Ýslam davasýnýn aziz öncülerinden yazar Þule Yüksel Þenler hanýmefendi Hakka yürüdü. Allah’ýn rahmet ve maðfireti üzerine olsun. Bir dönemin cesur yürekli davetçisi olarak tarihe yazýldý ismi.
Hem de ülkemizin insan haklarý ve hürriyetler baðlamýnda en zorlu dönemlerden geçtiði günlerde, insanlarý kalplerine, ruhlarýna bakmaya davet eden, manevi deðerlerden söz eden, inancýn bahþettiði onuru ve eþref-i mahlukat liyakatýný anlatarak gönülleri Ýslam’a davet eden bir kalemdi Þule Haným... Bu duruþu ruhun ve maneviyatýn reddedildiði, moral deðerlerin gericilikle yaftalandýðý bir dönemde sergiliyordu. Çaðýn modern kuþatmalarýyla ölü veya baygýn düþmüþ yorgun gönülleri Ýslam’a çaðýrýp diriliþ kibritini çakan bir yazardý o...
Þule Haným’ýn yazar olarak ifa ettiði-edeceði diðer sosyal fonksiyon ise, direniþ ruhuyla ilgiliydi. Zira hem bir gazeteci olarak kendisini çevreleyen istibdat kurallarýyla hem de müslüman bir kadýn olarak giyim kuþam tavrýyla hatýrlandýðýnda, muktedirlerin hýþmýný çekecek bir duruþtu bu... O bizlere, nasýl direneceðimizi öðreten bir kadýndý. 1968’de, Ankara’da Hatice Babacan (Ankara ilahiyat), Ýstanbul’da Fevziye Nuroðlu (Marmara Eczacýlýk), onun berrak çaðrýsýna uyarak tesettürleriyle okuyan ilk üniversitelilerdi. Baþörtülü olarak üniversite okumak isteyen, mesleðini gerçekleþtirmek arzusundaki tüm kýzlar, Þule Yüksel pýnarýndan su içerek yürüdüler. Þahsen benim yasaðým 2014’te kalktý. Bu süreçte, yani 1968-2014 yýllarý arasýndaki tüm hukuki ve sivil mücadelelerde emeði, ilhamý olan bir kadýndan bahsediyoruz...
Þule Yüksel Þenler, Ýslam davasýnda yürünecek ana caddelerden biridir. Mücahide’dir, Allah rahmet maðfiret eylesin.
‘Vecelle senayük’lerimizi, büyük sahabi Eyyubel Ensari’nin bahçesinde irad eyledik. Sabah erkenden sessiz sessiz aðlayarak çýkýp geldi tüm eski arkadaþlarýmýz. Sanki üniversite kapýsýnda bekleþir gibi, Þule Abla’mýzýn yeþil kadife elbisesinin yanýna toplaþtýk, ayakta durduk, kucaklaþtýk, sarýldýk, helalleþtik. Sanki zaman tüneli gibi oluyor dostlarýmýzýn cenazeleri, ben çocukluðuma dönüyorum sanki bütün eski dostlarý gördükçe. Ve her þey uçuþuyor. Fýrtýnalarda delik deþik olmuþ ipince bir tülbent gibi uçuþuyor zaman bile. Ve zamanýn içinden, bir tek gerçek dostluklarýn gerçekliði kalýyor geriye. Tüm o þaþa’lar, tüm o yolculuklar, çýkýlan sahneler, kürsüler, konferanslar, imzalanan kitaplar, hepsi de Þule Abla’nýn tabutunun baþýnda aðlýyordu sanki, sessizce.
Sonra, sanki Medine rüzgarlarýnýn taþýdýðý bir sesle sela okunmaya baþladý. Ýþte o ana kadar eski arkadaþlarýmý görmekle avunan kalbim birden mýzraklar yedi. Bu son vedasýydý dünyaya Þule Abla’nýn. Ardýndan Ýmam Efendi sordu, ‘’Nasýl bilirsiniz’’, cevap verdik yüksek sesle; ‘’iyi biliriz’’. Sonra rüzgardan bir küheylana binerek uçtu sanki Þule Abla... Omuzlardaydý.
Dünyaya getirdiði bir evladý olmasa da yüzbinlerce okuru, seveni, dua edeni vardý Þule Abla’nýn. O anda o kadar büyük bir yalnýzlýk sarýp kuþattý ki hepimizi... Derken bir kalabalýk oldu. Yeþil renkli cenaze arabasýnýn içine bakýnca bir de ne görelim... Sayýn Cumhurbaþkanýmýz geçmiþ arabanýn içine oturmuþ, yanýnda Prof. Numan Kurtulmuþ hocamýz, yanýnda Mustafa Þentop hocamýz.... Daha ne olsun! Oðullar, annelerini býrakmamýþlardý iþte. Çok aðladýk bu hale, çok sevindik... Þule Ablamýzý Eyüp Sultan haziresindeki yeni yerine yerleþtirdiler, Kur’anýný okudular, duasýný ettiler.
Þule Yüksel Þenler Haným’a birer evlat vazifesi gören Cumhurbaþkanýmýza ve eþi hanýmefendiye, bakýmýný istihdam eden ÝHH’ya, Müzeyyen Taþçý, Demet Tezcan ve Ayþe kardeþlerimize, kitaplarýnýn yayýmý ve telif haklarýný koruyan Timaþ yayýnlarýna ve hassaten Hekimoðlu Ýsmail beyefendiye gönül dolusu þükranlarýmýzý sunuyoruz.