CHP için büyük ve tarihi, Türkiye ve dünya için küçük ve sýradan bir kurultay daha tamamlandýktan sonra, CHP Meclis grubu toplandý dün.
Kürsüye çýkan Kemal Kýlýçdaroðlu’nda yeniden seçilmiþ olmanýn rahatlýðý sezilse de salonun pek sýkkýn olduðu anlaþýlýyordu. Alkýþlar cýlýz, tezahürat sýfýrdý. Salonun yarýsý hatibin verdiði eslerde nezaketen alkýþlýyor, diðer yarýsý ya tavaný seyrediyor ya býkkýn býkkýn toplantýnýn sona ereceði aný bekliyordu. Atmosfer, Kemal Bey büyük bir beklentiyle “kurultay bitti, artýk etrafýmda kenetlenmenizi istiyorum” dediðinde de deðiþmedi.
Partilerde kongre sonrasý görülen o heyecan, o atýlým isteði, o kabýna sýðmama halinden CHP’de eser yoktu anlayacaðýnýz.
Neticede Deniz Baykal’ýn FETÖ kumpasýyla yerinden edilmesinin ardýndan 2010’daki kurultayda geçerli 1189 oyun tamamýný alarak genel baþkan yapýlan Kýlýçdaroðlu aradan geçen zamanda ciddi bir güven kaybýna uðramýþ. Görünen o ki CHP delegelerinden 399’u artýk genel baþkanýna itimat etmiyor. Kemal Bey’e imza veren 1081 delegeden de ancak 790’ý oy verdi adayýna. Rakibi Muharrem Ýnce ise 447 oy aldý. Her 10 CHP’liden 4’ü oy vermedi yani Kýlýçdaroðlu’na.
Bu durum CHP içindeki büyük yarýlmayý, ana muhalefetin kendi içinde birlik dirlik saðlayamadýðýný, bilakis savrulup çalkalandýðýný gösteriyor. Bir ülkenin ana muhalefet partisinin gerektiðinde iktidarý devralacak bir saðlamlýða ve hazýrlýða sahip olmamasý fena.
Muharrem Ýnce, baþýndan beri rakibini seçim kaybettiði için eleþtiriyor. Elbette. Sekiz yýlda sekiz seçim kaybetmek büyük baþarýsýzlýktýr ama “CHP, Kýlýçdaroðlu’ndan önce seçim kazanýyor muydu ki þimdi seçim kaybetmekle suçlansýn” da denebilir.
Yapýsal ve ilkesel sorunlarý var CHP’nin. Halk partisi olduðunu iddia edip halkla buluþamamak, topluma yabancý olmak, sahillere tutunmak CHP’nin en büyük sorunu olarak adlandýrýldý þimdiye dek.
Ama artýk yeni bir sorunu var CHP’nin. Kendi tabanýna da yabancýlaþmak, marjinalleþmek.
Laik-seküler makul çoðunluðun deðil aþýrý uçlarýn temsil edildiði bir parti haline geliyor.
Meþru siyasetten deðil sokak þiddetinden yana olan, bundan anlayan ve hatta bizzat içinden gelen isimler vitrine çýkarýlýyor, parti yönetimine yerleþtiriliyor.
Malum, CHP eskiden de toplumun ortak deðerlerine yabancýydý. Kültürel düzeyde bile olsa dinle dindarla halkla iliþki kurmaz, saygý da duymazdý. Ama þimdi býrakýn toplumun ortak deðerlerine yabancý olmayý, açýkça düþmanlýk eden isimler var CHP yönetiminde.
Medyaya açýklama yaparken, sosyal medyada görüþ paylaþýrken açýkça bayraða, ezana, þehitlik makamýna, vatan ve millet kavramlarýna, milli ve yerli olma kaygýsýna tahammülleri olmadýðýný ilan eden profiller bunlar.
CHP’ye son dönemde monte edilenler Türk Silahlý Kuvvetleri’yle birlikte sahada savaþýp can veren Özgür Suriye Ordusu’nu terörist ilan ederken fazlasýyla eminler ama Amerikan silahlarýyla askerlerimizi, sivillerimizi þehit eden, Pentagon’un bile artýk PKK olarak anmaktan çekinmediði PYD için terör örgütüdür demekten imtina etmekteler.
Dün de Kýlýçdaroðlu güya Erdoðan’a meydan okurken ve “PYD’ye, FETÖ’ye terör örgütü diyemiyorsunuz” restine cevap verirken muðlakça geçiþtirdi konuyu. Söyleyecekmiþ gibi yapýp geveledi. Þöyle baþý sonu olan bir cümlede “PYD terör örgütüdür” demedi.
Parti meclisindeki eylemcilerin ayrý ayrý sokak çaðrýsý var. Sýrtlarýný belli ki Gezi’de yer altýndan çýkan ne olduðu belirsiz karanlýk yapýlara, hükümete muhtýra vermeye kalkan üç beþ çapulcuya, ülkeyi kaosa sokarak iktidarý yerinden etmeyi hedefleyen örgütlere dayamýþlar.
Ana muhalefet partisi ilginç biçimde HDP için yazýlan bayat role soyunuyor bu anlamda. Nasýl ki HDP, geniþ Kürt gövdesi üzerine oturtulan sol-marjinal kafayla birlikte yuvarlandý hendeðe. Þimdi de CHP’nin geniþ laik-seküler gövdesi üzerine oturtulan maskeli eylemci kafasýyla, DHKP-C müktesebatýyla formatlanýyor parti. Bunun Kemal Kýlýçdaroðlu’nun tercihi olduðunu da kayda geçirelim.
Bu hal, CHP için sýkýntýdýr elbette ama Türkiye için de sýkýntýdýr, þimdiden tedbir gerekir.