Avrupa'da yükselen Ýslamofobi gün geçtikçe baskýsýný arttýrýyor.
Temelinde ýrkçýlýk yatýyor Ýslamofobinin.
Ýslam olandan, Asya ve Afrika menþeli olandan, esmerden-siyahtan nefret etmenin, giderek siyasal bir anlam ifade ediyor oluþunun ismi bu; "Ýslamofobia"... Yani bir nefretten, bir tiksinmeden, bir uzaklaþtýrmadan yola çýkarak, bir politika ve bir yürürlük çýkartma giriþimi. Hastalýklý bir tutum lakin süreçler halinde günümüze kadar birikerek gelmiþtir Ýslamofobi...
1492'de Endülüs Müslümanlarýna karþý iþletilen 'reconquista' soykýrýmý nereden beslendiyse, Osmanlý'nýn Rumeli'deki varoluþuna niçin "Þark Meselesi" olarak bakýldýysa... Cezayir Fransa'nýn eyaletiyken bile neden iþgal ve soykýrým muamelesi gördüyse... Bugün baþörtüsü ve minare niçin tüyler ürpertiyorsa... Tayyip Erdoðan iþte bunlarýn hepsini Avrupa'ya yeniden hatýrlatan bir imge olduðu için... Ýslamofobinin þimþeklerini üzerine çekmiþ durumda...
Zira Tayyip Erdoðan Tayyip Erdoðan'dan ibaret deðil... Týpký Türkiye'nin Türkiye'den ibaret olmadýðý gibi...
Ýslamofobik Avrupa Erdoðan'a baktýðýnda, kah Selahaddin Eyyubi'yi hatýrlýyor, kah Fatih Sultan Mehmet Han'ý, kah Sultan Abdülhamit'i, kah Çanakkale'yi teslim etmeyen Mehmetçik azmini hatýrlýyor... O kahroluþla Erdoðan aleyhtarlýðýna kalkýþýyor zaten...
Ayný Avrupa, Endülüs'ün, Kudüs'ün, Medine'nin anahtarlarýnýn kendisine teslim edildiðini de unutmuyor tabii... O umutla Erdoðan aleyhtarlýðýna odun attýkça atýyor ki hasretli ateþi hep uyanýk kalsýn...
Ama Avrupa'nýn dikkate almayarak düþtüðü ciddi bir yanýlgý daha var...
Biz de hatýrlýyoruz! Ve bizler de unutmuyoruz!
***
1968-1980 arasýnda Avrupa ülkeleriyle ile imzalanan çalýþma antlaþmalarýnda Türkiye'den çalýþmak üzere Avrupa ülkelerine giden iþçilerin, sözleþme sonunda yurda geri dönecekleri varsayýlýyordu. Avrupa'nýn da politikasý, iþçilerin dolayýsýyla yabancýlarýn, geri dönüþ tezi üzerineydi... Lakin özellikle Avrupa'daki ikinci kuþaktan sonra, artýk göçmenlerden deðil "Yeni Avrupalýlar"dan söz edilir hale gelinmiþti. Avrupa, kendisine gelip de kalanlar için yeni politikalar üretmeliydi. 80 sonrasýnda "entegrasyon" ve "uyum" kavramlarý çerçevesinde baþlayan tartýþmalar bu yüzdendi... Ýþçilerin, göçmenlerin Avrupa'da doðmuþ ve yetiþmiþ çocuklarý da istenmiyordu ama onlar babalarý gibi geçici deðillerdi, vatandaþlýklarý vardý, dilleri aksansýzdý ve tüketim kodlarý Avrupalý diðer çocuklar ve gençler gibiydi...
Yine de anne/babalarýný hatýrlatacak simgeleri taþýmalarý sorun çýkarýyordu. Cuma namazý, baþörtüsü, minare, yemek içmekte helal kurallar, mahremiyet fýkhý, evlilik adetleri gibi göstergesel (aslýnda saklanamayan) konular Avrupa'nýn nazarýnda hala irkiltici mevzulardý...
Ýrkilmek, nefretin en güçsüz dýþavurumudur. Ýrkile irkile, bugünlere geldiler. Türklerin yaþadýðý apartmanlarý ateþe vererek, Cezayirli gençleri kýstýrdýklarý yerde býçaklayarak, dönerci cinayetleriyle, mahkeme salonunda polis gözetiminde müslüman kadýna saldýrýp öldürerek, yolda gördükleri peçeli kadýnlarý kelepçelemekten, uçaklardan indirmeye ve PEGIDA'ya kadar...
Giderek yoðunluðu artan bu nefret, artýk Türkiye'yi ve Erdoðan'ý hedef alýr mahiyettedir...
***
Bekir Bozdað'ýn Almanya'daki konferansýna izin verilmedi. CHP ve Deniz Baykal'ýn, "Bakanlarýn, Hükümet temsilcilerinin ve milletvekillerinin" kabul edilmediði yerde kendi etkinliklerine katýlmamasý elbette deðerlidir. Neticede hepimiz Türkiyeyiz...
Ama Almanya ve onu takip eden bileþenlerinin, AK Parti'ye ve Türkiye'nin seçtiði Hükümete yasak uygularken, CHP'yi Türkiye'den ayrý tutarak baþtacý etmeleri dikkate þayandýr...
Sel gider kum kalýr.
Þimdi soru þudur: CHP Ýslamofobik bir parti midir?