El cevap: CHP kurtulmaz, kurtulamaz. Bu cevabý peþin hüküm gibi okumayýn. Ýþte gerekçelerim:
Bir: CHP þu anda “ulusalcý” diye tanýnanlarýn dediði gibi baþlangýç ideolojisine dönerse, bunun toplumsal karþýlýðý son derece cýlýzdýr. Onun için ulusalcýlar, mesela, ayný çizgide olduklarý Ýþçi Partisi’ne gitmiþ olsalar, Ýþçi Partisi’nin oy oraný bindelerin üstüne çýkar mý, çok zor. O çizgi, jakoben uygulamalarla bir toplum zemini üretmeye çalýþtý, 27 yýllýk süre içinde biraz devlet baskýsý ile biraz bürokraside görevlendirmelerin getirdiði çýkar iliþkileriyle bir ölçüde etkili de oldu ama Türkiye, 1960’tan bu yana dönüþüm geçiriyor, normalleþiyor ve bu CHP çizgisi eriyor.
Ýki: CHP baþkalaþýrsa... Yani yine þimdilerde Kýlýçdaroðlu’na yüklenen misyon çerçevesinde, milliyetçi - muhfazakar toplum kesimlerine ulaþma hesabýyla, belediye baþkaný ve Cumhurbaþkaný adaylýklarýnda sembolize olduðu gibi klasik çizgisiyle arasýna mesafe koyarsa... Bu da CHP’yi kurtarmaz. Aksine bu da klasik CHP’nin toplumsal zeminini aþýndýran bir geliþme olur. “CHP insanlarý kendisine Ak Parti söylemiyle mi çaðýracak, MHP söylemiyle mi” gibi bir soru sormak bile, CHP’nin nasýl bir yönsüzlük sendromuyla malul olduðunu göstermeye yeter. Yani CHP’nin kendine özgü bir söylemi yok, bitti bu, var olduðu sanýlan söylemin de toplumsal karþýlýðý yok. “Çakma muhafazakar”, “Çakma milliyetçi” hatta“Çakma sosyal demokrat” bir parti yerine, insanlar, bu eðilimlerin gerçek manada temsil edildiði siyasi yapýlarý tercih ederler.
Üç: Þu anda CHP’yi fonksiyonel kýlan tek etkenin, “Yaþam tarzý kaygýsý” olduðunu söylemek mümkün. Ýnsanlarýn bir kesimi, Ak Parti politikalarýnýn, yaþam tarzýna müdahaleyi öngördüðü gibi bir korku atmosferine sürüklenmiþtir. Ona karþý savunma psikolojisi siyasi temsil aradýðýnda, bunu CHP’de buluyor olabilir. Bu vakýaya, CHP’nin var olabilme sorunu açýsýndan bakýldýðýnda þu deðerlendirme yapýlabilir: “Yaþam tarzý endiþesi” genelde modern-laik-Batýlýlaþmýþ muhitlerin psikolojisidir. Bu kesim, CHP’nin Batýlýlaþmacý çizgisi ile bütünleþmekte, CHP’den de “muhafazakarlaþma - muhafazakarlaþtýrma” sürecine karþý mücadele etmesini beklemektedir. Geçmiþte CHP’ye yüklenen katý laiklik duyarlýlýðý da bu misyonun sonucu idi. Oysa CHP, böyle bir misyon sorumluluðu altýna girdiðinde, geniþ toplum kesimleriyle arasýndaki mesafe derinleþiyor, marjinalliðe doðru sürükleniyor. Yani olay, sadece kendi yaþam tarzýnýn korunmasý olmakla kalmýyor, toplumun muhafazakar karakteriyle boðuþan bir niteliðe bürünüyor. O da, toplumun mesela yüzde 75’i muhafazakar eðilimli ise en baþta ondan kopma sonucunu doðuruyor. Bu çizginin, CHP’nin yeni yeni uyanmakta olduðu muhafazakar toplum kesimleriyle iletiþim çizgisine birebir zýt olduðu muhakkaktýr.
Baþka ne kalýyor CHP’nin gelecek inþasý için umut baðlayacaðý?
Ak Parti’nin iletiþim kurmakta zorlandýðý Alevilik mi?
Þu an CHP, Ak Parti’nin ulaþmak isteyip de ulaþamadýðý ama yan yana geldiðinde de homojen bir nitelik arz etmeyen bir iç koalisyon halindedir. Mesela Anayasa Uzlaþma Komisyonundaki üç CHP’li üyenin bile birliktelik saðlayamamýþ olmasý, uyumda zorlanan iç koalisyonun tipik yansýmasýdýr.
Ben, CHP’nin toplumsal açýlým ihtimaline nazaran, Ak Parti’nin yeni toplum kesimleriyle buluþma imkanýnýn çok daha reel olduðu kanaatindeyim.
Nasýl ki Ak Parti, Türkler nezdinde Türklük üzerine politika yapan MHP’den ve Kürtler nezdinde Kürtlük üzerine politika yapan BDP-HDP’den daha fazla karþýlýk bulabiliyorsa ve bu sebeple, Çözüm süreci, 30 yýllýk kanlý bir süreci bitirme imkanýný vermiþse, benzeri bir dil bularak, mesela “Alevi Açýlýmý”ný Türkiye için de kendisi için de yeni bir toplumsal rehabilitasyon imkanýna dönüþtürebilir. Müslüman bir ülkede ve islami özellikleri baskýn bir kadro olarak, Gayrý Müslim azýnlýklarýn sorunlarý böyle çözümlenmedi mi?
Benzeri þekilde, toplumun mahrum kesimleriyle iletiþimi, sosyal demokrat olduðunu iddia eden çevrelerden çok daha diri deðil mi?
Belki de, Erdoðan’ýn Cumhurbaþkaný, Davutoðlu’nun Baþbakan olduðu ve Ak Parti’nin devletle iliþkisinin yeni bir safhaya geldiði bugün, yaþam tarzý endiþelerinin de ortadan kaldýrýlacaðý bir devlet - toplum iliþkisi inþa edilecektir. Tayyip Erdoðan’ýn “Balkon konuþmasý”na yansýyan dilini ben bu çerçevede çok önemli buluyorum.