CHP KURULUÞUNDAN HEMEN SONRA NEDEN ve NASIL BÖLÜNDÜ?

CHP’nin aslýnda 9 Eylül’de kurulmadýðýný; bu tarihte kurulmasýna karar verildiðini, resmî kuruluþ tarihinin ise daha sonra olduðunu yazmýþtým. Fakat CHP’nin kuruluþunun üzerinden yaklaþýk bir yýl geçtikten sonra bölündüðünü de bilmek gerekir.

Belki de garip olan nokta, CHP’nin kuruluþ sürecinin çok uzun sürmüþ olduðudur. Çünkü, Mustafa Kemal Paþa, daha 6 Aralýk 1922 tarihinde, yani Ýzmir’in geri alýnýþýnýn üzerinden yalnýzca üç ay geçtikten sonradýr ki, yeni bir parti, Halk Fýrkasý’ný kuracaðýný açýklamýþtý bile. Aslýnda resmî olarak 23 Ekim 1923 tarihinde kurulacak olan partinin neredeyse bir yýl boyunca kýsmen fiilî olarak vücut bulmasý, ilginç bir geliþme olarak kabul edilmelidir.

Parti fikri hoþ karþýlanmadý

Bilindiði gibi, Millî Mücadele döneminde, Birinci TBMM’de farklý gruplar, siyasal eðilimler vardý; fakat hiç parti kurulmamýþtý. Bunun bir nedeni de; parti fikrinin, daha doðrusu fýrkacýlýðýn pek çok kiþinin hâtýrasýnda güzel izler býrakmamýþ olmasýydý. Politika hayatýnýn olaðan bir ürünü olan parti ve particiliðin II. Meþrutiyet döneminden itibaren yarattýðý algý, bunun son tahlilde toplumu bölen ve parçalayan; toplumu kutuplaþtýran, ayrýþtýran bir sonuç yarattýðýna iliþkindi. Gerçekten de, geçmiþ siyasal pratik, meþhur Ýttihatçý-Ýtilâfçý ayrýþmasý ve nihayet çatýþmasý, son yýllarýn tamamýný barýndýrýyordu. Politikanýn içinde bulunan kesimler bile, bu geleneðin yarattýðý bütün olumsuzluklarýn kamuoyu üzerindeki acý anýlarýný hatýrlýyorlardý. Bu bakýmdan partilerden ve particilikten uzak durmak tercih edilen bir yöntemdi. Bunun içindir ki, yeni bir partinin kurulmasýnýn, yeniden particilik ve partizanlýk ruhunu doðurabileceðinden endiþe edenler, ki hiç de azýmsanmayacak orandaydýlar, Mustafa Kemal Paþa’nýn yeni parti fikrine itiraz ettiler. Buna lüzum yoktu.

Mustafa Kemal Paþa ayný fikirde deðil

Oysa Mustafa Kemal Paþa’ya soracak olursanýz, eski siyasî alýþkanlýklarý artýk geride býrakmak gerekirdi. Partiden kasýt, yeni çatýþmalar ve anlaþmazlýklar deðildi. Halk Fýrkasý, ayrýlýðýn deðil, bütünleþmenin partisi olacaktý.

Ayrýca, Mustafa Kemal Paþa’nýn vurguladýðý bir baþka nokta daha vardý; o da, askerî zaferden sonra toplumun içinde bulunduðu zayýflýklarýn ortadan kaldýrýlmasýný saðlayacak bir programýn uygulanmasýnda partiye ihtiyaç vardý. Þöyle diyecektir: “Bu millî maksat ve fikirleri nazarý dikkatte bulundurarak, milletimin her sýnýf halkýnda ve hatta Ýslâm âleminin en uzak köþelerinde beni ebediyen iftihar ettirecek surette gördüðüm teveccüh ve itimada lâyýk olmak için, en mütevazi bir millet ferdi sýfatýyla, hayatýmý sonuna kadar vatanýn hayrýna vakfeylemek emeliyle, barýþýn istikrarýný müteakip, halkçýlýk esasý üzerine dayalý ve Halk Fýrkasý namýyla siyasî bir fýrka teþkil etmek niyetindeyim.”

Mustafa Kemal Paþa, baþkaca ülkelerdeki parti programlarýný da incelediðini, fakat bunlarý Türkiye’nin gerçek ihtiyaçlarýyla karþýlaþtýrdýðýnda tatminkâr bulmadýðýný belirttikten sonra da; artýk yapýlmasý gerekenin ülkenin ihtiyaçlarýna yanýt verebilecek bir parti programýnýn oluþturulmasý olduðunu belirtiyordu. Sosyal sýnýflarý ilke olarak reddeden parti, bütün toplumu temsil etme ve kucaklama iddiasýndaydý. Zaten ismindeki ‘halk’ sözcüðü de, bütün toplumu kapsamýna alýyordu.

Parti içi muhalefet

Aslýnda Halk Fýrkasý, Birinci TBMM’deki birinci grubun ürünüydü; ikinci Meclis seçimini idare etmiþ ve ikinci gruptan hiçbir üyenin seçimi kazanmasýna izin vermemiþti. Bu bakýmdan yekpare bir bütün olduðu izlenimini veriyordu. Yeni Meclis’in yalnýzca tek bir üyesi, yeni partinin üyesi deðildi. Baðýmsýzdý. Ýkinci Meclis, sadece Halk Fýrkasý üyelerinden oluþuyordu. Ama kýsa bir süre için.

Diðer yandan; bu görüntü yüzeyseldi. Daha Lozan görüþmeleri sýrasýnda o zamanki hükûmetin baþkaný olan Rauf Orbay ile Ýsmet Ýnönü ayrý düþmüþlerdi bile. Mustafa Kemal Paþa’nýn da Ýnönü’yü tutmasý, Orbay’ýn baþbakanlýktan ayrýlmasý ile sonuçlanmýþtý. Cumhuriyetin ilâný sýrasýnda da, keza Orbay’ýn dýþýnda, Millî Mücadele’nin diðer önemli paþalarýnýn, Kâzým Karabekir’in, Ali Fuat Cebesoy’un, Refet Bele’nin imâlý eleþtirileri, parti içindeki çatlaðý açýða çýkarmýþtý zaten. Hele Hilâfet’in kaldýrýlmasý meselesi, partinin önde gelen isimlerinin muhalefeti ile karþýlaþmýþtý. 1923 yýlý boyunca Millî Mücadele önderleri arasýnda beliren ve hýzla derinleþen siyasal ayrýþma; her defasýnda deðiþik vesilelerle ortaya çýkmýþtý. Bu ayrýþmanýn giderilmesine imkân olmadýðý da görülüyordu.

Muhalefetin önemli bir endiþe ve kuþkusu da, Mustafa Kemal Paþa’nýn büyük zaferden sonra belirgin hale gelmiþ olan siyasî otoritesiydi. Muhalifler, tâ ilk Meclis günlerinden beri özellikle ikinci grubun taþýmakta olduðu bu endiþeyi adeta devralmýþlardý. Meselâ, 1924 anayasasýnýn görüþmeleri sýrasýnda da benzer bir tutum içine girmiþlerdi. Anayasada özellikle Cumhurbaþkaný Mustafa Kemal Paþa’ya verilmek istenen yetkilere karþý, Meclis kendi yetkilerinden kýsýntý yapýlmasýna karþý çýkmýþtý. Cumhurbaþkaný’na Meclisi fesh etme yetkisi verilmesine karþý çýkmýþ ve bu yetkiyi vermemiþti. Cumhurbaþkaný’nýn görev süresinin, yakýn döneme kadar alýþýk olduðumuz þekilde, yedi yýl olarak belirlenmesine de karþý çýkmýþ ve dönemi dört yýlla sýnýrlý tutmayý baþarmýþtý. Meclis, baþkomutanlýk yetkisini de manevî kiþiliðinde toplamayý tercih edecektir.

Son damla Ýsmet Paþa’nýn istifasý

Cumhuriyetin kuruluþunda baþbakan olan Ýsmet Ýnönü, Meclis’te ve CHP içinde kendisine karþý gösterilen muhalefet üzerine, Mustafa Kemal Paþa tarafýndan görevinden alýnacaktýr. Ýsmet Paþa hükûmetinden bir bakana yönelik gensoru oylamasýnda Meclis’te yirmiye yakýn kýrmýzý oy kullanýlmasý, bir bakýma muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý’nýn kuruluþunda bardaðý taþýran son damla iþlevi görmüþtür denilebilir. Yeni parti kurulunca, Halk Fýrkasý da, adýný deðiþtirecek ve ancak iþte o zaman CHP olacaktýr!

Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý

Baþta Rauf Orbay ve diðer paþalar (Kâzým Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Cafer Tayyar Eðilmez, Bekir Sami Kunduh) olmak üzere; CHP’den ayrýlýklar baþladýðýnda, 1924 yýlýnýn Kasým ayýydý. CHP ancak bir yýl kadar bütün halinde kalmýþtý. En azýndan görünüþte. Bu tarihten itibaren ise, kuvvetli bir muhalefet partisi ile karþýlaþacaktýr. Askerlerin yanýnda sivillerden Adnan Adývar da vardý. Fakat bir baþka önemli husus, yeni partinin kurucularý arasýnda bir hayli eski Ýttihatçý da olmasýydý. Birkaç yýl sonra Ýzmir suikastý davasýnda yargýlanarak idam edilecek olanlardan Halis Turgut ile Ýsmail Canbulat da kurucular arasýndaydý. Zaten partinin adý da bu açýdan bakýldýðýnda hayli ilginçti: ‘Terakki’perver… Politik geçmiþ konusunda uzman bir kiþi; en azýndan daha muhalefet partisinin ismine ve isim benzerliðine bakarak, Ýttihat ve Terakki ile olan iliþkisinin niteliðine dikkat çekebilirdi. Eski Ýttihatçýlarýn partiyi destekledikleri yolundaki iddialar da zaten basýný meþgul ediyordu. Bu türden söylentilere göre, yine eski Ýttihatçýlardan Cavit Bey, Kara Kemal, Þükrü Bey, partinin destekçilerindendi. Ama biraz geri planda kalmayý tercih etmiþlerdi; tabiî þimdilik.

Türkiye Komünist Partisi KEMALÝST ÝKTÝDARDAN YANA

Bu sýrada TKP henüz yasallýðýný korumaktaydý. Muhaliflere karþý ise en az Kemalist iktidar kadar sertti. Þöyle diyordu TKP, 1924’te; (bazýlarý TKP’nin bugünkü bir bildirisine atýfta bulunduðumu zannedebilir diye, yýlý özellikle yazdým!): “Ýnkýlâp rehberlerinin tensip [kabul] ve tâyini ile millet tarafýndan intihap olunan BMM azasý, inkýlâpçýlýkta en yüksek mevkide tanýlanlardan baþlayarak, birer ikiþer ayrýldý. Adý ‘Terakkiperver’, hakikatte ise oportünist (ecnebi sermaye, kara kuvvet, tagallüb [zorbalýk] önünde serfürû etmeye [baþ eðmeye] müstenit [dayanan]) bir fýrka teþkil etti. Bizde cumhuriyet inkýlâbýný halk eden Müdafaai Hukuk Cemiyeti, inkýlâbýn henüz ortalarýnda iken, iki gruba ayrýlmýþtý: Biri, baþýnda Gazi ve Ýsmet Paþalar olmak üzere radikal ve entransijan (yani irticaýn, tagallübün, ecnebi sermaye tahakkümünün önünde serfürû etmemeðe azimkâr); diðeri, mütegallibenin, softanýn, ecnebi sermayenin iradesine itaate mail, oportünist; bu grup tabiatýyla mürteci, yobaz unsurunu da içinde bulunduruyordu. Bu grup, ‘diktatörlük’ aleyhinde mübareze [kavga] ve hâkimiyeti milliyeyi müdafaa þiarlarýyla çýkmýþlardý; fakat bu avamfirib [halkýn hoþuna gidecek demagogca] þiarlar, hakiki oportünizmi örtüyor, arkadan gelen irticaa siper oluyordu.”