Cenaze talancıları, mezar soyguncuları

Bekleniyordu... Şehit Yüzbaşı Ali Alkan’ın ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan’ın isyanı, elbette taraftarlarını oluşturacak ve siyasi çekişme malzemesi haline getirilecekti. Öyle de oldu... 

Kendi düşüncemi söyleyeyim:

Bazı devlet yöneticilerini rencide etse de, Yarbay Alkan’ın sözlerini “kardeş acısı”nın verdiği yoğun duyguyla söylenmiş sözler saymalı. Meseleye böyle baktım...

Nitekim “devletlu” da böyle baktı.

Bir yetkiliden, bir devlet yöneticisinden, bir siyasetçiden herhangi bir anormal çıkış duymadık.

Söylenmiş (bence kendi içinde problemli) sözler saygıyla karşılandı.

Üzerinde durulmadı.

Hayır, öyle olmamış, sosyal medyadan birileri Yarbay’ın ne paralelliğini bırakmış, ne Aleviliğini, ne bölücülüğü, ne PKK sempatizanlığını...

Zengin adamlara garsonluk yapmakla ünlü bir mezar soyguncusu “Tayyip’e çıkma” fırsatı yarattığı için, sosyal medyada çıkan ne kadar hastalıklı, şizofrenik tepki varsa, toplamış, köşesinde dercediyor. Bir de “Bunlar böyledir işte Yarbayım... Bunlar meseleye, şehit cenazeleri AK Parti’ye yarar mı, yaramaz mı diye bakarlar” diyerek, işi cenaze talancılığına döküyor.

Sosyal medyada sizin için de türlü şeyler söylüyorlar.

Ne vatan hainliğinizi bırakıyorlar, ne terör destekçiliğinizi, ne darbeciliğinizi, ne kalpazanlığınızı... Bunları da ciddiye almalı mıyız?

Kaldı ki, yalan da değil.

Sırf Tayyip’i zor durumda bırakıyor (Tayyip’in karizmasını sarsıyor) diye, her melanete balıklama atlıyorsunuz. Terör destekçiliğiyse terör destekçiliği, darbecilikse darbecilik, trollükse trollük... 

Bu cümleden olarak, biz de, “Bunlar böyledir işte Yarbayım” diyebilir miyiz? “Bunlar şehit cenazelerine bile, bu iş Tayyip’e zarar veriyor mu vermiyor mu diye bakarlar. Bunlar cenaze talancılarıdır, bunlar mezar soyguncularıdır...”

Kaldı ki, bu da yanlış değil.

Başkasına atfettiğiniz muhayyel cürümlerin aynını ve fazlasını kendiniz işliyorsunuz...  

Başkalarının acısı üzerinden siyasi operasyona girişmek şerefsizliğini sergilerken de utanmıyorsunuz.

Nebbaşlıksa nebbaşlık...

Mezar soygunculuğuysa mezar soygunculuğu...

Cenaze talancılığıysa cenaze talancılığı...

Her melanetin içinden bir şekilde kafa çıkarıyorsunuz.

Madem sosyal medya tepkilerini bu kadar önemsiyorsunuz, şehit ailesinin “Alevi” olduğu iddiasının nerden (hangi sosyal medya hesabından) çıktığına, hangi cemaat trolünün yol göstericiliğiyle bu meselenin gündeme taşındığına (bir diğer ifadeyle “tag” yapıldığına) niçin bakmıyorsunuz? (Paralel yapılanmanın istihbarat örgütü gibi çalışan bir şahsın sosyal medya üzerinden, “Şehit ailesini Alevi ilan edecekler” diye tezvirat yaptığını, emre amade bekleyen trollerin bu tezvirat uyarınca ameliyata giriştiğini ve ortaya bir “algı” çıkardığını niçin görmüyorsunuz? Her melanete kafanız işliyor. Buna niçin bakmıyorsunuz?)

Madem hakkaniyet, dürüstlük, ahlak sizin için vazgeçilmez değerler... Öyle söylüyorsunuz çünkü... Size, “sosyal medya” kaynaklı olmayan ve Yargıtay’ca onaylanmış bir mahkeme kararından söz edeceğim.

Bir mahkeme, vaktiyle, bir medya patronunu, “Elinin altındaki medya organlarını baskı ve şantaj aracı” olarak kullandığı ve hak ihlali yaptığı gerekçesiyle mahkûm etti.

Konu Yargıtay’a taşındı.

Daha doğrusu, medya patronu çıkan karara itiraz etti.

Bu itirazın nasıl sonuçlandığını ben söylemeyeyim.

Gidin bakın...

Bu iş Tayyip’e zarar veriyor mu, vermiyor mu?

Duruma göre köşenize taşırsınız.

HAMİŞ:

Cumhuriyet gazetesi Silvan’daki çatışmayı haberleştirmiş...

Silvan’da bir şeyler oluyor... “Savaş gibi bir şeyler” oluyor herhalde.

Bu savaşın taraflarından biri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvenlik güçleri. Bunu biliyoruz. Çünkü bunu açık bir şekilde yazıyorlar.

Diğer tarafta kim (hangi güçler) var, bilmiyoruz.

Güvenlik güçleri “uzaylılar”la mı savaşıyor? Cumhuriyet gazetesi niçin PKK’nın ismini gizliyor?

Özgür gazeteci Can Dündar’ın buna bir cevabı var mı?