Çetin mesele

Sosyal medyadaki takipçilerimden biri geçen haftaki yazýda dile getirdiðim bazý düþünceler sebebiyle bana sitem etti. Ülkenin acil sorunlarý olarak ekonomi, dýþ politika ve çözüm surecini saymýþtým. Sitemin sebebi eðitimin bu sýralamada gösterilmemesi. Ýlk bakýþta haklý bir serzeniþ var ortada. Oysa buradaki yazýlarýmýn pek çoðunda sýk sýk dile getirdiðim bir konu eðitim.

Yeni yýl baþlarken öðrencilerin kaygý ve ümitlerini görmezden gelebilir miyiz? Anne babalarda da haklý olarak endiþe ve geleceðe dair beklentiler var.

Yeni bir sisteme geçerken sorunlar yaþanmasý kaçýnýlmaz. Dörder yýllýk üç dönem halindeki sistemin oturduðunu söylemek zor. Bu düzenleme eðitimde bir sorun olduðunu kabulün ve onu çözme gayretlerinin bir sonucu. ‘Hayýr, eski sisteme dokunmayýn’ diyenleri anlamak mümkün deðil. Türkiye, ilk ve orta öðrenimde derslik ve benzeri fiziksel sorunlarý halletmiþ görünüyor. Fatih Projesi ile öðrencilere kazandýrýlacak bilgisayar ve akýllý tahtalarla da helvanýn malzemesi tamamlanacak gibi duruyor. Helva yapacak öðretmenler konusunda ayný seviyeye geldiðimiz söylenemez. Öðretmen yetiþtirme programlarýmýz yeterli deðil. Öðretmen atamalarý hepimizi öðretmen yetiþtirmekten çok daha fazla meþgul ediyor. Kaynaklarýný iyi kullanmaya mecbur Türkiye. Yabancý dil öðretemeyen bir sistemde istediðiniz kadar Ýngilizce öðretmeni atayýn, ne iþe yarayacak ki... Devletin parasýna, öðrenci ve öðretmenin zamanýna yazýk deðil mi... Bundan büyük israf var mý? Aslýna bakarsanýz diðer dallarda da benzer sorunlarýmýz var. OECD raporlarý bunlarý ortaya koyuyor.

Eðitim konusunda kafa yoranlar bilgiye ulaþmanýn nasýl kolaylaþtýracaðýna dair arayýþlar içinde. Bu sorunun çözümü ile eðitim konusunda büyük mesafeler alýnacaðýný düþünenler var. Buna bir örnek uzun yýllarýný Amerika’da geçiren ve www.haber35.com.tr internet sitesinde haftalýk yazýlarý yayýnlanan Zeki Kývrak’tan gelmiþti. Bir türlü bahsetme fýrsatý bulamadýðým bu yazýda her sýnýfýn bir televizyonla donatýlmasý ve her derse ya da programa bir kanal tahsis edilmesi önerisi vardý. Anadolu Üniversitesinin bu imkânlara sahip olduðunu söylüyordu Zeki Kývrak. “Eðitim Sorunumuz: Somut Bir Çözüm Önerisi” baþlýðý ile 5 Mayýs 2014 tarihinde çýkan bu yazýya www.haber35.com.tr/egitim-sorunumuz-somut-bir-cozum-onerisi-makale,558.html> þuradan da ulaþabilirsiniz:

***

Üniversitelerimiz de yeni yýla hazýr. Birçoðunda dersler baþladý bile. Ýlk ve orta öðrenimdeki öðretmen sýkýntýsý üniversitelerimizde de var. Üstelik hem kemiyet hem keyfiyet itibariyle var. Son dönemlerde açýlan çok sayýda üniversitemiz elbette bir talebin sonucu ortaya çýkmýþ durumda. Bunlarýn öðretim üyesi ihtiyacý çok bariz biçimde kendisini gösteriyor. Yurt dýþýna gönderilen çok sayýda doktora öðrencisi var ama yeterli olmayacak. Vakýf Üniversiteleri devletin aðýr masraflarla yetiþtirdiði öðretim üyeleriyle sürdürüyorlar hayatiyetlerini. Güzel, ama bu üniversitelerin öðretim üyesi yetiþtirilmesine bir türlü katkýda bulunmasý þart. Hem kendi imkânlarýyla ve belirli kýstaslarý gözeterek yetiþtirecekleri öðretim üyelerine kapý açýlmalý hem de devletin öðretim üyesi yetiþtirme programlarýna mali katkýda bulunmalarý saðlanmalý. Acil bir sorun daha var konuda. Öðretim üyeliðini cazip kýlmak ve yüksek öðretimde motivasyonu artýrmak için maaþlarýn gecikmeden makul bir seviyeye yükseltilmesi gerekiyor.

Ýzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünde, Ýzmir Katip Çelebi Üniversitesinde ve benim de bir zamanlar öðretim üyesi olarak çalýþtýðým Celal Bayar Üniversitesinde rektörlük seçimleri var. Bu üniversitelerimizdeki seçimleri ve belki adaylarý ayrý bir yazýda ele alacaðým. Eskiden beri beni çok rahatsýz eden bir husus var. Maalesef üniversitelerimizdeki rektörlük yarýþýnda iyi sýnav vermiyor adaylar. Ýnsan kalitesi laboratuvarý gibi bir fonksiyonu var bu seçimlerin. Fýrsatçýlarý, dedikoducularý ve kendi gücüyle ve birikimiyle deðil baþkasýnýn zaaflarýyla avantaj saðlamaya çalýþan acizleri göstermesi bakýmýndan üzücü manzaralar çýkýyor ortaya. 17 ve 25 Aralýk sonrasý tavýrlara bakmadan birbirini karalayanlarý ve paralel yapýlara mensup olmakla itham edenleri görmek can sýkýcý deðil mi?

***

Geçen haftaki yazýda verdiðim Filistin meselesine iliþkin kitaplarý yeterli bulmayan dostlarým oldu. Ben de okuduðum dört kitabý sunuyorum size. Hepsi de roman tadýnda. Doðudan Uzakta, Amin Maalouf’un romaný. 3 Mart 2013 tarihli yazýda bu kitaptan söz etmiþtim. Gilbert Sinoué  Yasemin Kokusu’nda, Sandy Tolan Limon Aðacý’nda önce birlikte yaþayanlarýn sonralarý ne hale geldiðini anlatýyor.  Ayþe Karabat’ýn Kudüs’ün Gönüllü Sürgünleri adlý romaný sizi aðlatabilir, benden söylemesi.

Filistin meselesi de çetin, eðitim meselesi de. Ne dersiniz?