Cemal Gezer’den inkar hikayeleri

Cemal Gezer benim çok eski bir dostum. Bu hafta, bir akþam yemeðinde buluþtuk, geç vakte kadar sohbet ettik.

Ankara’ya taþýnmadan önce, Diyarbakýr’da Toprak Mahsulleri Ofisi’nde çalýþýyordu. 12 Eylül darbesi onun da hayatýný bir anda alt üst etti. Her þey bir yasakla baþladý.. Generaller bir karar çýkardýlar ve Kürtçe’yi devlet dairelerinde yasakladýlar. Cemal sonrasýnda yaþanan trajikomik halleri anlattý, bana da dinlemek ve bu köþede paylaþmak kaldý:

Tercümeler karýþýnca

“Konseyin yasak kararý teblið edilince kara kara düþünmeye baþladým.. Çünkü ofiste muhatap olduðum insanlarýn % 90’ýyla Kürtçe konuþuyorum.

Ýnsanlarýn çoðu Türkçe bilmiyor. Türkçe bilmeyenlerle tercüman aracýlýðýyla konuþulacak.

Tercümaný da ara ki bulasýn.. Çaycýlardan birini Derikli Hamit’i tercüman tayin ettim..

Bir hamalbaþýmýz vardý. Süleymanê Hasretê.. Bismilliydi. Köylü buðdayýný getiriyor, o da bu buðdaylarý taþýtýp, kantara götürüyor..

80 yaþýnda, upuzun 1.90 boyunda, saçlarý ve býyýklarý her daim kýnalý, günde bir hindi yiyen bir adam. Yaz kýþ terler. Süleymanê Hasretê Yemen’de dört yýl askerlik, daðlarda da 15 yýl eþkýyalýk yapmýþ biri.

Kürtçe konuþma yasaðý baþlamýþ, Süleymanê Hasretê’nin haberi yok, çýkýp geldi bir gün..

Her zamanki gibi, Bitli tütününden sardýðý sigaralarý masama býraktý. Terini sildi sonra konuþmaya baþladý.

-Cemal Efendi tu çavayi?

Ben de ses yok tabi.. Zili çaldým ve Derikli çaycý Hamit’i çaðýrdým.

Süleymanê Hasretê þaþkýnlýk içinde.. Hamit içeri girdi ve ‘Xalê Süleyman tu bý xêr hati’ dedi..

Süleymanê Haretê iyice þaþýrmýþ vaziyette, Hamidê dönüp Kürtçe dedi ki:

- Cemal efendi çýma xabernade? Gelo jýmý  xeyidiye? (Cemal efendi benimle niye konuþmuyor, acaba bana dargýn mý).

Hamit, ‘Xalê Süleyman Kurdi kedexe kirine (Süleyman dayý Kürtçe konuþmayý yasakladýlar) dedi. Süleymane Hasretê iyice þaþýrdý bu sözlere, çaycý Hamit’e döndü ve dedi ki,

-Heyfa Xwedê, heyfa Cemal! (Vah vah, Allah için çok yazýk, Cemal’e çok yazýk..)

O arada söze girdim:

-’Sor bakalým Hamit ne istiyor’ dedim

Süleymanê Hasretê, Týþtki naxwazým (bir þey istemiyorum) dedi.

Ben yine:

- ‘Çý dibejê?’ (ne diyor) dedim.

O arada daha tuhaf bir þey oldu. Güler misin, aðlar mýsýn, Hamit, Xalê Süleyman dýbeje ki.. (Süleyman dayý diyor ki) diye Kürtçe’yi Kürtçe’ye tercüme etmeye baþladý!

Üçümüz de Kürdüz, üçümüzün de dili Kürtçe ve biz bu dili birbirimize tercüme etmeye çalýþýyoruz! Olmuyor ve yasak bir þekilde deliniyor tabi!. Derken Samsun’a sürdüler beni, gittim. Süleymanê Hasretê haber yolladý, gitmesin, istifa etsin her þeyi bana ait diye.”

Makbuzlu ceza günleri

“Buna benzer inkar hikayelerinden gelen bir kuþaðýz biz. Ýnkar yýllarýnda sadece Silvan’da yaþanan hikayeleri biri toplasa birkaç ciltlik kitap olur.

Amcam Zeynarê Ker, 1957’de, 101 yaþýnda öldü. Kürtçe’nin inkar edildiði dönemlerde, Kürtçe konuþana makbuzla ceza kesilirmiþ.. 1930’lu, 40’lý yýllar.. Amcam arkadaþý Aliyê Feyzo’yla kahvehaneye gidip satranç ve dama oynamayý çok severmiþ. Oynarken haliyle Kürtçe konuþacaklar.. Kürtçe konuþanlara ceza kesmekle görevli, belediye çalýþaný Necmettin Çavuþ elinde makbuz koçaný, kahvehanede Kürtçe konuþanlara ceza kesip duruyormuþ. Amcam ve arkadaþý kahvehaneye girer girmez, Necmettin Çavuþ’un karþýsýna geçiyor ve ‘iki saat buradayýz, Kütçe konuþacaðýz, al sana beþ metelik, cezamýzý  peþin al!’ diyorlarmýþ.. Sürenin bitmesine üç dakika kala Necmettin onbaþý baþlarýna dikilip ‘Zeynel sê dakike ve ma!(Zeynel üç dakikanýz kaldý) diye sürenin dolduðunu hatýrlatýyormuþ..

Amcam, devletin iþi belli olmaz, olur ya biri çýkar, ‘Ðel bakalým fi tarihinde Kürtçe konuþmuþsun, ama cezaný ödememiþsin’ der diye, ödediði ceza makbuzlarýný ömür boyu saklamýþ.. O makbuzlarý çocukken ben de gördüm. Tahvil kaðýtlarýna benziyorlardý. Þeddeli harfler derlerdi, uçlarý uzatýlarak yazýlan harfler, bu harfler vardý üstlerinde.”

Meryema Teyze’nin ‘sessizliði’

“30’lu yýllarda, Kürt þehirlerine göreve gönderilen uzatmalý çavuþlarýn bazýlarý Kürt kýzlarýyla evlendiler.. Necmi Onbaþý bunlardan biriydi ve Silvanlý bir kadýnla evlenmiþti. Necmi onbaþý, görev için geldiði Silvan’da Meryema ile evleniyor. Xaltika Meryema derdik.. 60 yýl evli kaldýlar. Evde birbirleriyle konuþmuyor, iþaretlerle anlaþýyorlardý. Necmettin onbaþý eve et getirmiþ mesela mutfaða atar ‘akþama bir güveç yap’ dermiþ karýsýna. Xaltika Meryama söyleneni anlar ve cevap vermeden isteðini yerine getirirmiþ.

Ýnsanlar sorarlardý Meryema teyzeye;

- Madem konuþmayacaktýnýz, ne diye evlendin bu onbaþýyla?

Meryema, cevap verirdi:

- Ulan oðlum adam çavuþ, babamdan beni istemiþ, koskoca çavuþun isteðine babam nasýl hayýr desin?

‘Peki’ diyormuþ insanlar, ‘Hadi evlendin, Türkçe konuþmamak için neden bu kadar inat ediyorsun, Türkçe ne de olsa kocanýn konuþtuðu dil.’

‘Hayýr ben Türkçe konuþmam’ diyormuþ Xaltýka Meryama.. Niye konuþayým? Babasý babamdan daha mý asil, dili dilimden daha mý güzel, o Kürtçe konuþursa, ben de o zaman Türkçe konuþurum.’

Necmi onbaþý devlete baðlýlýk ve devletin çýkardýðý emirlere itaati sürdürmek adýna Kürtçe konuþmazken, Xaltika Meryama iki dilin eþitliði adýna kocasýyla Türkçe konuþmayý reddetmiþti.”

Ödenmiþ en aðýr bedel

Cemal Gezer iþte bu  inkar hikayelerinin ve inanýlmasý güç inatlarýn içinden çýkýp geldi ve Ankara’ya yerleþti. 1996 yýlýnda Kürtçe müzik yapýlan bir yer açtý: Baran Bar.. Hikayesi yazýlmalý, belgeseli yapýlmalýdýr Baran Bar’ýn. Sonra yýllar geçti, Baran Bar’ýn biri açýldý biri kapandý.. Týpký Kürtler’in kurduðu partiler gibi..

Cemal inkarýn bittiðine seviniyor elbette, ama inkar bitti diye sevinirken, trajediye bakýn ki, iki yýl önce oðlu Emrah Gezer, Kürtçe þarký söylemek isteyince, Güneydoðu’da uzun yýllar görev yapmýþ bir polisin kurþunlarýna hedef oldu ve öldürüldü. Cemal bir yandan Emrah’ýn sürüp giden acýsýna katlanmaya çalýþýyor bir yandan da kemoterapi odalarýnda kansere karþý yaþam mücadelesi veriyor. Emrah’ýn öldürülmesini inkara ödenmiþ aðýr ve belki de son bir bedel olarak görüyor.

“Herkes bir þey ödedi inkar yýllarýnda. Ben ise inkarý oðlumun hayatýyla ödedim. Kürtçe söyleyemezsin dediler ve oðlumu sýrtýndan vurdular.”

Silahlar sustu, her þey tamam oldu diye yazýlýyor ya, belki de her þey yeniden baþlýyor, kolay mý bu travmalarýn, bu büyük acýlarýn iyileþmesi?