Türkiye’nin bölüneceðine inandýrýlmaya çalýþýlan Türk Milliyetçiliðinin geleneksel partisi MHP’ye oy veren ve ‘çözüm sürecini’ bölünme projesi olarak gören 1.5 milyon kiþi, bu ‘bölünme projesinin’ mimarý olan AK Parti’nin adayýna oy verdi.
Öte yandan, en azýndan Kemalist inkar paradigmasýný, verdiði mücadelelerle karþý çýkmýþ bir partinin adayýna, Kemalizm’i savunan yaklaþýk yarým milyon kiþi oylarýyla evet dedi.
Siyaset bilimcileri kuþkusuz bu tezatýn sebeplerini, daha derin araþtýracaklardýr.
Ama bu þaþýrtýcý tercihin gösterdiði sonuçlardan biri þudur:
Siyaset dön gel Türkiye’de iki temel dinamiðin, deðiþimden yana muhafazakar demokrat dinamiðin ve Kürt siyasetinin temsil ettiði dinamiðin dönüþtürücü gücüyle þekillenecek.
MHP’yi yönetenler, AK Parti’ye, MHP’den neden 1.5 milyon oy gittiðini anlamadan yola devam edemezler.
Ayný þey seçim yenilgisinden sonra, kýlýçlarýn iyice çekildiði CHP için de geçerlidir. CHP, ortaya çýkan tablo ve HDP’nin aldýðý oylara bakýldýðýnda, Kürt siyasetini artýk hesaba katmadan iktidar talebinde bulunamaz, yeni bir siyasi inþayý mümkün kýlamaz.
AK Parti bu gerçeðin yýllardýr farkýnda olduðu için, Kürt seçmenden oy alabilmekte ve cumhuriyetin en temel sorunu olan Kürt sorununda ayrýcalýðýný koruyabilmektedir.
Cumhurbaþkaný Sayýn Erdoðan bu yüzden balkon konuþmasýnda bile çözüm sürecini hatýrlamakta ve hatýrlatmaktadýr.
Tarhan Erdem’in, mevcut CHP yýkýlmalý ve yenisi inþa edilmelidir lafýndan anlaþýlmasý gereken, herhalde CHP’nin tarihinde bolca rastladýðýmýz türden ‘bir genel baþkan ve adamlarýnýn gitmesi’, ama pusuda bekleyen ‘bir baþka genel baþkan ve adamlarýnýn gelmesi’ deðildir. CHP’yi kurtaracak ve iktidar talebini güçlü kýlacak olan þey, paradigma deðiþimi yapabilmektir. CHP, bir yandan Erdoðan’a kýzýp, bir yandan da ‘Erdoðan’a benzediðini’ veya Erdoðan’a benzediði için, Erdoðan’a oy veren kitleleri etkileyebileceðini düþündüðü Ýhsanoðlu gibi a-politik isimlerle, bir siyasi hikayesi bile olmayan saf aydýnlarla yola devam edemeyeceðini görmelidir.
Seçmeninin siyasi onurunu incitmek istemeyen hiçbir parti kendi seçmeninin karþýsýna böyle bir adayla çýkmazdý.
Selahattin Demirtaþ’a giden CHP oylarýnýn emanet olduðu ve tepki oylarý olduðu iddialarý var. Öyle olsa bile ne fark eder? Gelecek seçimlerde bu seçimlerde sandýða gitmeyen beþ milyon seçmenin, CHP böyle çalkalanýp durmaya devam ederse, kýzgýnlýk ve öfkeyle de olsa gidip oyunu HDP’ye vermeyeceðinin bir garantisi mi var? Bu pekala olabilir. O halde tabanda baþlayan bu ‘kaynaþmanýn’, adýný koyarak yola devam etmek neden mümkün olmasýn? Ýzmir gibi yerlerde bile CHP’den Kürtler’in adayýna oy gitmiþse, bence bunu her iki partide ciddi bir mesaj olarak okuyabilir ve kendi kýrmýzý çizgilerini bir tarafa býrakarak, CHP Kongresinden önce ortak bir ‘SOL KONGRE’ bile toplayabilirler. HDP bileþenlerinin önemli bir kýsmýnýn ve Kürt siyaseti içinde yine önemli bir damarýn, yýllardýr her iki partinin birleþmesinden yana tavýr aldýðý biliniyor, bu bir sýr deðil.
Sol-seküler Kürtlerle, Sol-seküler Türkler; böylece, Türk-Kürt siyasi iliþkilerinin bin yýla dayanan tarihi hatýrlanarak, yeni bir karþýlaþma yaþamýþ olurlar. Biri Türkiyelileþme idealine yaklaþýr, biri de biraz ‘Kürtleþir.’
Cumhurbaþkanlýðý seçimi, Kürt siyasetiyle Laik-seküler kesimin hafif bir karþýlaþmasý olarak da okunabilir.
Bu karþýlaþmaya siyasi bir tanýmlama getirerek, CHP’nin geleceðini ve HDP’nin bundan sonra izleyeceði politikayý bu çerçevede tartýþmak, siyasete yeni bir alanýn açýlmasýna hizmet edebilir.
Olur mu, bilemem, ama birilerinin en azýndan denemek için yola çýktýðýný görebilmek hiç de fena olmaz.