CHP Devletle bir oldu mu; Yoksa devlet mi CHP'yi yuttu?

Ezberlenmiþ, kliþe cümleleri art arda tekrar etmeye bayýlýr olduk; gerçekliðinden hiç kuþku duymadan, sorgulamadan üstelik. Valilerin tek-parti döneminde CHP il baþkanlarý olduðu doðru da; ne kadar süre için biliyor muyuz?

ek-parti döneminde valiler bir süre gerçekten de CHP il baþkaný oluverdiler. Doðru; fakat çok kýsa bir süre için. Hatta Ýçiþleri Bakaný’nýn da otomatik olarak CHP Genel Sekreteri olmasýna karar verildi. Sonra eski sisteme geri dönüldü. Valiler parti baþkanlýklarýndan ayrýldý; Ýçiþleri Bakaný’nýn Genel Sekreter olmasýna son verildi. Tek-partili dönemin çok büyük kýsmýnda ayrýydýlar. 1936’dan 1939’a kadar yaklaþýk sadece 2,5 yýl kadar bir süre bu birliktelik söz konusu oldu. Fakat algýmýzda sanki bütün dönemi kapsamýþ olan bir iliþkiden söz eder olduk. Ama yanlýþ. Þimdi bütün bu geliþmeleri gözden geçirelim.

CHP de olaðan bir partiydi, en azýndan baþta. Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý kurulduðunda devletin iktidar partisinin yanýnda yer almasý hayli þikâyete yol açmýþtý; ayný uygulama SCF kurulduðunda da görüldü. CHP teþkilâtý bütün tek-parti dönemi boyunca geliþemedi. Geliþemediði için devletin yardýmýna ve desteðine ihtiyaç duydu; diðer yandan bu yardým ve destek, partinin örgütlenmesini engelleyici bir etki yaptý. Yumurta tavuk misâli, bu iki geliþme birbirini adeta tetikledi. Sonuçta güçlü bir taþra örgütlenmesinden yoksun parti yerelde zayýf kaldý. Devlet aygýtý bütün haþmetiyle partinin yarattýðý bu boþluðu doldurmak üzere harekete geçti. Özellikle de SCF karþýsýnda görülen âcizlikten sonra.

Recep Peker partiyi gözetiyor

1931’deki kurultaydan önce Recep Peker öne çýkmýþtý bile. Genel Sekreter olmasýyla birlikte partinin günümüz deyimiyle yeniden yapýlandýrýlmasý için de harekete geçti. Partiyi canlandýrmak, örgütü su yüzüne çýkarmak, gevþekliði ve parti bürokrasisinin hýmbýllýðýný kýrmak için kollarýný sývadý. Aslýnda þimdiye kadar karanlýkta kalan bu dönemin Peker’in bakýþ açýsýndan tarihi de henüz yazýlmayý bekleyedursun, biz onun Genel Sekreterlik görevinden azledildiði 1936 yýlýna bir göz atalým.   15 Haziran 1936’da CHP’nin devletle bütünleþmesine karar verilmiþ ve Ýçiþleri Bakaný’nýn partinin genel yönetim kurulu üyesi olarak CHP Genel Sekreteri olacaðý öngörüldüðünden Peker görevinden alýnmýþtý. Dahasý parti baþkanlýklarýna o ilin valileri atanmýþtý. Parti baþkaný olmak için önce vali olmak gerekiyordu. Genel Sekreter olmak içinse önce Ýçiþleri Bakaný. Dolayýsýyla devlet partiye el koymuþtu.

Devlet CHP’yi içine aldý

Partinin il teþkilâtý artýk baþkanýný bile seçecek yetkiden yoksundu. Bu dönüþümle CHP devlet aygýtý içinde tamamen eriyor ve partinin zaten o ana kadar da bir hayli kuþku götürür baðýmsýz varlýðý ve örgütü resmen, fiilen ve hukuken ortadan kalkýyordu. Devlet aygýtý, devlet bürokrasisi CHP’yi teslim alýyor ve devlet katýndaki üst düzey yönetici ve bürok ratlara ayný zamanda partiyi düzenleme ve yönetme görevi de veriliyordu. Hilmi Uran, yýllar sonra anýlarýnda, “bu, zaten hükûmet reisi olarak çalýþan ve daima hükûmetin yürüyüþüne ayak uydurarak vazife gören partinin artýk zahiri istiklâline de [görünür baðýmsýzlýðýna da] son verme kararýydý; bu itibarla þüphe yok ki, iç bünyemizde hükûmetin kendi partisinin varlýðýna bile tahammül edemeyerek daha dar bir rejime gidiþiydi” diyecektir.

Ýnönü yapýyý deðiþtirdi

Aradan geçen sadece iki buçuk yýldan sonra, Atatürk’ün ölümünün neredeyse hemen ardýndan, 1939 yýlýnýn Ocak ayýnda bu uygulamaya son verileceði açýklandý. Zaten parti kararýyla baþlayan uygulamaya yine parti kararýyla son verilmiþti. Yeni düzenlemeyle Ýnönü, CHP’nin yönetim içindeki iþleviyle ilgili olarak yeni bir giriþimde bulunuyor ve böylece CHP’nin hükûmet ve devlet aygýtýndan ayrýlarak tek baþýna bir varlýk, örgüt haline gelmesini saðlamaya çalýþýyordu. Bu tarihten itibaren valiler il baþkaný olmaktan çýkarýlmýþtý. Ýçiþleri Bakaný da artýk partinin Genel Sekreteri olmayacaktý.

‘Ama’sý da var

Ama iþ sanýldýðý gibi deðildi. Kararýn resmî olarak ilâný Haziran’ý bulmuþtu; ancak dahasý da vardý: “Valilerimizin parti baþkaný sýfatýyla 3 seneden beri yurdumuza ve partimize yaptýklarý hizmetlerin þükranýný edâ ederken, bundan böyle de partiye ve teþkilâtýmýza karþý yakýn alâka ve samimi müzaheretlerini [yardýmlarýný, desteklerini] esirgemeyecekleri hakkýndaki ümidimi samimiyetle izhar etmek [açýklamak] isterim.” CHP Genel Sekreteri’nin bu açýklamasý, meselenin ne denli karmaþýk olduðuna deðiniyordu.

Gerçekten de 1939’daki kurultayda kabul edilen yeni tüzükle de, parti Genel Sekreteri’nin devlet vekili olarak hükûmete katýlmasý saðlanmýþtý; böylece “parti ve hükûmet beraberliði esasý” korunmuþtu zaten. CHP Genel Sekreteri, “parti hükûmetinin yüksek birer memuru olan vali arkadaþlarýmýn þimdiye kadar olduðu gibi bundan sonra da teþkilâtýmýza azamî yardým ve himayede bulunmalarýný tabiî buluyorum” diyordu. Artýk parti teþkilâtlarý il baþkanlarýný kendileri seçeceklerdi; fakat parti müfettiþlerinin gözetiminde!

CHP’nin genetiði böyleydi

Görüldüðü gibi, bir deðiþiklik olmuþtu, fakat deðiþikliðin ne olduðunu tam olarak söylemek bir yana, gerçekte neyin deðiþtiðini bile ifade etmek kolay deðildi. CHP, devletin himayesinden ayrýlmayý göze alamýyordu; çünkü baðýmsýz bir varlýk olarak ayakta kalamayacaðýnýn farkýndaydý. Bu bakýmdan ona her an yardýmcý olacak, elinden tutacak, yol gösterecek üstün bir güç gerekiyordu ki, bu da devletin kendisiydi! Devlet korumasý, CHP’nin iktidar olduðu yýllar boyunca sürdü; ancak 1946’dan sonra yeniden örgütlenme anlayýþý kendisini dayattý; fakat CHP asýl olarak 1950’de iktidarý kaybettikten sonra gerçek bir parti haline gelebildi. CHP’nin bu tarihsel özelliðinin günümüze kadar sürdüðünü de gözden kaçýrmamalýyýz. CHP’nin bugün de içinde yaþadýðý, yaþattýðý ikilemler hep bu geleneðin ürünüdür. Siz bakmayýn öyle sürekli olarak devlet kuran parti söylemine; gerçekte devletin CHP’yi kurduðunu ve sürdürdüðünü söylemek çok daha gerçekçi bir saptama olacaktýr.

 Parti mi, devlet mi ikilemi

Parti, devletten önce deðil, fakat sonra gelen; devlet katýnda eþitliði kabul edilmeyen, devlet teþkilâtý ve bürokrasi tarafýndan hiyerarþik olarak aþaðý kademede görülen bir organdý. Parti, devletin gözünde kendisine ayak baðý olmamasý gereken, fakat kendisinden her zaman ve her bakýmdan sorgusuz suâlsiz yararlanýlabilecek bir örgüttü. Bu örgüt, devlet teþkilâtý ve bürokrasiyle rekabet içinde olmamalý; aksine onun hizmetinde ve emrinde olmalýydý. Ve hep de öyle kalmalýydý! Partinin bürokrasi karþýsýnda kendisini göstermeye çalýþtýðý her aþamada devlet duvarýnýn bütün haþmetiyle karþýsýna dikildiðini görebiliyoruz. Devlet, partiyi kendisini denetleyebilecek ya da ona yol gösterebilecek eþiti olarak görmek istemiyordu. Bundan kaçýnýyor ve bu yöndeki bütün çabalarý ve atýlýmlarý kýracak sert bir savunma içine giriyordu. Nerede kaldý ki, baþkaca tek-parti rejimlerinde örneklerini gördüðümüz üzere partinin önderlik rolünü kabul etsin!

‘FIRKA VALÝSÝ’

Bir CHP belgesinde “fýrka hükûmetinin valisi”nden söz edilmektedir. Tek baþýna bu ifade dahi önem taþýmaktadýr: Nihayet valiler devletin valisi olmaktan öteye, belki daha önemlisi partinin valisi sýfatýný da taþýmaktaydý. Zaten bu nedenle olsa gerek, partiyle doðrudan temas edebilmeleri olaðan görülüyordu. Tek-parti döneminde devlet, hükûmet ve parti, birbiri yerine kullanýlabilir sözcüklerdi. Parti, devleti temsil ediyordu; fakat daha çok devlet partiyi temsil ederdi. Parti, devlet adýna pek konuþamazdý; ama devlet parti adýna da konuþabilirdi. Parti, devleti izler; devlet partiye komuta ederdi. Önce devlet gelirdi ve ardýndan parti, devletin açtýðý yolda son sürat ilerlerdi. Daha doðrusu son sürat ilerlemesi arzu edilir de, CHP bunu bir türlü gerçekleþtiremezdi.

Valilerin il baþkaný olmasý yasaya da aykýrýydý!

Hilmi Uran, anýlarýnda devlet memurlarý yasasýna göre memurlarýn siyasî partilere girmelerinin yasak olduðunu; bunu Atatürk’e anlattýklarýnda ise, onun bu yasaðýn kaldýrýlmasý gerektiði yolundaki görüþe iltifat etmeyip, aksine yasaðýn olduðu gibi kalmasýndan yana tutum aldýðýný açýklýyor. Atatürk þöyle demiþ: “Burada memurlarýn siyasî cemiyetlere [partilere] girmemesinden maksat, onlarýn benim partimden baþka bir partiye intisap edememesi [girememesi] demektir. Bu bakýmdan bu madde hatta faydalýdýr ve kat’iyen deðiþtirilmemelidir.” Yani memurlar CHP’ye girebilirlerdi; baþkaca bir partiye ise asla!