Çerkeslerde toplumsal boykot: P’ın

Reyhanlı’yı izlerken gün boyu ve konuşan kafaların daha hiç birşey açığa kavuşmamışken salladıkları laflar havada uçuşurken, ne yöreyi, ne bölge insanını, ne dünyayı doğru dürüst tanımadan, Amerikalının neo-con dürtüleri ya da Tayyip Bey nefretini sergileme fırsatına yapışmanın mutluluğuyla, ezikliğin ürünü kin kusulurken, aklıma Kuzey Kafkasyalı Çerkeslerin uyguladıkları toplumsal boykot kültürü düştü.

Bu boykotu uygulayacak güç, yaşlı, akil Çerkeslerden yani Tahamete’lerden gelir.  Halk, Hase Meclisi denilen bir kurulda toplanır. Tahameteler bu kurulda her türlü suçluyu yargılar halkın önünde. Dahası Hase Meclislerinde ülkenin ekonomik, siyasal konuları tartışılır, başa gelmiş ya da gelme olasılığı bulunan felaketler masaya yatırılır.

Kısacası düzen bu meclisler aracılığıyla sağlanırdı. Yaşlıların oluşturduğu bu meclisin, halkın sözlerini dinledikten sonra verdiği karara karşı çıkmak ya da eleştirmek büyük saygısızlıktı.  Suçlu, kendine haksızlık yapıldığına inansa bile Tahametelerin kararına uymak zorundaydı, uymazsa Toplumsal Boykot uygulanırdı o saat.

Savaşta ya da bir felaket karşısında halkını güç durumda bırakan, kışkırtacak laflar eden ya da silahını atıp düşmandan kaçan biri korkak sayılırdı. Çünkü bunlar toplumsal düzeni bozuyordu. Ve eski kültürel yapı içinde bu insana “korkaklığının” belirtisi olarak Tahameteler tarafından halkın P’ın adını verdiği bir kalpak giydirilirdi. P’ın genellikle dört renkten oluşan bir kalpaktı. P’ın giydiği ilan edilen kişinin anası, babası, karısı, kızı, oğlu da toplum içine giremezdi.

Çerkesler korkaklığın her türlüsünü ki, felaket karşısında halkı yanıltmak, bilmeden biliyormuş gibi ortalarda salınmak da “korkaklık” olarak nitelendirilirdi, kesin bir dille her zaman kınanmıştır. Bunun başlıca nedeni Çerkes milletinin yaşamıyla doğrudan ilintilidir. Tarihi boyunca uzun savaşlar yaşamış bu halk, özgüveni, gerçek bilgeliği ve cesareti herşeyden üstün tutmuştur. Sürekli saldırılar yaşayan, gün gelmiş bire kırılan Çerkes insanı çelikleşmiş, felaketler karşısında kaçmak ya da ahkam kesmekse hep ayıplanmıştır.  

N.Berzeg’in Çerkes Sürgünü adlı kitabında M. Lermentov’dan aldığı “Harp Kaçağı Harun” adlı öykü, toplumsal boykotu pek iyi açıklar. Harun babasıyla kardeşinin öldüğü savaş alanından kaçar. Kendini seven nişanlısının evine gider. Yolda karşılaştıklarına bir sürü, ipe sapa gelmez şey anlatır, insanların kafasını karıştırır. Harun sonunda nişanlısının evine gelir. Nişanlısı türkü söylemektedir: “Halkına hainlik eden/düşmanı ezmeden dönen/ şerefsiz, haindir, bir alçaktır, sonu da çok fena olacaktır/böyle ölüyü yağmurlar yıkamaz, leşini hayvanlar bile gömmez/ tahammül edemez ona/ İnan ki hiç kimse bu dağlarda/ etse de kabul bunu/ dağların güzeli kovar onu!

Savaştan kaçan, insanları felaketlerden karşısında yanıltan, gerçek düşman göz önündeyken hele de onu övüp yapay düşman yaratan başında Pı’n, dolanır durur meczuplar misali. Bundan barış zamanında kurtulmanın yolu at binip kahramanlık gösterisine soyunmakır. Başarırısa ne ala, P’ın çıkar kafasından.  Başaramazsa attan indirilip eşeğe bindirilir ki bu da  bize ata sözü olarak kalmıştır Adıge’lerden...

Reyhanlı’dan sonra hala düşünüyorum kimlerin kafasına P’ın giydirip kimleri atlarından indirip eşeklere bindireceğimizi...ama siz zaten biliyorsunuz onların kim olduğunu!