Seçimin hemen ardýndan daha yaz aylarýnýn ortasýnda CHP Genel Sekreterliði, partinin “etüd ve propaganda bürosu”nun faaliyetlerini geniþletmeye karar vermiþti. “Ne yapmalý?” sorusuna verilecek yanýtlar içinde bu da vardý.
Seçimin kaybedilmesinin ardýndan CHP merkezi bir atýlým içine girmeye karar vermiþti; “etüt ve propaganda bürosu” bu alanda önemli bir merkez olacaktý. Ancak büro yeni yeni kuruluyordu. “Bu nevi iþlerde henüz yeni olmamýz; parti merkezinde þimdiye kadar böyle bir servisin ademi mevcudiyeti” raporda vurgulanan bir noktalardý. Velhasýl “büronun henüz kuruluþ devresinde bulunmasý”, hazýrlanan notlarýn da yetersizliðine neden olmuþtu.
‘TAHAMMÜLSÜZLÜK’
24 Temmuz 1950 târihli bu raporda bile ancak temalara deðinilmiþti. Henüz alýnmasý gereken çok yol vardý yani… Partililer, bu notlarýn dýþýnda, parti genel baþkanýnýn kurultaydaki konuþmasýndan, Ulus gazetesindeki yazýlardan, hükûmet programýnýn eleþtirildiði Meclis görüþmelerinden de hayli yararlanmak gerekirdi.
CHP’nin ilk savunma hattý; yeni iktidarýn “kendisine kuvvetli bir muhalefet yapýlmasýndan hoþlanmadýðý” fikriydi. Seçim sonrasýnda milletvekili tutanaklarýnýn Mecliste görüþülmesi süresince iktidar bu anlayýþýný açýkça göstermiþti. DP milletvekillerinin tutanaklarýna yapýlan itirazlar göz ardý edilirken, muhalefet milletvekilleri için soruþturmaya yeltenilmiþti.
Raporda; iktidarýn “tenkitten serbest ve efendice münakaþadan ve hatta bizzat muhalefetin mevcudiyetinden hoþlanýr görünemekte” olduðundan söz ediyordu. Elbette raporda; bu saptamanýn nedenlerine de deðinilmiþti: Buna göre; hükûmet programýnýn “gereði gibi tenkidine” imkân verilmemiþti. Baþbakan, eleþtirileri, iktidar partisine verilen oylarýn sâhiplerine yönelik bir “tecâvüz” olarak nitelemiþ ve böylece muhalefetin eleþtiri hakkýný tanýmadýðýný ilân etmiþti. O kadar ki, bazý iktidar gazetelerinin baþyazarlarý, CHP’ye savunma hakký tanýnmamasý gerektiðini bile ileri sürmüþlerdi
“ÝFTÝRA REJÝMÝ”
Raporda, yeni iktidarýn taktikleri de þöyle sýralanmýþtý: DP iktidarý “gedikten sonra, zamana kadar halk kitleleri arasýnda sinsi sinsi yapýlan iftira ve tezvirleri açýða vurararak, muhalefeti baský altýnda bulundurmak ve susturmak istemiþti.” “Son üç aylýk devre zarfýnda iktidar ve taraftarlarýnýn Mecliste ve gazetelerde bu memlekette dün ve bugun hizmet etmiþ insanlarý, halkýn nazarýnda düþürmek, þerefli insanlarý sindirmek için ortaya attýklarý çirkin isnatlar, kendileri hesabýna yüz kýzartýcýdýr.” CHP’ye göre; iktidar muhalefete sadece iftira ediyordu.
Raporda dikkat çekci olan bir nokta daha vardý; o da, iktidar deðiþikliðinden hemen sonra DP’nin devlet kadrolarýnda önemli deðiþikliðe gitmesiydi. Parti görüþü ile devlet memurlarý görevlerinden uzaklaþtýrýlýyor; böylece hizmet kadrosu daraltýlýyordu. Böylece devlet kadrosunda bir huzursuzluk baþlamýþtý. Tasfiye hareketinin erede duracaðý da belirsizdi.
Raporda; DP iktidarýnýn hazýrlýksýz iþbaþýna gelmesinin en önemli kanýtý olarak da; aradan geçen üç ayda “hiçbir esaslý icraata muvaffak” olunamamýþ olmasý gösteriliyordu. Oysa vatandaþlar, “artýk demagojik jest ve sözler deðil, derhal müsbet icraat” bekliyordu.
‘DOÐU’DA HAREKET’
Bir önemli nokta da; “doðu kalkýnmasý”ydý. Kaleme alýnan raporda, “doðu illerinin çeþitli tarihî sebeplerden ve zaruretlerden dolayý yurdun diðer bölgelerine nazaran geri kalmýþ olduðu bir hakikattir” deniliyor ve ardýndan zamanýnda CHP iktidarýnýn bu alandaki katkýsý da þöyle dile getiriliyordu: “Memleketin her köþesine gösterilen hususî bir itinanýn, yalnýz bu illerin kalkýnmasý bakýmýndan deðil, yurdun bütünlüðü ve millî þuurun perçinlenmesi bakýmýndan yerinde ve zarurî telâkki edilmiþtir.” CHP, hükûmetin programýnda bu alanda gördüðü boþluðu dile getirmiþti.
Rapor gerçekten de hayli kýsa tutulmuþtu. Bir bütünlükten yoksun olduðu gibi, geleceðe yönelik bir muhalefet stratejisini de içermiyordu. Adeta günlük olaylarýn bir aksinden ibaret sayýlýrdý. Hayli ezbere bir muhalefet söyleminin ilk adýmlarý bile sayýlabilirdi. Kapsamlý, tutarlý, iç bütünlüðe sahip, partinin ana görüþlerini her fýrsattan istifade kamuoyuna sunan bir propaganda anlayýþýndan çok uzak bir görüntü veriliyordu.
YA DÖRT YIL ÖNCE DURUM NASILDI?
Þimdi de 1946 yýlý sonuna dönelim ve CHP Genel Sekreterliði için partinin basýn yayýn iþleriyle ilgili olarak hazýrlanan bir rapora göz atalým… Ýlk saptama; Ýstanbul gibi en önemli merkezde partinin propaganda vasýtasý olan gazetelerin azlýðý ve tesir sahasýnýn” da sýnýrlý oluþuydu. Parti, Ýstanbul’da muhakkak bir basýn kuruluþu oluþturmalýydý. Bir matbaa hemen satýn alýnmalýydý. Ýstanbul’da biri sabah, diðeri akþam olmak üzere iki gazeteye ihtiyaç vardý.
Bu arada, Tanin gazetesi elden geçirilmeliydi; bu haliyle ayakta kalmasýna artýk imkân yoktu. “Tanin, ciddî bir parti gazetesi haline gelebilir”di. Akþam, Son Telgraf, Vakit, Gecepostasý ve Birlik gazetelerine partice yardým yapýlmalýydý. Parti örgütünün bu gazetelere aboneliði saðlanmalýydý. “Akbaba Ýstanbul’da çýkmalý”ydý. Ayrýca, Ýstanbul’da haftalýk siyasî ve fikrî sahada aydýn muhitlere neþriyat yapacak bir mecmua” çýkmalýydý. Uus’un Ankara’daki tekel konumu bozulmuþtu.
Dahasý; Karagöz gazetesi “partinin malý”ydý; fakat Sedat Simavi’ye sözleþme ile devredilmiþti. Ancak “bu gazete partiye taraftar neþriyat yapmak þöyle dursun, kapalý þekilde karþý partilerin propaganda saha ve tesiri altýnda bulunmakta”ydý. Bu edenle aradaki sözleþmenin feshine ve gazetenin Ankara’da yeniden yayýnlanmasýna gerek vardý. Yurt gazetesi Tarým bakanlýðýna devredimiþt ve bu nedenle de parti bir “köylü gazetesi”nden mahrum kalmýþtý. Karagöz gazetesi haftada iki kez bir “halk gazetesi” olarak yayýnlanmalýydý. CHP’nin basýn ve yayýn alanýndaki propaganda faaliyetinin iktidar döneminde bile organize edilemediðini açýkça görüyoruz.