Maçýn ilk yarýsý, aslýnda tam da bizim istediðimiz kývamda geçti... Olympiakos kendi sahasýnda oynamasýna raðmen, yüksek tempolu ve baskýlý deðildi. Hatta aðýr bile oynuyorlar denilebilirdi. O kadar ki; topa sahip olma oraný açýsýndan, Beþiktaþ yüzde 70'e 30 gibi büyük bir fark yapmýþtý. Tamam onlar oynamýyor ama, senin de birþeyler yapman gerek... Onu yapamadýk. Quaresma'nýn 3, Talisca'nýn 2 þutu var gibi görünse de; hepsi cýlýz, silik ve etkisizdi.
Oysa Yunanlýlar, aradan 36 dakika geçmesine raðmen; nihayet becerebildikleri ilk tehlikeli ataklarýnda, golü buldular. Ýnsan buna yanýyor.
***
Koca bir 45 dakika geçti... Aboubakar'ýn býrakýn pozisyona girmesini, þut çekmesini, adam geçmesini; inanýn ayaðý topa deðmedi. Sol kanatta Babel topla oynadý da ne oldu? Sýfýr beceri, sýfýr etkinlik, sýfýr katký...
Eyvah ikinci yarý da böyle mi geçecek diye endiþelenirken; Talisca'nýn önce sart kafasý, korner sonrasý gelen þutu, sanki müjde yerine geçti. Nitekim, az sonra Aboubakar’ýn golü geldi.
Tolgay-Oðuzhan deðiþikliðinin getirdiði dinamizm, meyvesini erken vermiþti. Ýkinci golü kýl payý kaçýrdýk. Bütün bunlar kimliðimizi geliþtirdi, cesaretimizi arttýrdý. Rastgele ataklar yerine, kombine ataklara sahip olduk. Pozisyonlar bulduk. Maçý domine etmeye baþladýk. Atiba her zamanki gibi gene takýmýn sigortasýydý. Bu çocuk, Beþiktaþ'a Allah'ýn bir lütfu gibi...
Anlayacaðýnýz; Siyah-beyazlýlar kötü günündeki rakibinin hatalarýndan yararlanmasýný bildi. Deplasmanda attýðý gol, rövanþ için "Çeyrek finale rezervasyon" deðeri taþýyor. Umarýz, haftaya bu avantajýn hakkýný veririz.