Cennetin aþçýlarý ya da cehennemin bankacýlarý


Þu hep söylenir ya; ‘her yýlýn ilk ayýnda dünya ekonomisinin kalbi Davos’ta atar’ diye sanýyorum artýk bu kliþe cümle eskisi kadar tekrarlanmayacak. Ýsviçre’deyken iktisatçý olmayan ama bilgisi ve görgüsü geniþ ‘baþyazar’ konumundaki yazarlarýn Davos yazýlarýna baktým; imkâný olup da buraya gelmeyenin bin piþman olacaðýný anlatan bile vardý. Bir iktisatçý olarak ben de þunu söylüyorum; bu zirve artýk önemi giderek gerileyen bir turizm aktivitesine dönüþmüþ durumda.  Üstelik diyelim paranýz var ve kar tatili yapmak istediniz, gideceðiniz son yer bence Davos olmalý, hele bu ay… Küresel finans-kapitalinin keþfedip de, ‘aðlama duvarýna’ dönüþtürmeden önce Davos þüphesiz bir cennetti. Yani o zamanlar Alplerin bu eþsiz güzelliklerinde Heidi ‘iyimserliðinin’ yaþanmamasý imkânsýzmýþ.


Ama þimdilerde Davos yazýn bizim Bodrum nasýl oluyorsa öyle. Daracýk sokaklarda býrakýn yürümeyi arabalarýn egzoz gazýndan zehirlenmeden bir yerden bir yere gitmenin imkânsýz olduðu, trafiðin týkandýðý, eðer kar yaðmazsa gün sonunda beyaz kar tepelerinin yine egzoz gazýndan simsiyah olduðu bir yer Davos bu ay.


Ama dünya liderlerinin ve onlarý gözünün önünde tutmak isteyen küresel tekel yöneticilerinin köþe kapmaca oynamasý sanýyorum Davos’da bir müddet daha devam edecek. Ancak Ýsviçre’nin dünya kapitalizminin gizli kasasý olma özeliðini yitirmesine paralel olarak da, sistemin sorunlarýnýn tartýþma ve çözüm bulma alanlarý da deðiþecek.  Dünyanýn üretim merkezlerinin hýzla deðiþmesini, teknoloji merkezlerinin deðiþmesi izledi. Geliþmekte olan Asya ilkönce üretimi omuzladý, Asya için Batý’nýn ucuz emek cenneti olacak denirken, doksanlý yýllardan itibaren Ar-Ge yatýrýmlarý da Asya’da merkezileþmeye baþladý. Bu olaðan bir süreçti… Ancak bunu takip edecek, daha da ‘olaðan’ olan süreç de, dünyanýn finans merkezlerinin deðiþmesi olacak. Londra’nýn skandallarla dolu finans-kapital yolculuðunun sonuna geliyoruz. Time dergisinin son sayýsý Avrupa Merkez Bankasý Baþkaný Mario Draghi’yi kapak yapmýþ.  Britanya’nýn AB’den ayrýlma tartýþmalarýnýn da baþladýðý þu zamanda Draghi’nin iþinin zorluðu bir yana vizyonunun bile ne olacaðý tartýþýlýyor. Þöyle bir deyiþ varmýþ: ‘ Cennette Almanlar bankacý, Ýtalyanlar ise aþçýdýr. Cehennem de ise Almanlar aþçý, Ýtalyanlar bankacý olur.’ Demek ki Draghi bir Ýtalyan olarak Avrupa Merkez Bankasý’nýn baþýndaysa o zaman bu deyiþe göre cehennemin tam ortasýndayýz. Ama cehennem için Almanlarýn da mutfakta olmasý lazým. Þunu söylememiz lazým; Ýtalyanlarýn bankacý olma isteði neydi çok bilmiyorum ama Almanlarýn mutfaða girip, el altýndan hepimizin suyunu ýsýttýðýndan çok eminim. Evet, bu kriz kapitalizm için bir ‘cehennem’  olacaksa bunda Almanlarýn payý büyük. Daha önceki krizlerde ve bu krizlerin savaþla sonlanmasýnda olduðu gibi.  Ancak her þey bir yana bundan sonra,  aþçý Ýtalyanlar, bankacý Almanlar gibi ‘iyi’ sayýlacak bir iþbölümü olsa bile, dünyanýn nasýl üretim merkezleri ve arkasýndan teknoloji merkezleri deðiþtiyse þimdilerde de finans merkezleri deðiþecek. Londra gibi kalpazanlýðýn ve faiz üçkâðýdýnýn merkezleri eskisi gibi devam edemeyecekler ama Ýsviçre’de kendisini,  bu sahte saadet zincirinin kasasý olarak artýk görmesin. Bu da deðiþecek.  Bu açýdan bizim,’ Ýstanbul finans merkezi olacak’ söyleminin ve iddiasýnýn altýnýn tarihsel olarak da dolu olduðunu söyleyebiliriz.


Refah devletinden doðrudan demokrasiye



Ama yeri gelmiþken Ýsviçre’nin öteki tabii daha iç açýcý yüzüne de deðinmek istiyorum. Ýsviçre’yi sadece bir kara para ‘cenneti’ olarak anlatmak çok haksýzlýk bence.  Ýsviçre, özgül koþullarý gereði demokrasinin en çok geliþtiði örnek bir ülke ayný zamanda. Almanca adý;  Schweizerische Eidgenossenschaft yani Ýsviçre Sözleþme Ülkesi anlamýna geliyor ki, ülke gerçekten her bir bireyin mutabakatýný, katýlýmýný gözeten bir sistemi geliþtirmiþ.  Ýsviçre’deki 26 kanton gerçek anlamda bir demokratik konfederasyon oluþturuyor.  Ýsviçre’de referandum, çok önemli bir denetim ve politika yapma müessesesi. Referandum yoluyla herkes federal hükümetin yasalarýný deðiþtirme gücünü bulabiliyor.  Ve her konuda referandum yapýlýyor. Örneðin týr taþýmacýlýðýnýn Alpleri kirlettiði için Alplerde yasaklanmasý referandum konusu. Bunun için þimdi Ýsviçre dünyanýn en uzun karayolu tünellerini yapýyor. Aklýnýza bizim Ýstanbul Boðazý’ndan geçen petrol tankerleri geldi deðil mi? Bir de tabii Ýsviçre’de federal Anayasa bir referandumda her an deðiþebilir. Bunun da aklýnýza neyi getirdiðini biliyorum. Tabii teknoloji sayesinde referandum, çok hýzlý ve herkesin katýlacaðý bir doðrudan demokrasi uygulamasýna dönüþmüþ durumda.


Sayfamýzdaki fotoðraf da Zürih’te silindir kutu içinde trafiði idare eden polisi gösteriyor. Bunca sinyalizasyon aðý varken, bu çaðda, buna ne gerek var demeyin; bu bir refah devleti kalýntýsý… Bizde de vardý yetmiþlerde biliyorsunuz bu polislerden…  Ama bizde hiçbir zaman refah devleti olmadý. Doðrudan demokrasi olur mu dersiniz?