Cehennemden gelen casus!

John Le Carre’nin “Soðuktan Gelen Casus”romaný, “casusiye”tabir edilen türün en baþarýlý, en etkileyici örneklerinden biridir, hatta baþlýcasýdýr; edebiyat deðeri tartýþmalý romanlarýn yanýnda bir “baþyapýt”gibi yükselmektedir.

Bulursanýz mutlaka okuyun...

Carre, yýllarca “uyutulmuþ”bir istihbarat elemanýnýn hazin sonunu anlatýyor.

Öyle bir son ki, gýrtlaðýnýz düðümlenecektir...

Care’nin kahramaný, kendi ulusu, kendi kampý için savaþýyordu.

Bizimki, yani bu yazýya konu olan zat, baþka uluslarýn, baþka kamplarýn ajanlýðýný yapýyor. Karþý tarafa çalýþan bir “köstebek...”

Carre, bu adla da (“Köstebek”adýyla da)bir roman yazmýþtýr ama ben “Soðuktan Gelen Casus” romanýna gönderme yapmayý daha uygun buldum. Durumu daha iyi açýklýyor çünkü...

Evet, Carre’nin kahramaný, kendi ulusu, kendi kampý için savaþýyordu; bu nedenle ve açýða çýkma pahasýna “soðuk”diye tanýmlanan karþý kampta “uyutulmuþtu”; iþ baþa düþünce de açýða çýkmýþ ve öldürülmüþtü. Deyim yerindeyse, bir vatanseverdi. Müptezel deðildi.

Bizimki (bu yazýya konu olan zat)“soðuk”tan deðil ama daha beter bir yerden, “cehennem”den geldiðini söylüyor.

Hayýr, öldürülmedi...

Sadece “açýða çýktý.”

Daha doðrusu, açýða çýkacaðý anlaþýlýnca (çünkü karþý tarafa çalýþan bir “köstebek”ti), kendisini uyutanlar aracýlýðýyla önce cezaevinden kurtarýldý, sonra yurtdýþýna kaçýrýldý.

Cumhuriyet gazetesini FETÖ-PKKçizgisine çeken gazeteciden söz ediyorum.

Baþat görevi, Türkiye’yi “teröre destek veren ülkeler”listesine sokmaktý.

Bu amaçla, FETÖ’nün MÝT TIR’larý baskýnýnda elde ettiði görüntüleri yayýnladý ve “Türkiye’nin DEAÞ’a silah gönderdiðini”öne sürdü.

Hakkýnda gizlilik kararý bulunan görüntüleri ve “top secret”bilgileri yayýnlamak suçtu. Üzerinde tezvirat yapmak ve algý oluþturmaya çalýþmak da “casusluk”faaliyetine giriyordu.

Bu yüzden hakkýnda (doðal olarak)“casusluk soruþturmasý”açýldý, tutuklandý, yargýlandý ve Anayasa Mahkemesi’nin son derece tuhaf kararýyla (tutuksuz yargýlanmak üzere) salýverildi. (Soruþturma savcýsýnýn, “Türkiye’nin DEAÞ’a silah gönderdiðine iliþkin kanýtýnýz var mý?”sorusuna “hayýr”cevabýný vermiþti. Þimdi, tescilli bir yalancý olarak, hiçbir kanýta ihtiyaç duymadan ayný iddialarý yabancý gazetelere tekrarlýyor.)

Salýverilmesinde ABD Baþkan Yardýmcýsý Joe Biden’ýn temaslarý etkili olmuþ mudur? Hani, “Yahudi deðilim ama Siyonist’im”diyen Joe Biden...

Bunun cevabýný “gizli servis”ve baðýmsýz yargýmýz verecek.

Joe Biden, çünkü, sadece bu zat için Türkiye’ye gelmiþtir.

Düzenlediði dar çerçeveli basýn toplantýsýnda “Can Dündar’ý kurtarmak için buralara geldiðini”söylemiþtir.

Bu bilgiyi Kadri Gürsel’in ve o dar çerçeveli basýn toplantýsýna katýlan “yerli”gazetecilerin yazdýklarýndan teyit edebilirsiniz. Biden’ýn geliþiyle “Can Dündar’a özgürlük kapýlarýnýn açýlacaðýný”yazmýþlardýr.

Can Dündar’a yönelik “sahte suikast”e de bu nazarla bakmanýz gerekiyor.

Çünkü bu suikast, bir soruya cevap elde etmek üzere düzenlenmiþtir.

Suikastçinin, “Erdoðan’ýn Can Dündar’ý hedef gösteren açýklamalarýndan sonra mý bu suikaste karar verdiniz?”sorusuna verdiði “evet”cevabý, bir kurguyu ve imaj çalýþmasýný açýða çýkarmýþtýr; “Baský gören gazeteci”imajýndan sonra, “Erdoðan’ýn emriyle öldürülmek istenen gazeteci”imajý...

Can Dündar, kaçýrýldýðý Batý kampýnda artýk devlet baþkanlarýnýn saraylarýnda aðýrlanýyor, ödüllere boðuluyor, hemþerilik beratlarýyla taltif ediliyor, Alman pasaportuyla ve “üst düzey koruma”yla seyahat ediyor.

Caný sýkýldýkça da, “cehennemden kaçtým”türünden açýklamalar yapýyor.

Hakkýnda yakalama kararý var ama bunun bir þey ifade ettiðini düþünmüyorum.

Can Dündar artýk “adli”bir vaka deðil.

Bir “istihbarat”konusu...

Öcalannasýl derdest edilip Türkiye’ye getirildiyse, bir gizli servis operasyonuyla kaçýrýlýp “cehennem”addettiði ülkeye getirilecek, yargýlanacaktýr!