karmaþýk detaylarýný anlatýrken bakkalýn gözleri parlamaya baþlar. Müstehzi bir ifadeyle "O iþ öyle deðil doktor bey," der.
Ve baþlar açýklamaya: "Benim dedem de nefes alýrdý, çok da güzel alýrdý. Bunu bilmek için profesör olmaya gerek yok."
Tam o anda odada bir sessizlik olur.
Ah, o sessizlik...
Herkes bakkalýn büyük bir þey söylediðine emindir.
Belki de Nobel Ödülü verilmeli, kim bilir?
Ama durun, daha bitmedi!
Bakkal konuyu "doðal yollarla nefes açmanýn sýrlarý" üzerine uzatýr ve doktorun cümlelerini un ufak eder.
Sahneyi deðiþtirelim: Bir baþkasý, sosyal medya üzerinden entelektüel görünümlü bir yorumla, uzaya çýkan astronota yerçekiminin nasýl çalýþtýðýný anlatýyor.
Astronot hayatý boyunca yerçekimini öðrenmekle uðraþmýþ, ama ne gam!
Bizim kahramanýmýz iþin özünü çözüp, klavye baþýnda ýþýk hýzýyla aydýnlatmayý görev edinmiþtir.
Bu cesaretin kaynaðý nedir?
Nasýl insanlar bilmedikleri konularda bu kadar iddialý olabilir?
Bu soruyu mezkûr kahramanýmýz için sormuyorum. Zira onun maksadý belli; din düþmanlýðý! Bunu görev bilincini bulandýrma yönetimiyle deniyor. Ýflah olmaz yani...
Çünkü kahramanýmýz Bay Yanlýþ'ýn öfkesi ve nefreti nefes kesici bir Ebu Cehil hayranlýðýna benziyor.
Geçelim sorumuzun cevabýna.
Kabul edelim, bilmek bazen çok zahmetlidir.
Kitaplar karýþtýrmak, uzmanlara danýþmak, belki yanlýþ yapýp baþtan baþlamak...
Oysa cehalet, insana özgü bir özgürlük sunar.
Kafanýzda soru iþareti yoktur; çünkü soru yoktur. Yanlýþ cevaplar da yoktur, çünkü tek bir doðru olduðuna çoktan karar verilmiþtir.
Biraz ironiyle ama gerçekçi bir dille ifade edelim: Cehaletin sýnýrlarý, bilgiyle çizilmiþ deðildir; cehalet sonsuzdur ve kendi içinde uçsuz bucaksýz bir özgürlüðe sahiptir.
Belki de onu bu kadar "özel" kýlan budur.
Bay Yanlýþ'a ben bir teklif sunayým.
Çok çok daha az iddialý ama olsun yine de sunayým:
Sayýn Doðru, hedefinizi ulaþýlmaz ve yanlýþ tutmuþsunuz; Everest Daðý'ný yerinden kýpýrdatmayla yola koyulabilirsiniz.