Çember daralýyor

TBMM Ýnsan Haklarý Komisyonu, ‘Dönerci Cinayetleri’ ismi takýlarak küçümsenen olayý incelemek üzere Almanya’ya gittiðinde, Baþkan Ayhan Sefer Üstün bir gerçeði fark etmiþ. “Olayýn peþine Alman politikacýlar da düþmüþ” diye aktardý izlenimini. Onlardan biri kendisine þu soruyu yönetmiþ: “Alman medyasý olay aydýnlansýn diye çaba gösteriyor da neden Türk medyasý suskun?”

Sahi neden suskun bizim medya?

“Muhabirler benden beyanat alýyor, ertesi gün gazetesine bakýyorum tek satýr yok; neden sonra anlattýklarýmýn gazetenin Almanya baskýsýnda bir paragraflýk bir habere dönüþtüðünü fark ediyorum.” Sefer Bey yedi Türk’ün canýný alan, bütün Türk toplumunun tehlikede olduðunun sinyallerini veren ‘suçüstü’ durumuna medyamýzýn sessiz-sakin kalýþýný anlamayanlardan...

Ben ise anlýyorum: Bizim medya ‘Deniz Feneri’ davasýna dokunabileceðini sezdiði için olayýn üzerine gitmekten uzak duruyor... “Ya Deniz Feneri e. V. davasý baþýndan sonuna bir Alman istihbarat operasyonu ise?” kuþkusu yüzünden...

Yüzleri kýzaracaðý, yaptýklarý tezvirat tersine döneceði için...

Alman istihbarat örgütünün (BfV) en tepesindeki isim olan Heinz Fromm yýllardýr sürdürdüðü görevini geçen hafta býrakýverdi. Sebep, görünürde ‘Dönerci Cinayetleri’ diye ün salan olay... 2000 ilâ 2007 yýllarý arasýnda yedi Türk, bir Yunanlý ve bir de Alman kadýn polis memurunu öldüren, çok sayýda bankayý soyan, çatpat patlatýr gibi saðý-solu C-4 patlayýcýyla yangýn yerine çeviren bir çete ‘Neo-Nazi’ grubuymuþ ve grubun bütün faaliyetlerinde istihbarat örgütünün elemanlarý hazýr bulunmuþ...

Oysa Alman istihbaratý ‘Dönerci Cinayetleri’ ismini takarak küçümsenmesini istediði olaylarýn ‘Türk mafyasý içi hesaplaþma’ olduðu iddiasýný medya aracýlýðýyla yaygýnlaþtýrmýþtý...

Daha da acýmasýzca olayýn üzerine gitmesinin sebebi Alman medyasýnýn, bir tür aldatýlmýþlýk hissi yaþamalarý... Yalan yazmalarýna sebep olarak okurlarýna karþý kendilerini küçük düþürdüðü için BfV’ye kýzýyor gazeteciler ve olayýn üzerine daha fena gidiyor...

Fromm’un istifasý olayýn bir ‘istihbarat operasyonu’ olduðunun anlaþýlmasýndan hayli zaman sonra gerçekleþti. Neden? Verilen gerekçe, üç kiþiden oluþan Neo-Nazi çetenin ‘suçüstü’ yapýldýðý gün, Alman istihbarat örgütünde birilerinin çeteyle ilgili bazý ‘çok gizli’ belgeleri kýyým makinasýndan geçirerek yok ettiðinin ortaya çýkmasý...

Ýyi de, Fromm, “Benim haberim olmadan yapmýþlar” diyerek kendisini belge yok etme iþleminin dýþýnda tutuyor; hiçbir sorumluluðu bulunmayan bir eylemden dolayý insan istifa eder mi? Hani ‘suçüstü’ günü istifa etmiþ olsa neyse...

Kusura bakmasýn Heinz Bey, ama istifasýnýn çok daha köklü sebepleri olmasý gerekiyor. Bir þeylerden, bazý gerçeklerin ortaya çýkmasýndan önce sahayý terk ediyor, bu besbelli... Kaçtýðý ne tür ‘gerçekler’ olabilir?

‘Deniz Feneri e. V.’ iþte burada devreye giriyor. Aslýnda Türkiye’de ayný ismi taþýyan hayýr derneðinden esinlenerek Almanya’da kurulan ‘e.V.’ son-ekli oluþum, daha kurulduðu ilk günden baþlayarak Alman istihbarat örgütünün ilgi alanýna girmiþ... Ýçine bir ajanlarýný sokmuþ veya içerideki birini ‘ajan’ haline dönüþtürmüþler... Amaçlarý, dernek üzerinden gerektiðinde siyasi bir sonuç çýkartabilmek...

Evet, siyasi bir sonuç...

Mahkeme sýrasýnda hiçbir somut olaya veya belgeye dayanmadan, “Paralar Türkiye’ye kaçýrýldý, bir bölümü Baþbakanlýk’ta Tayyip Erdoðan’a teslim edildi” gibi bir cümle dolaþýma sokuluverdi. Ankara derhal ve yüksek perdeden tepki vermeseydi zihinlerde kalmasý için daha fazla vurgu yapacaklardý...

Týpký 1996 yýlýnda, Refahyol Hükümeti’nin baþýna 28 Þubat çorabý örülmekteyken, ayný mahkemenin, “Türk hükümetinin 2 numaralý koltuðunda bir uyuþturucu kaçakçýsý oturuyor” iftirasýný dolaþýma sokmasý gibi...

Her iki giriþim de Alman istihbaratýnýn Köln Mahkemesi marifetiyle gerçekleþtirdiði birer operasyondu. Heinz Fromm bu iki olay sýrasýnda da istihbarat örgütünün baþýndaki isimdi.

Çember daralýyor diye Heinz Bey istifa etmiþse hiç þaþýrmam...