Bizim milletimiz karýþýk iþleri sevmez. Karýþýk iþlerle uðraþanlarý da sevmez.
Nedir karýþýk iþ?
Bir tanesini söyleyeyim. 28 Þubat.
Yerli deðildi 28 Þubat. Bir ucu Ankara’daysa bile, öteki ucu Washington’daydý. Hatta, hatýrlarsýnýz, bir kökü taa Hudson’dan çýktý. ‘ABD-Ýsrail ekseni’ lafý herkesin dilindeydi.
Ne yaptýk 28 Þubat’ta?
Öfkelendik.
Zaman zaman sokaða çýktýk, baðýrdýk çaðýrdýk. (Karýþtýrmayalým. Kimsenin camýný çerçevesini kýrmadýk. Yine de, insanlarýmýzý idamla yargýladýlar.)
Yeri geldi, küfrettik. (Çok saygý duyduðum bir alim, bana ‘isabet ettirirsen sadaka gibi olur’ dedi. Öyle küfrettik.)
Gazetelerimizde yazdýk çizdik. Faþist de dedik, Cunta da dedik. Cuntayla dalgamýzý da geçtik.
Zaten, topu topu iki, bilemedin üç gazeteydik. Geri kalaný ya ‘hayýrlý olsun’ diyordu, ya ‘çek git’. (Karýþtýrmayalým. Cunta’ya ‘hayýrlý olsun’ Erbakan’a ‘çek git.’) O gevþeklikleri de umursamadýk. Üzerinde durmadýk.
Böyle savaþtýk.
Sevmedi millet o karýþýk iþleri.
Ama, yangýna körükle gitmedi. Sessiz sessiz seyretti.
Sandýk, iyi bir þeydi.
Kimse bilmiyordu senin ne yaptýðýný, oy verirken mührü bastýðýn hücrede.
Mührü basýyorsun.
Zarfý kapatýyorsun.
‘Bismillah’ deyip sandýðýn içine atýyorsun.
Aheste aheste eve doðru yürüyorsun.
‘Artýk onlar uðraþsýn’ diye mýrýldanýyorsun belki.
Belki içinde bir ‘gol’ sevinci. Biliyorsun, top aðlarda. Ve biliyorsun bir halt edemezler, sen oyu faþistlerin kalesine gönderdin ve kimse görmedi.
Akþam, ekran baþýndasýn. Golün nasýl girdiðini aðýr çekimde seyrediyorsun. Sabaha kadar seyrediyorsun. Tekrar tekrar, yorumlarýna kadar seyrediyorsun.
‘Oynat Uður, yaklaþtýr yaklaþtýr, tamam, burada dur. Hooop, top çizgiyi geçti. Ve iþte, aðlar havalanýyor.’
Arkadaþlar ‘köylerden gelen oylardan’ da ümidini kesinceye kadar bu seyrin tadýný çýkarýyorsun.
O an, bir özgürlük anýdýr. Risksiz, aðrýsýz, sýzýsýz.
Býçaksýz ameliyat. Narkoza bile ihtiyaç yok.
Faþistin oturduðu sandalye, dondurma gibi eriyor ve faþist yerlerde sürünüyor.
Aðrýsý sonradan çýkýyor.
Surat mosmor.
Sonra da iþte, ‘göbeðini kaþýyan adam, çobanýn oyu, profesörün oyu’ gibi abuk sabuk felsefeler. Bunun da tadýný çýkarýyorsun.
Göbeðin kaþýnmýyor ama, inadýna, kaþýyorsun göbeðini. “Yaz oðlum” diyorsun, ya da “Yaz yazar teyze... Bir daha yaz, bak kaþýyorum göbeðimi!”
Böyle bir þey, ‘rey atmak.’
Sana ait. Kimse karýþamaz. Risksiz, kýlçýksýz.
Sanki Hami frikik atýyor, topun aðlara gittiðini göremiyor bile arkadaþlar!
Bunu milletçe paylaþýyoruz hayli zamandýr.
Bugünlerde, kimyevi bir koku dolaþýyor havada. Pis bir bulut, havayý kirletip kirletip, ortalýðý kokutup kokutup kayboluyor.
Bir gün Marmara’da, bir gün Ege’de, bir gün Akdeniz’de.
Ve, bu kokutulmuþ havada bir de dedikodu.
“Cemaat, CHP’ye oy verecek. “
Benim kulaðýma da geldi, evlerin kapýsýna varýp CHP’yi telkin ediyorlar diye.
Cemaat’ten maksat o kükürtlü bulutu þehirlerimize sevkeden tiplerse, doðrudur. Onlar arasýnda CHP’yi adres gösteren de, CHP’ye oy veren de çok olur. Her þeyi yapar onlar. (Ben, bu ‘karýþýk’ iþlerle uðraþanlarý ‘cemaat’ diye adlandýrmaktan hoþlanmýyorum. Onlar bana GDO’larý çaðrýþtýrýyor.)
Ama hani tanýdýðýmýz, bildiðimiz, hormonsuz, zehirlenmemiþ, ‘genetiði deðiþtirilmemiþ’‘yerliler’ var ya.
Gezi tezgahýna Kazlýçeþme’de milyonluk mitingle ‘dur’ diyenler.
Kazlýçeþme’den koþup Türkçe Olimpiyatlarýna yetiþen nezih insanlar.
Onlar ‘altý ok’un ciðerini bilir.
Babalarýndan, dedelerinden... Kur’an-ý Kerim’in ‘yasak kitap’ olduðu, jandarmanýn talebe kovaladýðý zamanlardan... ‘Kabe Arabýn olsun’ safsatalarýndan bilirler.
Hiçbiri balýk hafýzalý deðildir. Uzattýklarý o altý çengelli ‘zoka’yý yutmazlar.
Onlarý CHP’ye gönderirsen, bir daha bulamazsýn.
Giderler.
CHP’ye mi giderler? Ýmkansýz.
Onlar, gidecekleri yeri bilirler.
CHP’ye de gitmezler, sana da gelmezler.