66. Cannes Film Festivali’nde yarýþan Jimmy P. adlý filmde kariyerinin en iyi performanslarýndan birini gösteren Porto Riko kökenli ünlü oyuncu Benicio del Toro star PAZAR’a konuþtu.
Hollywood’un Porto Riko kökenli yýldýzý Benicio del Toro her role dönüþmeyi baþarabilen bir aktör sýfatýyla yönetmenlerin de gözdesi olmayý sürdürüyor. Steven Soderbergh’ün Trafik adlý filmiyle En Ýyi Yardýmcý Erkek Oyuncu Oscar ödülünü alan, yönetmenin epik Che Guevara biyografisi Che ile Cannes’da En Ýyi Erkek Oyuncu seçilen Benicio del Toro’yu bu yýl da Jimmy P.’nin baþrolünde izledik.
Fransýz yönetmen Arnaud Desplechin, Jimmy P.’yi, Holocaust’tan kurtulup önce Fransa’ya sonra ABD’ye giden Macar Yahudi antropolog Georges Deveraux’nun etnopsikiyatr sýfatýyla psikanalizini yaptýðý bir Karaayak yerlisi üzerine yazdýðý kitabýndan uyarladý. II. Dünya Savaþý gazisi James Picard’ýn geçirdiði kafa travmasýyla fizyolojik iliþkisi bulunamayan þiddetli baþaðrýlarý, görme bozukluðu, halsizlik belirtilerini tedavi etmek için kültürel donanýmý bulunmayan psikiyatrlar Deveraux’yu devreye sokuyor. Böylece film politik derinliði çok, incelikli bir psikanalizin güncesi olarak geliþiyor.
-Size bu rolü teklif ettiklerinde ilk tepkiniz ne oldu?
Ýlk tepkim ‘Ben Amerikan yerlisi deðilim!’ oldu. Madem karakter bir Amerikan yerlisi, oyuncu da öyle olmalý diye düþündüm. Ama Arnaud’nun projeye tutkusu öyle belirgin, öyle elle tutulur, film de öyle orijinaldi ki! Her türlü riski göze aldým.
BENDE AMERÝKAN YERLÝ KANI VAR
-Sean Penn’in The Pledge’inde de bir Amerikan yerlisini oynadýnýz...
Amerikan yerlisi öðretmenlerim oldu okulda. Bende Amerikan yerli kaný var. Çoðu Porto Rikolu Arrowac kökenlidir. Karayiplerin Taino yerlilerinden geliriz. Asýl Porto Rikolulara Boricuas denir. Hepimizde DNA’sý var!
-Bu sýradýþý role hazýrlanmak için neler yaptýnýz?
Senaryoyu okudum. Canlandýrdýðým karakter Amerikan yerlisi olduðu için onlarýn tarihi üzerine bir araþtýrma yaptým. Zaten biraz biliyordum, artýk daha iyi öðrendim. Sonra aksaným için bana yardýmcý olan Amerikan yerlileriyle tanýþtým. Kameranýn önünde gerçeði yansýtmak zorundasýnýz...
-Jimmy’nin þikayetleri bugün olsa travma sonrasý stres olarak tanýmlanýrdý ama o zamanlar geliþtirilmemiþ bir kavramdý...
Jimmy savaþa gitmiþ ama hiç çatýþma görmemiþ. Tabii savaþta bir þeyler görmüþ ama Almanlar çekildikten sonra. Travma, kamyondan düþüp kafasýný çarpmasýyla oluþmuþ... Belki kafasýný çarpmasý varoluþsal bir sorun yaratan bir þey tetiklemiþtir beyninde: Onu bekleyen kýzýna, eve geldiðinde her þeyi kaybetmiþ bir savaþçý olmasýna dair bir þey... Bütün bu öðeler hep birlikte depresyon yaratýr, depresyonda migreni vs. John Huston’ýn Let There Be Light adlý inanýlmaz bir belgeseli vardýr bu konuda.
-Amerikan yerlilerine yetiþkin deðil çocuklar gibi davranýlmasý, her þey için izin almalarý gerekmeleri konusunda ne düþünüyorsunuz?
Biraz deðiþti bugün ama hala devam ediyor. Çok yavaþ bir geliþme. Onlarýn haklarý unutulmuþ bir dava. Browning’e gittiðimizde insanlarla konuþtum. Bir sinema salonlarý bile yok! Bir þeyler yapmak lazým. Eðitim düzeltilmeli. Çocuklarý yetiþtirmek lazým. Sanki bir üçüncü dünya ülkesine gitmiþtim! Ben birçok üçüncü dünya ülkesine gittim, onlardan birinden geliyorum! Ama böylesi bir yoksulluk ABD’nin göbeðinde akýl alýr gibi deðil! Bu yüzden de herkes çok içiyor...
-Yönetmen Arnaud Desplechin, Georges Deveraux’nun kitabýný okuyup birçok not aldýðýnýzý söyledi...
Film ve karakter için kullanabileceðim öyle bir referans olmasý büyük þanstý. Sorularýma cevap buldum.
-Sorularýnýz daha çok olay hakkýnda mýydý yoksa bu iki karakter arasýndaki iliþkiye mi dairdi?
Elbette olan biten çok önemli... Ama kitap, filmde izlediðiniz gibi bir þey deðil. Film hakikaten bilmeniz gerekenler konusunda müthiþ bir iþ yapýyor, ayrýntýlar deðil ama anlar açýsýndan. Bir rezervasyonda yaþadýðýmý ve herkesin bana ne yapmamý söylediðini anlattýðým sahne örneðin dostluk iliþkileri üzerine bir sahne. Kritik bir nokta olacaðýný çekerken biliyorduk. ‘Benden korkmaman iyi bir þey’ diyor Deveraux. Farklý bir dostluk geliþiyor, Picard o yönde gideceklerini biliyor.
O KADAR YETENEKLÝ DEÐÝLÝM
-Bukalemun oyunculardan biri haline geldiniz. Bir rolden diðerine tamamen deðiþebiliyorsunuz. Bunun için bir yönteminiz var mý yoksa sadece yeteneðiniz mi?
O kadar da yetenekli deðilim dürüst bir cevap isterseniz. Ama yaptýðým iþi seviyorum, çok çaba gerektiriyor. Baþka oyuncularla birlikte çalýþmayý seviyorum. Özgün projeler arýyorum. Son yaptýðým film Savages idi, maestro Oliver Stone yönetti. Jimmy P. de özgün, güzel bir öykü anlatýyor, müthiþ bir yönetmeni var. Bazen hep ayný kiþi olmadýðýma dair bilincimi geri getirmek gerekiyor. Savages’daki adam bir süre benimle kaldý, onun gibi konuþuyordum!
-Çekim sýrasýnda o karaktere mi bürünürsünüz yoksa sadece rol mü yaparsýnýz?
Filmine göre deðiþir. Bazen rolümü yaparým sadece. Çoðu zaman dikkatinizi daðýtmamanýz gereken bir odak noktasý vardýr. O noktayý korurum ki filmi bitirebileyim. Yapmam gerekeni yapabileyim. Film süresince eve gidip normal hayatýmda yaptýðým þeyleri yapmam ki odak noktamý kaybetmeyeyim. Yarýþmaya hazýrlanan bir atlet gibiyimdir.
-Yýlda 5-6 film yapan aktörlerden deðilsiniz, olmak ister miydiniz?
Yapamazdým herhalde! Daha yeni bir film bitirdim ve çok yoruldum! Çalýþmanýn ve yoðunlaþmanýn verdiði bir bileþim, bu yorgunluk. Zamanla yarýþýyorsunuz. Film baþladýðý andan itibaren sayaç atýyor. 12 milyon dolarlýk bir film bile olsa o para yazýyor. Hasta olmaya hakkýnýz yok. Sürekli koþturuyorsunuz ve bittiðinde nefes nefese kalýyorsunuz. Dinlenmeye vaktim yok, Cannes’a gelmek de bir iþ! Sette o kadar yoruluyorum ki günün sonunda ne kimseyle konuþmak ne de kimseyi dinlemek istiyorum.