Çetin Doğan’ın suçsuzluğuna kendimi inandıramıyorum

Gelişmeleri ben de herkes gibi medyadan izledim... Çetin Doğan paşamız tahliyesini müteakip kameraların karşısına geçti ve tehdit kıvamında bir açıklama yaparak, “mutlu son”la biten macerasında ne kadar da haklı olduğunu anlattı.

Huylu huyundan vazgeçmemiş, hazır önünde mikrofon bulmuşken “Arap kanunları” diyerek bir de “gönderme”de bulundu kendisine o akıbeti yaşattığını düşündüğü kişilere... 

Siyasilere yönelikti elbette açıklamaları.

Bir vakitler, Pınar Doğan hanımefendi ve Dani Rodrik beyefendinin Balyoz davası iddianamesiyle ilgili yürüttükleri “çalışmalara” dikkat çeken bir yazı yazmıştım.

Pınar Doğan yakınıyordu, “Medya babamın mağduriyetini gündeme getirmiyor” diye.

İddianamede pek çok açık yakalamışlar ama bunları medyadaki liberal ve demokrat yazarlara anlatamıyorlarmış... Kimse onları dinlemek istemiyormuş. Kimi arasalar hep kapı duvarla karşılaşıyorlarmış. Mesela, Hasan Cemal’i aramışlar... Hasan abi dönmemiş bile...

Pınar Doğan’ın durumu abarttığını yazmıştım.

Çünkü, “kimse bizi dinlemiyor” ifadesi gerçeği yansıtmıyordu.

Herkes onları (Pınar Doğan’ı ve Dani Rodrik’i) dinliyordu.

Hangi kanalı açsak, karşımızda Pınar Doğan’ı görüyorduk. Hangi gazetenin sayfalarını çevirsek, bilim insanı Dani Rodrik’in “Balyoz belgeleri sahte” demeye getiren beyanlarıyla karşılaşıyorduk.

Hele Pınar Doğan’ın “Babasını kurtarmaya çalışan bir evladın çığlıklarına niçin sessiz kalıyorsunuz?” beyanlarını ezberlemiştik.

Pınar Doğan konuşuyor, yamacında da “terbiyeli damat” formatında Dani Rodrik her denileni kafa sallayarak onaylıyordu.

Bunları yazmış, ilaveten de benimle televizyonda tartışmak isteyen Pınar Doğan’a şu hatırlatmayı yapmıştım: “Pınar Hanım, babanızı kurtarma çabanızı saygıyla karşılarım. Ama iddianameyle ilgili iddialarınız pek de sessizlikle karşılanmadı, bir sürü mecrada ifade imkânı bulabildiniz kendinize... Babanızın durumunu bu kadar çok ön plana çıkarak, henüz neyle suçlandıklarını bile bilmeyen diğer Balyoz sanıklarının çığlıklarını bastırmış olmuyor musunuz? Kaldı ki, babanız sütten çıkma ak kaşık değildi.”

İkinci itirazım da şuydu:

Dani Rodrik, Balyoz davasının “imal edilmiş belgelerle” yürütüldüğünü iddia ediyordu. Bu konuda ciddi bir taraftar desteği de sağlamıştı. Belgelerin ne ürünü olduğunu tespit görevi medyaya değil, mahkemelere aitti. Hiç değilse savcının “karşı iddiası” beklenmeliydi. Dani Rodrik,“Çetin Doğan’ı aklama görevine” ortak olmayan gazetecileri suçlama hakkını nerden alıyordu.

Çetin Doğan tahliye edildi...

Mahkeme “hatalı yargılama” sonucuna vardığı için, yeniden yargılama yapılacak.

Ben de hatalı yargılama yapıldığını düşünüyorum.

Ben de kurunun yanında yaş da yandığı inancındayım.

Ben de bazı sanıklara gadredildiği kanaatini taşıyorum.

Bence de bu ülkede ciddi bir “yargı sorunsalı” var.

Bana da sorarsanız, Özel Yetkili Mahkeme elini bol tutmuş, çok ağır cezalar vermiştir. Birçok sanığa büyük haksızlıklar yapmıştır.

Fakat elinizi vicdanınıza koyup söyleyin:

Hayata geçmemiş de olsa, ortada bir “darbe planı” var mıydı yok muydu? 

Plan semineri adı verilen çalışma, gerçek kişi ve kurumları hedef almış mıydı, almamış mıydı?

Bir darbenin “lojistik çalışmaları” olduğu kuşku götürmez malum plan semineri hakkında vaktiyle 
Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir soruşturma açılmış mıydı, açılmamış mıydı? 

Darbeyle suçlanan bazı generaller, darbe niyetlerini her fırsatta açık ediyorlar mıydı, etmiyorlar mıydı?

Her ağzını açışta “tepeleneceksiniz” diye ünleyen Orgeneral 
Çetin Doğan, tutuklu bulunduğu günlerde bile, tepeden tırnağa militarizm kokan yazılar yazıyor muydu, yazmıyor muydu?

Bu Çetin Doğan, aynı zamanda, Batı Çalışma Grubu’nun kurucularından biri miydi, değil miydi?

Kimse kusura bakmasın...

Doğan ailesinin sergilediği mutlu aile tablosuna bakarak, “Hayır, ortada bir darbe girişim yok” 
diyemiyorum. 

Bunu demek içimden gelmiyor...

Çetin Doğan’ın sütten çıkma ak kaşık olduğuna kendimi inandıramıyorum.