Sanki süreç yanlýþ iþliyor..
Her yeni dalgayla birlikte muvazzaf veya emekli askerlerin, komutanlarýn “darbecilik”ten dolayý gözaltýna alýndýðýný gördükçe hem askerler adýna üzülmeye baþladým, hem de bu sürecin yanlýþ iþlediðine dair kanaatim belirginleþmeye baþladý.
Sanki bütün sorunlarýmýz müsebbibinin asker gibi algýlanmasýndan fena halde rahatsýz olmaya baþladým.
Yargý sanki asker tutukladýkça görevini yapýyor, toplum da sanki asker tutuklandýkça yüreðine su serpilmiþ gibi oluyor.
Oysa ne bu toplumun askerle, orduyla bir derdi var, ne de “darbecilik”ten içeriye asker alýndýkça oh çekiyor.
Ordu mensuplarý da bizim insanlarýmýz.
Ellerinde silah, top, tüfek, tank var diye bu ülkedeki darbelerin tek müsebbibi askerler deðil...
Anlamayanlar için açýkça söylemek istiyorum ki, ben bu süreçten rahatsýzým ve bu iþin müsebbibi olarak sadece askerlerin günah keçisi ilan edilmelerinden huzursuzum.
Bu adaletlice bir yaklaþým deðil...
***
Askerin, iþ dünyasý özellikle Ýstanbul sermayesi ve yine özellikle medya patronlarý ve sivil toplum kuruluþlarý tarafýndan kullanýldýðýný, darbe yapmasý, silah kullanmasý gerektiðine inandýrýldýðýný düþünüyorum ve buna inanýyorum....
Belki ilginç gelecek ama 60 ve 80 darbelerini daha bir anlayabiliyorum, çünkü ideolojik ve büyük çapta dünya ölçeðinde Türkiye’nin nerede olup olmayacaðýna iliþkin sonuçlar içeriyordu. Yani aslýnda doðrudan kendi halkýný iç düþman olarak deðerlendirip yapýlmýþ iþler deðildi. Tabi ki yine ceremesini çeken, iþkencelere uðrayan bu halk oldu ama sanki bana daha farklýydý gibime geliyor. Oysa 80’den sonra askerin bu ülkede yapýp ettiklerini, darbelerden yana “þýmarmýþ” bir zihniyetin, kafasýna göre ülke içinde kabadayýlýk yapmasýna benzetiyorum.
Neyse bunu baþka bir yazýda açarým ama diyeceðim o ki, 1990’lardan itibaren farklý çevrelerin, ülkesini ve halkýný yeterince tanýmamasýndan istifade ederek TSK’yý sömürdüðünü düþünüyorum. TSK’nýn gücünü kullanarak, baþkalarýný onunla korkutup sindirerek aslýnda kendi ajandalarýný uyguladýklarý kanaatindeyim.
Kimileri samimi ve inandýrýcý bulmasa da, Türkiye darbeler geçmiþiyle hesaplaþýyor ve aktörlerini adalet önüne çýkartmaya ve ayný zamanda darbeli geçmiþiyle yüzleþmeye devam ediyor.
Elbette bu durum, bugüne darbelerden nemalanýp onun gölgesinde hükümranlýk taslayanlarý rahatsýz ediyor. Öyle ya, kurguladýklarý senaryonun sürgit bir sit-com olacaðýný sandýlar. Bir gün Molla Kasým’ýn çýkýp da kendilerini sigaya çekeceðini hesaplayamadýlar.
Benim derdim, Çevik Bir’le, Yaþar Büyükanýt’la, Ýsmail Hakký Karadayý, Ýlker Baþbuð ve adýný sayamadýðým darbeden yargýlanacak þahýslarla sýnýrlý deðil.
Benim asýl kavgam darbeci zihniyetle. Yani bu iþin beyin takýmýyla...
Alýn iþte, Yaþar Büyükanýt’ýn “kaleme aldýðý” 27 Nisan e-Muhtýrasý... Kopuk cümleler, ne dediði pek de anlaþýlmayan kötü bir kompozisyon olarak ortada.
Ýþte askeri bu trajikomik duruma düþürenler...
Ülkenin bir kaosa sürüklendiðine inandýrmak için fabrikasyon manþetler atanlar, televizyonlarýný buna tahsis edenler yargý önüne çýkmalý. Holdinglerinin yönetim kurullarýnda generallere yer açma havucuyla sermayesini katlamak peþinde olanlar da yargý önüne çýkmalý.
Çünkü..
Þu aþamada parmaklýklarýn ardýndaki askerler “waldo sen neden burada deðilsin” deseler yeridir!
Böyle söyleyince de, bu halkýn ordusundan “darbeci” yaratýp, silahýný halka doðrultturan eþkýyalar beni “intikamcý” ilan edip, yargýya da “çemberi dar tutun” “istirhamýnda” bulunuyorlar.
Perþembe akþamý TRT Haber’de Hülya Hökenek’in 45 Artý programýnda, AK Parti Genel Baþkan Yardýmcýsý Hüseyin Çelik, bu süreçte özellikle medyadan yükselen “intikamcý” seslerine karþý “Kurda merhamet etmek kuzuya zulmetmektir” dedi.
Çember daraltýlmamalý, sadece askerle sýnýrlý tutulmalýymýþ, iyi mi?
Askerin, yaptýðý ceza gerektiren bir suçmuþ, medya ve sermayeninki ise sadece ahlaki bir sorunmuþ...
Sevsinler bu parlak fikri!