Henüz daha tamamiyle bitip resmi açýlýþý yapýlmadan hizmete giren ‘Zorlu Center’a siftahý bir öðle yemeði vesilesiyle yaptým. Davet sahibi dostum önceden ayýrttýðý yeri beðenmediði için ilk tercihi restoraný deðiþtirdi. Çok kalabalýkmýþ... Ýkinci restoran da iðne atsan yere düþmez gibiydi...
Hayýr, “Millette para var” demek için yazýlmýyor bu yazý. Yemek de, restoran da vesile; esas konu dinlenme endiþesi...
Sohbetin bir yerinde, davet sahibi, telefonumu uzaklaþtýrmamý, mümkünse kapatmamý istedi.
Hükümetten, ya da MÝT’ten söz etmiyorduk, yerli bir isim de deðildi arkasýndan atýp tuttuðumuz; Amerika’yý ve müþterek tanýdýðýmýz bir Amerikalý’yý konuþuyorduk... “Sen iyisi mi, telefonunu yok et” dedi dostum...
Dinleme iþini bizlere kadar yaymýþ olabilir mi ABD? Bilemem. Fransa’da bir ay içerisinde 70 milyonun üzerinde mükalemeyi kayýtlarýna geçirdiði, Le Monde gazetesi kanýtýyla okurlarýyla paylaþtýðý için, artýk biliniyor...
Alman Þansölyesi Angela Merkel, önüne getirilen bir Amerikan resmi yazýþmasýnda, kendi cep telefonunun numarasýný görünce köpürmüþ; derhal arattýðý Barack Obama’ya, “Ben de sizi dost sanýyordum; hani dostlar dostlarýnýn telefonlarýný dinlemezdi” anlamýna tarizde bulunmuþ...
Merkel’e, Amerikan resmi yazýþmasýný, Alman der Spiegel dergisinin gösterdiðini sanýyorum.
“Centimenler baþka centilmenlerin mektuplarýný okumaz” diye Amerikalýlarýn sýkça kullandýðý bir söz var. Bu sözü 1929’da ABD’nin dýþiþleri bakanlýðý koltuðunda oturan Henry Stimson sarf etmiþ... O zamanlar ABD mektup okumaya meraklýymýþ ve yabancý diplomatlarýn yazýþmalarýný takip için ‘Black Chamber’ diye bir birim oluþturulmuþ. Stimson o birime ödenen bütçeyi kestirmiþ...
Ayný Stimson, Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda, ‘düþman’ saydýðý ülkelerin yazýþma ve görüþmelerinin takibine sýký destek çýkmýþ...
Ülkesi þimdilerde dost-düþman ayýrt etmeksizin herkesin birbiriyle ne konuþtuðunu merak ediyor ve dinliyor... Merkel’i de, Fransa Cumhurbaþkaný Françoise Hollande’ý da dinlemiþler iþte...
Teessüflerini bizzat Obama’ya sununca Merkel, Beyaz Saray sözcülerinden Caitlin Hayden, “Merkel’i dinlemiyoruz, dinlemeyeceðiz; istihbaratla ilgili bundan baþka bir þey söylemeyeceðim” diye bir açýklama yaptý. Almanlar, bu açýklamayý, “Þimdiye kadar da dinlemedik” denmediði için Merkel’in dinlendiðinin itirafý sayma eðilimindeler...
Edward Snowden’in deþifre ettiði NSA belgeleriyle konuyu ilk gündeme sokan Ýngiliz Guardian gazetesi, dün de, Amerikan’ýn NSA aracýlýðýyla dinlediði dünya lideri sayýsýnýn 35 olduðunu yine bir belgeye dayanarak duyurdu. Belgeye göre, birisi 35 lidere ait 200 telefon numarasýný NSA’ye vermiþ; içlerinden 43’ü daha önce bilinmeyen numaralarmýþ...
O numaralar üzerinden baþka numaralarý bulmalarý da mümkün olmuþ; belge böyle diyor...
Sadece telefon konuþmalarýný dinlemekle mi yetindi Amerikalýlar, yoksa akýllý telefon cihazlarýnýn özelliklerinden yararlanýp etrafýnda geçen görüþmelere onlarýn üzerinden kulak da verdiler mi? Çünkü telefonlar teknoloji sayesinde birer uzaktan dinleme cihazý iþlevi de görebiliyor...
Bilmem hatýrlar mýsýnýz? Yýllar önce, cep telefonlarýnýn yaygýn kullanýma henüz girdiði günlerde, Ankara’da bir restoranda iki dostumla yaptýðým samimi konuþmalar üçüncü bir þahsa dinletilmiþti de küçük bir kýyamet kopmuþtu. Ardýndan çok bilmiþ birileri, iddialarý geçersiz kýlmak ve güya beni mat etmek için, “Aman efendim, öyle þey olur mu hiç” demiþlerdi, “Cep telefonlarý güvenlidir, asla dinlenemez...”
Oysa, genç bir bilgisayar dahisi, Amerikan Senatosu’nda sergilediði deneyle, cep telefonlarýnýn hem dinlenebildiðini, hem de ortam dinlemesine yaradýðýný çoktan ispat etmiþti.
Merakýnýzý daha fazla ayakta tutmayacaðým: ABD’nin liderlerinin telefonlarýný dinlemeye aldýðý öðrenilen 35 ülke arasýnda Türkiye var mý, bilinmiyor. Belgede ülke ismi yazýlmamýþ. Fakat iddiaya girerim, Türkiye de vardýr ve yakýnda Guardian, Le Monde veya der Spiegel’den birinde bununla ilgili bir belge çýkabilir...