Deniz Baykal yoluyla AK Parti ile muhatap olan CHP, birçok farklý düzeyde varoluþsal krizler yaþasa da, kendi dünyasýnda oldukça tutarlý bir damarý temsil ediyordu. Bu damarýn demokratik olmamasý, ciddi bir anakronizmin içerisinde olmasý ve vesayet rejiminin ürettiði statükoyu aþamayan bir ahlakýn içerisinden konuþmasý bile CHP’nin Kýlýçdaroðlu ile içine düþtüðü sahicilik krizini üretmiyordu.
Zira bu kriz, naif korkularýn çapsýz bir þekilde ve eldeki siyasi ve ahlaki lügatin imkân verdiði ölçüde siyasete tercüme edilmesinden ibaret bir krizdi. Daha da açarsak; kendi kendilerine icat ettikleri cumhuriyet hikâyesine fazlasýyla iman etmiþ keskin inançlýlar topluluðundan ibaret olan, zihnen ve biyolojik olarak yaþlý bir grup elit, asýrlýk parantez kapanýrken dillerinin döndüðünce yeni Türkiye’ye itiraz ediyorlar, eski Türkiye’yi de yaþatmaya çalýþýyorlardý.
Kýlýçdaroðlu ile CHP’nin savrulduðu yeni pozisyon ise eski Türkiye’nin naif ve beceriksiz pazarlamacýlarýyla; süslü siyasal iletiþim teknikleri, NLP numaralarý ve göle yoðurt çalarak ‘ya tutarsa’ taktiklerini kullanan yeni pazarlamacý kadronun yer deðiþtirmesi oldu. Eski CHP, kendi söylediklerine inanan ama kitleleri ikna edemeyen bir CHP iken; yeni CHP, kendi söylediklerine kendisi de inanamayan, o an için pazarlama taktiði için gerekli olan her türlü aracý, iddiayý ve pazarlýðý sahiplenebilen bir usul ve üsluba sahip.
CHP yýllarca içine düþtüðü elitizm üzerinden en sert þekilde eleþtirildi. Vesayet rejiminin doðal bir bileþeni olmasýndan, tek parti döneminde ortaya çýkan faturadan ve darbelerde oynadýðý rolden dolayý kendisini savunamaz durumdaydý. Yýllarca eldeki malzeme ile milletin tamamýna hitap etme zorluðundan, kendi cemaatini tatmin ederek kurtulma yolunu tercih ettiler. Bugün Kýlýçdaroðlu’nun ‘yeni CHP’ olarak kodladýðý dilin de, eskisinin yaptýðýndan fazlaca bir farký bulunmuyor. Geçmiþin kaba elitizminin yerini, her tarafýndan sýrýtan ve inandýrýcýlýk krizi yaþayan neo-halkçýlýk kampanyasý aldý.Bu kampanyayý baþlatmadan önce ‘iktidara geldiklerinde vaatlerini hayata geçirmek için sözleþmeli bakan olarak iþ teklifi götürdükleri kiþi’ ise bizatihi ayný vaatlerin antitezi konumunda.
CHP açýsýndan yeni olan tek þey, sadece maaþýndan ibaret olduðunu farz ettikleri bir grubu keþfetmiþ olmalarý. Bu yeni kategorinin ismi ‘emekliler’.
CHP’nin hedeflediði emekliler, kelimenin tam anlamýyla bir kurgudan ibaret. Zira CHP’ye göre bu grup bütün varoluþunu maaþlarý üzerinden anlamlandýran, baþka da hiçbir özelliði olmayan bir kesim. Oysa hayatýn içerisinde böyle bir kategori olmasý fiilen imkânsýz. Kaldý ki, hedeflediði kitleye dair absürt ve uydurma istatistikleri ýsrarla tekrarlayarak, kendi eliyle sahicilik krizini büyüttüklerini de fark edemiyorlar.
CHP’nin ‘laiklik’ nöbetleri geçirirken sergilediði keskin inançlý tavrýn bir benzerinin, emeklilere yönelik kampanyasýnda tekrar ettiðini görüyoruz. Adam akýllý bir deðiþim yaþayarak ‘sahici bir siyasi dile ve çizgiye oturmak’ yerine, siyasal iletiþim tekniklerini bile anlamsýz kýlacak þekilde ‘pazarlamacý diline’ teslim olmuþ durumdalar. Hâl böyle olunca da, seçmenin kanaatini deðiþtiren sancýlý ve sahici ikna süreciyle, ‘kafalama’ arasýndaki fark buharlaþmaktadýr. Bu tam anlamýyla bir akýl tutulmasý.
Seçimlere fazlaca bir zaman kalmadý. Kendisini pazarlamacý, seçmeni de kafalanacak müþteri zanneden bir aklýn, satýþ yapamadýðý takdirde elinde kalan mallarý ne yapacaðý merak konusu. Üstüne üstlük, hepsinin üzerine son kullanma tarihi olarak 7 Haziran yazýlmýþ durumda. Kaldý ki, belli miktarda satýþ yapýlýr ve bu bir baþarý olarak addedilirse, yapýsal tek netice, CHP’nin kendisiyle yüzleþme sancýlarýna kýsa süreliðine bir morfin etkisi olacaktýr.