CHP, ‘meþru müdafaa’ halinden kurtulmadýkça!

Cumhurbaþkanlýðý seçimleri bitti, ama tartýþmalar bitmedi.

CHP yemin törenini boykot edecek derken, bir grup CHP’li Meclis’e girdi ve vekillerden biri, tüzük-anayasa kitapçýðýný meclis baþkanýna fýrlatýp salondan ayrýldý. Kýlýçdaroðlu, cumhurbaþkanýnýn elini bile sýkmayacaðýný, ancak savaþ zamanýnda  sýkacaðýný açýkladý. Cumhurbaþkaný Erdoðan buna karþýlýk muhalefeti resmi törenlere bir-iki kez davet edeceklerini, bu davete ýsrarla cevap verilmezse davet etmekten vazgeçeceklerini ifade etti.

Kýlýçdaroðlu, partisinin tutumunu meþru-müdafaa hakký olarak tanýmladý ki, geliþmeler CHP’nin bu meþru müdafaa halinden kurtulmaya pek de niyetli olmadýðýný ve bu ‘hakkýný’  her fýrsatta kullanacaðýný gösteriyor.

Dersim hafýzasý mý dediniz, hiç alakasý yok ama, CHP’liler hemen bir meþru müdafaa pozisyonu alýyor ve ya Uludere diye cevap veriyor!

Olmadý bir kadýn vekil, çýkýp diyor ki, Dersim harekatýyla Dersim’i uygarlaþtýrdýk!

Kürtler ve Türkler eþit olmalý mý dediniz, bir CHP’li vekil çýkýyor diyor ki Kürtler ve Türkler eþit olamaz, çünkü Türkler Ulus, Kürtler Millettir!

Yani en temel sorunlar karþýsýnda  CHP, bir meþru müdafaa hakký kullanýyor!

Lakin bu sýkça kullanýlan meþru müdafaa hakký, CHP’yi gerçeklikten koparýyor ve gerçeklerle yüzleþmekten alýkoyuyor.

Bu tartýþmalar baþta cumhurbaþkanlýðý köþkü olmak üzere bir çok tarihi mekana da teþmil oldu.

Cumhurbaþkaný Erdoðan, Söðütözünde inþa  edilen binayý kullanacaðýný açýkladý. Atatürk’ü ve Cumhuriyeti simgeleyen önemli bir tarihi mekan olan Cumhurbaþkanlýðý köþkü ise, Baþbakan ve bakanlar tarafýndan kullanýlacak.

Bu durum cumhuriyet tarihinde bir ilk. Kemalistler bu durumu, Erdoðan’ýn Atatürk’e duyduðu tahammülsüzlüðün bir ifadesi olarak anlýyorlar.

Ama yanýlýyorlar. 

Bugün aklý baþýnda hiç kimse, Kýzýlay’daki meclisin yerine, Atatürk ve arkadaþlarýnýn kullandýðý Ulus’taki ilk meclisi kullanmayý tavsiye etmez.

Cumhurbaþkanlýðý köþkü, baþkanlarýn deðiþtiði her seferinde-þimdiye kadar 12 baþkaný oldu köþkün-tadilata uðradý. Köþke gelen her cumhurbaþkaný, ihtiyaçlara göre, köþkün içinde deðiþiklikler yaptý.

Köþk denilince aklýma baþka þeyler de geliyor doðrusu. JÝTEM elemaný Yeþil-Mahmut Yýldýrým-rivayet edilir ki, vaktiyle o köþke en rahat girip çýkan kiþilerdendi. Ve yine rivayet edilir ki, hayatýnýn muhtemelen  en kýymetli hatýrasýný altýn kaplama bir dolma kalemi, zamanýn cumhurbaþkanýnýn elinden  hediye olarak alan da Mahmut Yýldýrým’dý.

Köþkün yeni bir tadilatla baþbakan ve bakanlara açýlmak yerine, olduðu gibi korunarak halka açýlmasý iyi olur..

Diyarbakýr’da Atatürk’e ait bir Köþk var.Beþ yüz sene kadar Erdebil köþkü olarak biliniyordu. Sonra Atatürk ziyaret etti burayý, burada kaldý. Adý deðiþti önce, Gazi köþkü oldu. Sonra da müze haline getirildi. Halkýn ziyaretine açýk. Atatürk’ün kullandýðý çatal býçaklar, uyuduðu yatak müzede sergileniyor.

Unutmayalým ki, Türkiye’nin cezaevleri bile müze olmaktan kendilerini kurtaramýyor. Ankara-Ulucanlar cezaevi þimdi bir müze. Sinop keza öyle. Diyarbakýr cezaevi bir müze olarak düzenlenmenin eþiðinde bulunuyor.

Tarihe damgasýný vurmuþ bir takým mekanlara kutsallýk affetmek, ideolojik bir tutumdur aslýnda. Bazen aþýrý ölçülere varabiliyor.

Ama asýl sorun zamanýn deðiþimi ve zamana yenik düþen mekanlar, hiç biri müze olmaktan kendini kurtaramýyor!

Bu tarihi mekanlarýn belli bir zamandan sonra ‘müdafaaya’, þu ya da bu þekilde korunma altýna alýnmaya  hiç ihtiyaçlarý kalmýyor, halka açýlýyorlar çünkü!