Celâl Nuri Ýleri'nin harf inkýlâbý üzerine mektubu

Harf inkýlâbý, yeni bir heyecandý;  onun hayata geçirilmesi ve geçirildiðinin de izlenmesi gerekiyordu. Ciddîye alýnmýþ mýydý; yoksa genel bir vurdumduymazlýkla mý karþýlanmýþtý?  Bu sorularýn yanýtýnýn en kýsa sürede ve güvenilir bir þekilde verilmesi istenmiþti.

CHP Tekirdað milletvekili Celâl Nuri Ýleri, 20 Ekim 1928 tarihinde, yani daha yasa kabul edilmeden hemen önce, CHP Genel Sekreterliði’ne yazdýðý bir mektupta; temsil ettiði yörede harf inkýlâbýnýn geldiði noktayý anlatýyordu. Hatýrlanmalýdýr ki; harf inkýlâbý ile ilgili yasa 1 Kasým 1928 tarihinde kabul edilecektir. Fakat elbette inkýlâp çok daha önce kamuoyuna duyurulmuþ ve süreç çoktan baþlamýþtý. Yasa, olsa olsa sürecin son aþamasýydý.

Mükemmel karigrafi

Ýleri, mektubunda Tekirdað’ý dolaþtýðýndan söz ediyordu. Bu þekilde daha bu sýrada harf inkýlâbýnýn vardýðý aþamayý kendi gözleriyle görmüþtü ve parti merkezini bu konuda bilgilendirmek istemiþti. Köylerde büyük bir ilerleme görmüþtü. Ýþini ciddîye alan nahiye müdürleriyle öðretmenler köylüye yedi ilâ otuz gün gibi kýsa süre içinde yeni yazýyý öðretmeyi baþarmýþlardý. Yeni yazýyý öðrenenlerin yazýsý da (kaligrafisi de) mükemmeldi. Her yerde böylesine becerikli idareciler ve öðretmenler olsa yeni yazý hýzla yayýlacaktý.

Lâkin þikâyetçi de

Ama Ýleri’nin þikâyetleri de vardý: Bazý yerlerdeki kaymakamlar, gayet çalýþkan; fakat diðerleri ise çalýþmayanlar grubundaydý. Bu konuda Çorlu gayet baþarýlý iken; meselâ Malkara pek geri kalmýþtý. Yeni yazýyý öðrenmek açýsýndan hiç okuma yazma bilmeyenler daha þanslýydý. Onlar daha kolay kavrýyorlardý. Ýleri, Çorlu’da bizzat avamdan (yani; halktan, fakirlerden ve cahillerden) yirmi sekiz kiþiyi imtihan etmiþti. Hepsine de tam not vermiþti.

Köy imamlarý da yeni yazýya baþlamýþlardý. Üstelik kendiliðinden. Sonuç fena da deðildi. Fakat köy imamlarýnýn çoðu Latin harflerini de saðdan yazýyorlardý! Ýleri, baþka yerlerde de benzer uygulamaya þâhit olduðundan dem vuruyordu. Bu konuda öðretmenlerin dikkatini çekecek genelgeler gönderilmesinin yerinde olacaðýndan söz ediyordu.

Diðer yandan, yaþlý memurlarda yeni yazýya karþý bir antipati görülüyordu. Oysa halkta bu konuda hiçbir taassup yoktu. Tam tersine, her yerde büyük bir heves vardý. Yetenek de vardý. Ýleri’ye soracak olursanýz; eðer bütün öðretmenler ve memurlar muktedir olsalar, yeni yazý bir yýl içinde yaygýnlýk kazanýrdý. Bu sûretle “Türkiye’de cahil denilen eski zaman tipi kalmaz”dý. Halkýn çoðu yazý þekillerini öðrenmiþti; þimdi yeni yazýyla hazýrlanmýþ kitaplarý bekliyordu. “Ufak yazýlar, alfabeler, gazete parçalarý” artýk yeterli deðildi. Buna karþýlýk memurlar, yeni harflerle gayet yavaþ yazýyorlardý. Ýþlerle baþa çýkamamaktan korkuyorlardý. Bu sorunu alt edebilmek için memurlara çok sayýda alýþtýrma yaptýrmak gerekirdi. Böylece yazma yeteneklerini artýrmalarý söz konusu olurdu. Fakat bunun için de emir verilmeliydi.

Bir sorun da, telâffuz farkýndan dolayý imlâda çeliþkilerin görülmesiydi. Meselâ; bazý kelimeler, “geldum, gittum, yavri, bene” þeklinde yazýlýyordu. Ýleri’nin bir þikâyeti de, yörede nüfusça yoðun olan Yahudilerdi. Yahudilerin imlâsý berbattý; “dilimizi turfa etmiþler”di. Yani, Türkçeyi tuhaf ve þaþýlacak bir hale sokmuþlardý. Ýleri, Tekirdaðý’nda çok sayýda Yahudinin yaþadýðýný belirtiyordu. “Miktarlarý da az deðil”di. Ýleri’nin bu konuda þikâyeti vardý, fakat âdetâ satýr arasýnda dile getiriyordu. Ýleri’ye göre, telâffuz ve kaligrafi konularýnda ilgililerin sürekli olarak dikkatleri çekilmeliydi. Bunun için de sürekli genelgeler yayýnlamak iyi olurdu; bir de müfettiþlerce denetim saðlanmasý gerekiyordu. Fakat Ýleri’ye göre, her vali ya da kaymakamýn iyi müfettiþ olmasý da beklenemezdi; çünkü, “bunlar içinde de yeni yazýyý lâyýkýyla kavramýþ olmayanlardan da vardý.”

Memnuniyet tamdýr

Þikâyet ve gözlemlerinin yanýnda Ýleri, mektubunda seçim bölgesindeki geliþmelerden duyduðu memnuniyeti de yansýtýyordu. Ýlerleme bir hayliydi. Hatta kendi ifadesiyle þöyle diyordu: “Geçende ders verdiðim Ýstanbul’da þehremini mahallesindeki ameleden (Zeytinburnu ve tabakhaneler müstahdemleri) Tekirdaðlýlar biraz daha ileri”ydi. Ýleri’nin bu mektubu harf inkýlâbýnýn merkezden yakýndan izlenmekte olduðunu göstermektedir. Acaba baþkaca milletvekilleri de kendi seçim bölgelerinde benzer gözlemler yapma ve bunlarý merkeze bildirme fýrsatý bulabildiler mi? Bunu þimdilik bilemiyoruz. Bu bakýmdan Ýleri’nin mektubundan bir genelleme yapacak durumda deðiliz. Eðer bu türden baþkaca mektup ya da raporlara rastlarsak, harf inkýlâbýnýn ilk evresinde deðiþik bölgelerdeki durumu, bizzat CHP milletvekillerinin kaleminden okumak mümkün olabilir. Böylece en azýndan merkezden bakýldýðýnda geliþmelerin nasýl deðerlendirilmekte olduðu ortaya çýkabilir. Bu arada; Ýleri’nin mektubunu da görsel olarak iletmeyi uygun gördüm; kendisinin kaligrafisinin de mükemmel olduðu tesbitini yaparak tabiî!

GENELGEYLE DEVRÝM YAPMAK

Þimdi burada anlatacaðým öyküyü çok uzun yýllar önce, daha ilk gençliðimde ilk kez babamdan iþitmiþtim. Cumhuriyetin daha ilk yýllarýnýn birinde Atatürk yurt seyahatinde bir köyde halkla görüþürken; onu yeni sultan olarak karþýlayan köy ahalisine karþý, ilgili kaymakama kýzmýþ ve çýkýþmýþ. Nasýl olur da ahalinin cumhuriyetten habersiz olduðunu kaymakamdan sormuþ. Kaymakam da, bu serzeniþ karþýsýnda, “ama ‘tamim’ (genelge) yazmýþtýk” diye yanýt vermiþ. Bu yanýt karþýsýnda Atatürk sinirli bir þekilde gülümsemiþ ve ‘evlâdým, tamimle inkýlâp olmaz’ demiþ.

Babam, bu öyküyü bana sanýrým birkaç kez anlatmýþtýr. Babamýn bunu bana sýk sýk anlatmasýndaki amacý, merkezden genelgeler ve duyurular göndererek halkýn devrime katýlmasýnýn asla saðlanamayacaðýný, bu eski tarz kaymakam tipi örneðine takýlarak, bana anlatmaya çalýþmasýydý. Cumhuriyetin inkýlâplarýnýn geniþ kitlelerde karþýlýk bulamamasýnýn bir önemli nedenini de, bu ‘tamimle devrim yapma’ anlayýþýnda buluyordu. Cumhuriyet asýl bu anlayýþý yýkamamýþtý ve bu nedenle de halkta oturmuþluðu bulunmuyordu. Benim erken gençliðimde öðrendiðim bu örnek, yýllar sonra tek-parti dönemi araþtýrmalarýmda hep karþýma çýktýkça, babamýn bu saptamasýnýn ne kadar gerçekçi ve ayný zamanda yaþanarak edinilmiþ bir tecrübe olduðunu anladým. Kim bilir belki de hayatým boyunca merkezden tamimle devrim yapma gibi bir anlayýþ içinde olmamamý da bu derin anlayýþa borçluyumdur. Kim bilir?

HARF ÝNKILÂBININ RESMÎ GEREKÇESÝ

Bu arada; harf inkýlâbýnýn resmî gerekçesini de hatýrlayalým; 31 Ekim 1928 tarihli yasa tasarýsýnýn gerekçesinde, yeni harflere geçiþin nedenleri þöyle özetlenmiþti: “Türk dili þimdiye kadar bünyesine uymayan Arap harfleriyle yazýlýyordu. Arap harfi sistemi, bir taraftan lisanýmýzýn muhtaç olduðu sadalý harfleri ihtiva etmiyor; diðer cihetten, Türk, hakkýyla telâffuz eyleyemediði bir takým seslere mâlik bulunuyordu. Bu yüzden Türk çocuðu ana dilini yazabilmek için uzun zaman muayyen kalýplarý bellemek ýzdýrarýnda kalýyor; hayalî zihninde mevcut olmayan yeni bir kelimeyi doðru yazmak veya okuyabilmek için uzun uzadýya Arap ve Acem sarf kaidelerini bilmesi lâzým geliyordu. Bu hâlin meydana çýkardýðý zorluklar herkesçe malumdur. Medenî bir yazýnýn muttarit bir imlâya sahip olmasý iktiza ettiði halde, eski yazý ile buna da imkân bulunmuyordu.

Çünkü, aslen Türk olan kelimelerin sadalý harflerle yazýlmasý icab eylediði halde, eski harf sistemimizde bunun için kâfi iþâret mevcut deðildi. Mevcut sadalý harflerin ayrýca birer samit olmasý, yazýlan bir Türkçe kelimenin bile baþka baþka yollardan okunmasýný iktiza ettiriyordu. Eski harf sistemi bâki kaldýkça, ecnebi asýldan gelen kelimeleri, gerek telâffuz ve gerek sarf itibariyle lisana mal etmek mümkün deðildi. Bu sebeptendir ki, Türkçeyi iyi yazabilmek ve yazýlaný okuyabilmek için öðrenilmesi uzun senelere muhtaç kâidelerle meþgul olmak iktizâ ediyor ve yazý yazmak, doðru okumak, ancak muayyen bir sýnýfýn imtiyazý haline geliyordu. Bu müþkülât yüzünden millî ve binaenaleyh bütün halk tarafýndan okunabilecek ve yazýlabilecek bir lisan için icab eyleyen bir gramer vücuda gelmiyordu. Buna bir de, eski Arap harflerinin Türk matbaacýlýðýný nasýl ilerlemekten alýkoyduðu, telgraf gibi medenî vasýtalarý kullanmakta milletimizi beyhude masraf ve zorluklara sürüklediði ilâve olunursa, eski harf sistemimizi deðiþtirmek zarureti meydana çýkar.” Nitekim “kýsa bir zamanda milletimizin bu harfleri kolaylýkla öðrenmeleri, bu harf sisteminin de lisanýmýzýn bünyesine uygun olduðunu ayrýca meydana” çýkarmýþtý.