Cengiz Çandar namuslu bir gazeteciyse...

Biricik özelliği Türkiye’yi küçük düşürmek ve dünyaya rezil etmek olan Today’s Zaman’ın Azerbaycan kökenli bir muhabir/yazarı vardı... 

Halen o gazetede mi, bilmiyorum.

İşbu muhabir/yazar apaçık bir darbe girişimi olan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “Dönemin Başbakanı” diye kayıtlara geçiren “25 Aralık operasyonu” başarısızlıkla sonuçlanınca, sosyal medya aracılığıyla dünyaya bir mesaj geçti ve aynen şunları söyledi: “Hükümet, El Kaide Örgütü’ne yönelik operasyonu engelliyor...” (Hep de dünyaya mesaj geçerler.)

Seçilmiş siyasetçiler ve Türkiye’nin prestij yatırımlarına imza atmış iş adamları El Kaide militanıydı bu arkadaşa göre...

Bu cürümü yüzüne vurulduğu halde hiç nedamet göstermedi.

Hiç utanmadı.

Sırıtarak poz vermeye devam etti ve utanmazca yalanlarını sürdürdü.

Sınır dışı edilince de, yine sosyal medya aracılığıyla, “Basın özgürlüğü... Türkiye’de basın özgürlüğü yok... Bu gidiş nereye?” diye atıp tutmaya başladı.

Böyle bir insan türü var ne yazık ki.

Böyle bir gazeteci türü de var.

Çoğunlukla yabancı gazetelerde çalışıyorlar. Kimi parça başı, kimi kadrolu, kimi de gönüllü tarafından... Hepsi de üstün İngilizceyle ve “Batı görgüsüyle” donanmış durumda. Sadece ama sadece “kötü içerik” üretiyorlar. Ürettikleri her kötü içerik karşılığında 1000 doları, 1500 doları cebe indiriyorlar.

Bir yabancı gibi dolaşıyorlar ülkelerinde... Bir yabancı gibi algılıyorlar. Bir yabancı gibi üretiyorlar. Ama yazdıkları, “müsteşrik” sıhhatinden bile yoksun. O derece kötücül ve önyargılılar...

Bunlardan biri:

New York Times’da çalışıyor...

Hani, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Başbakan Davutoğlu’nu camiden çıkarken gösteren fotoğrafın altına, “Bu camide IŞİD’e militan kazandırmak için çalışma yapılıyor” diye yazan hemşire...

İsmi, Ceylan Yeğinsu imiş...

Bu yazıya oturmadan önce, “Ceylan Yeğinsu kim? Hangi başarılara imza atmış? Ne yazmış da New York Times’ın muhabirliğine yükselmiş?” diye baktım.

Bakmaz olaydım...

Kıt İngilizcemle ve İngilizce bilenlerin yardımıyla edinebildiğim izlenim şu:

Kızımız tam bir “ateş parçası...”

New York Times’ta çıkan Türkiye aleyhtarı bütün haberlerin altında onun imzası var. Her şeyden nefret ediyor... Ülkesinden, ülkesini yönetenlerden, ülkesindeki siyasetten, insanlardan, gündelik hayattan, AK Parti’den, AK Parti’ye oy verenlerden, Erdoğan’ı başımıza sardıranlardan, herkesten, her şeyden nefret ediyor.

Hiç iyi bir şey yok.

Her şey kötü bu ülkede...

Ekonomi berbat...

Erdoğan diktatör...

Hacı Bayram-ı Veli Camii “IŞİD karargahı...”

Sorsan, “Hacı nedir, Bayram kimdir, Veli ne iş yapar?” Tavana bakacak... Hayatında bir caminin kapısından içeri bakmamıştır ama Ankara’nın göbeğinde, üstelik bir camide, IŞİD’e militan kazandırma çalışması yapıldığını, bu çalışmanın içinde Erdoğan’la Davutoğlu’nun bulunduğunu yazacak kadar pervasız...

Hadi, yegâne özelliği “kötü içerik” üretmek olan kızımız böyle...

Peki, Cengiz Çandar’a ne buyurmalı?

Bakın ne yazmış sevgili Çandar’ımız: “Erdoğan, hafta sonu New York Times’da yer alan haberle ilgili ‘yalan ve asparagas’ suçlamasında bulunduğu gün, aynı gazetede Ankara’nın Hacıbayram semtinin ‘IŞİD’e Asker Alma Merkezi’ gibi çalıştığına dair bir haber daha, birinci sayfadan yayımlandı. Haberin imzası var. Bir Türk gazeteci tarafından somut veriler ile yayımlanmış bir haber.”

Ceylan Yeğinsu’yu geçtik... Bir umutsuz vaka... New York Times, onun imzasıyla yayımlanmış “asparagas” için düzeltme yayınladığı halde özür dilemedi. Dilemeyecek. 

Cengiz Çandar anlatsın:

Nedir şu “somut veriler?”

Haberi yazan gazeteci bugüne kadar ortaya somut bir veri koyamadı.

Cengiz Çandar koysun.

Nedir şu “somut veriler” ve bugüne kadar IŞİD’e kaç militan kazandırıldı?

Namuslu bir gazeteciyse, bunu yapar...