'CHP, seçmenini İP ve HDP’ye itiyor'

MİŞ: Kılıçdaroğlu bir yandan CHP’lileri İP ve HDP’yi benimsemeye itiyor bir yandan kutuplaştırıcı söyleme başvuruyor. AK Parti karşıtı seçmenin öfkelenmesini istiyor. HDP, İyi Parti ve Atatürkçü seçmeni aynı yerde buluşturmaya çalışıyor.

KUTUPLAR DEMOKRATİK SİYASETİN GEREĞİ

Kutuplaşma son yıllarda en çok dile getirilen siyasi/sosyolojik argüman. Ama bu itham gerçek mi, kim faydalanıyor bundan?

Demokratik siyasetin bir gereği olarak farklı kutupların olması kaçınılmaz. Kutuplaşma siyaseti tek taraflı yürümez. Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanına hakaret ettiğinde, Erdoğan’ın ona sert üslupla cevap vermesini kendi tabanı bekler. Bu da siyasetin doğasında var. Ancak, merkez siyasetlerin geleceği açısından kutuplaştırma siyasetinin demokratik sınırlar içinde kalması önemli. Seçimi boykot çağrısı ya da 31 Mart sonrası için sokağı işaret etmek demokratik siyasal alanın aşınmasına yol açar. Seçmenin sandığa gitmesini olumsuz etkiler. Taktiksel oyların şekillendirilmesi bağlamında, kutuplaşmadan muhalefet de yararlanıyor. 

31 Marta doğru 24 Haziran ve 16 Nisan’ı tekrar eden yakınlaşmalar tekrarlandı. AK Parti ve MHP’den oluşan Cumhur ittifakı ve karşısında da CHP+İP+SP+HDP’den oluşan blok. Bu iki ana hat bundan böyle Türkiye siyasetinin yerleşik formu mu olacak? İki partili sistem benzeri bir yapıya doğru mu gidiyoruz?

Siyasal alan yeniden şekilleniyor. Bir geçiş süreci yaşıyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin siyasal alana yönelik etkisi yavaş yavaş şekillenecek. Nihai olarak, partiler açısından siyasal yapının nasıl şekilleneceği ile ilgili şimdilik bazı öngörülerde bulunmak mümkün. 24 Haziran seçimlerine gidilirken partiler farklı ittifak modelleri geliştirdiler. Şimdi 31 Mart seçimlerine giderken ittifaklar ve işbirlikleri daha da derinleştirilmeye çalışılıyor. Geçen seçime ve önümüzdeki seçime yönelik siyasal alanda olup bitenlere baktığımızda şimdilik Türkiye’nin siyasal parti sistemi iki partili olmaktan daha çok iki bloklu bir yapıya doğru evriliyor. Blokların taşıyıcı sütunlarının birini AK Parti oluşturuyor. Diğerinin taşıyıcılığını CHP yapmak istiyor, uğraşıyor. 1950 sonrası demokratik dönemde CHP tek başına iktidar olamasa da, bu güne dek bu gelenek, parti adları değişmekle birlikte devam etmiştir. Sağ siyasetin karşısında belirli bir ağırlığı olagelmiştir. Buradan bakıldığında AK Parti karşıtı blokun taşıyıcılığını CHP’nin yapması beklenir.

 

AMAÇ YÜZDE 70 SAĞI PARÇALAMAK

Bunu şimdilik yapamıyor mu CHP?

Yapacağım analiz bugün tam anlaşılamayabilir. Ama uzun süreli siyasete bakılınca anlaşılacaktır. Kılıçdaroğlu’nun yönetimindeki CHP, uzun dönemli olarak üzerinde düşünülmüş, çalışılmış, tutarlı ve yeni siyasal sistemin gerekliliğine göre bir yol haritası belirleyebilmiş değil. Daha çok taktiksel, kısa dönemli ve sadece AK Parti karşıtlığında bir siyaset yapıyor. “Önce AK Parti’yi geriletelim, sonrasını düşünürüz” yaklaşımıyla hareket ediyor. Bunun kısa ve uzun dönemli olmak üzere iki önemli etkisi olacak CHP açısından.

24 Haziran seçimleri öncesi CHP ve onu destekleyen siyasal ve toplumsal elitlerin bir kısmı şöyle düşündü: Yeni siyasal sistemde, yüzde 50 oy oranı ile başkan seçileceği için CHP ve sol siyasetin yakın dönemde işi zor. Çünkü sağ siyasal toplumsal kesimlerin oy potansiyeli yüzde 70 civarında. Tarihsel olarak sağ ve sol siyaset açısından bloklar arası oy geçişkenliği azdır. Ama sağ ve solun içinde farklı partilere oy geçişkenliği yüksek olmuştur. Dolayısıyla yüzde 70’lik seçmen blokunu parçalayacak ve bunun bir kısmının CHP’nin içinde olduğu bloka kaymasını sağlayacak bir siyaset izleyelim dediler. Bu düşünceden hareketle, CHP’yi sağa yaklaştırma, sağda Saadet Partisi gibi küçük partileri aktörleştirme, İyi Parti’yi CHP’nin yanına çekerek siyasette kalıcı olmasını sağlama gibi taktiklere başvurdular. Geçmişte AK Parti’de ve sağ partilerde siyaset yapan bazı aktörleri siyasete dahil etmek için çabaladılar. 

 

SİYASETİN GENETİĞİYLE YİNE OYNUYORLAR

Sonuç alabildiklerini düşünüyor musunuz?

Siyasetin doğal genetiği ile siyasal mühendisliklerle bu kadar çok oynarsanız kısa dönemli kısmi kazançlar elde edebilirsiniz. Ancak uzun dönemde olumsuz etkilenirsiniz. Kılıçdaroğlu 24 Haziranda devreye soktuğu taktiksel hamlelerinin başarılı olduğunu düşünüyor. Yine aynı taktiksel hamleleri yapıyor. Ama seçime giderken kendi partisinin içi karıştı. İstifalar var. CHP’li bazı belediye başkanları DSP’ye geçti. CHP seçmeninin umutsuzluğu artıyor.

 

CHP SEÇMENİNİ İP VE HDP’YE İTİYOR

Uzun dönem açısından CHP’nin durumuna bakınca, Kılıçdarğlu yönetiminin politik ve konjonktürel manevraları kendi partisine zarar veriyor. İyi Parti’nin siyasette ağırlığının artması CHP’ye yaramaz. CHP içindeki ulusalcı Kemalist çizginin gideceği yeni bir alternatif olur. HDP siyasetini, batı illerinde güçlendirmek de CHP için uzun dönemde bir fayda sağlamaz. CHP içindeki sol sosyalist yapıların HDP’ye geçişkenliği artar. CHP de sürekli kendi bloğunda bu tip blok içi dengelerle ve siyasal pazarlıklarla uğraşacağı için, siyasette iki bloklu yapının taşıyıcılığında sürekli zorlanır.

 

CHP İKİ AYRI STRATEJİ DENİYOR

CHP seçime yönelik iki strateji deniyor. İlki liderlik düzeyinde, kutuplaştırıcı bir söylemi, meşruluk tartışmasını, seçimlerin sıhhatini sorgulamayı devreye sokmak. İkincisi ise belediye başkanlarının ılımlı, mutedil geniş toplum kesimlerini hedefleyen bir siyasal dilin kullanımı. 

Kılıçdaroğlu’nun ve parti üst yönetiminin sert dil kullanması ile amaçlanan, taktiksel oy verme davranışını şekillendirmek için. Belediye başkan adaylarının ılımlı, mutedil siyasal söylem kullanması ise muhafazakar seçmen kitlelerine ulaşmaya yönelik.

 

AK PARTİ KARŞITLARINI KIŞKIRTMA ‘OY’UNU

Taktiksel oy verme davranışını şekillendirme deyince neyi kastediyorsunuz?

24 Haziran’da Millet İttifakı resmiyette HDP’yi ittifak sütunun dışında bıraksa da, taktiksel ve stratejik olarak güç birliği yaptı. Muhalefetin ilk amacı ve motivasyonu, ideolojik olarak birbirine uzak seçmen kümelerini taktiksel oy verme davranışına yönlendirmekti. Türk milliyetçisi olduğunu söyleyen İyi Parti ile Kürt milliyetçiliği üzerinden siyaset yapan HDP’yi aynı amaçlarda buluşturmak amaçlandı. Bu taktiksel oy verme davranışı üzerinden AK Parti ve Erdoğan’ın oylarının anlamlı şekilde düşmesi için çaba gösterildi.

Muhalefet sert AK Parti karşıtlığı üzerinden birbirine benzemez, ideolojik olarak uzak partileri bir araya getirdi. Kısmi sonuç da alındı. Şimdi 31 Mart seçiminde aynı partilerin yine Cumhur İttifakı karşıtlığında bir araya getirilmesi için meşruiyet tartışması yapılıyor. Sert kutuplaştırıcı söyleme başvuruluyor. AK Parti karşıtı seçmenin öfkelenmesi, kızması isteniyor. Böylece bu öfke ve karşıtlık üzerinden HDP ve İyi Parti ve CHP’nin Atatürkçü seçmenini aynı yerde buluşturmaya çalışıyor.

 

MEŞRUİYET SUÇLAMASI POLİTİK ÇARESİZLİKTEN

Yerel seçimler olacak ama genel seçimlerin de fevkinde bir hava var siyasette. Muhalefet bloğu Cumhurbaşkanının meşruiyetini, seçimlerin sıhhatini tartışmaya açmak istiyor. Cumhur ittifakı ise beka tehdidini önceliyor. Sandık nasıl etkileniyor?

Seçilmiş cumhurbaşkanlarının ve siyasetçilerin meşruiyetinin sorgulanması darbe dönemlerinin bir alışkanlığıdır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanının meşruiyetine ilişkin sözlerinin benzerleri Menderes’e, Özal’a Demirel’e karşı da söylendi. Bu tip meşruiyet tartışmalarının genellikle uzun süre devam eden seçim yenilgilerinin ardından, politik bir çaresizliğin yansıması olarak kullanıldığı biliniyor. Halktan oy alarak seçim kazanamadığınızda, milletin oyu ile seçilen siyasetçiyi meşru olmamakla suçlamaya başlarsınız. Bu geçmişte çokça yaşandı.

 

CHP’DE SEÇKİNLER ÇEKİŞMESİ YAŞANIYOR

Eğilimleri dikkate almadı Kılıçdaroğlu. Güçlü olduğu yerlerde aday belirlemekte neden bu kadar zorlandı CHP?

Kılıçdaroğlu döneminde CHP, derin bir türbülansa girdi. İdeolojisi aşındı. Kimliği muğlaklaştı. Hangi siyasal sosyolojiye yaslanacağına karar veremedi ve siyasetin merkezinden uzaklaştı, siyaset üretemedi. Kendini yenileme ve farkı seçmen kitlelerine ulaşma stratejisi; gittikçe AK Parti karşıtlığına sabitlenen, tepkisel ve negatif siyasete saplanan bir çıkmaza girdi. Kılıçdaroğlu ve yönetimi, geleneksel tabanı olan ulusalcı ve Kemalist kitleyi ihmal etti. Onların oylarını zaten vereceği sabitesi üzerine siyaset kurdu.

Yanısıra parti içi mikro iktidar mücadelesinin oluşturduğu kriz, partinin kendi ideolojik konumlanmasını tanımlayarak bir düzlüğe çıkmasını engelledi. Eski ideolojinin kitleselleşmeyi engellediği düşünülse de yerine yenisi ve günceli inşa edilemedi. Dolayısıyla da parti içindeki motivasyon; liderlik yarışı, hiziplerin hakimiyeti, parlamentodaki kısıtlı milletvekili kadrolarına kimin aday gösterileceği ve yerelde kazanacağı yerlerde hangi gruba ve kliğe yakın kişinin aday gösterileceğine takılı kaldı. 

 

NORM KADRO YETMEDİ

Böyle olunca da, CHP norm kadrolarının, parti yönetici elitlerine yetmemesinden dolayı kavgalar da giderek derinleşti. Dolayısıyla, CHP’nin kazanacağı yerlerde aday göstermenin gecikmesi ve tartışmalı, kavgalı olması parti içi seçkinler çekişmesinin bir sonucudur. Parti içinde mevzilerin korunmasının mücadelesidir. Aslında siyasi seçkinlerin sayısının fazlalığına karşı istihdam edilecek kadro yerlerinin yetersizliğidir.

 

İMAMOĞLU’NU VELİAHT OLARAK HAZIRLIYOR

CHP İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü hariç tanınan biri değil. Binali Yıldırım karşısında bilhassa zayıf. Neden Muharrem İnce, Gürsel Tekin değil de İmamoğlu’nu seçti Kılıçdaroğlu?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun zihninde 31 Mart’tan çok 1 Nisan var. Parti içinde liderlik mücadelesine göre aday belirliyor. Aynı zamanda kendisinden sonra CHP içinde aktörleşmesini istediği isimleri öne çıkarıyor. Ekrem İmamoğlu bunlardan biri. “Kendi yerime birini yetiştireceğim” sözünü hatırlamak yeterli.

 

CHP İZMİR’DE İKTİDAR VE BAŞARISIZ

CHP seçmeni bir yerel yönetim vizyonu görüyor mu CHP’de?

CHP ülke yönetiminde iktidar olamasa da yerelde uzun süredir iktidarını sürdürdüğü yerler var. AK Parti ve Erdoğan belediyeciliğinde İstanbul sembol şehirse, CHP denince de İzmir akla gelir. İzmir, ideolojik konumlanmalardan dolayı seçim başarısının ötesinde, yerel yönetim vizyonu üzerinden bir CHP belediyeciliğinden bahsedilebilir mi emin değilim. Takip edebildiğim kadarıyla şehrin altyapı, kentleşme ve ulaşım konusunda büyük sorunları var.

 

MANSUR YAVAŞ ANKARALI AMA PROJESİZ

Ankara’da yarış Mansur Yavaş ve Mehmet Özhaseki arasında olacak… 

Ankara’da Yavaş’ın üçüncü adaylığı. Bir kez MHP, iki kez de CHP’den Büyükşehir’e aday oldu. Daha önce Ankara’da küçük bir ilçe olan Beypazarı’nda belediye başkanlığı yapmış biri. Aday adaylığı sürecinde tekrar aday gösterilmesini engellemek için CHP içinde kendisine karşı bir direnç oluştu. Rozetsiz adaylık söylemi ve bir önceki adaylığından sonra CHP’den hemen istifa etmesinden dolayı, CHP içinden ve tabandan tepkiler yükseldi. CHP içinde birçok aday var iken Yavaş’ın seçilmesi, partinin sağcılaşması diye içerden eleştirildi.

Uzun süre İyi Parti’den mi CHP’den mi aday olacağı tartışıldı. Kılıçdaroğlu’nun, İyi Parti’den de Millet İttifakı’nın adayı olabileceğini söylemesine rağmen, tercihini CHP’den yana kullandı.

Şu ana kadar Yavaş’ın Ankara için öne çıkmış önemli bir projesi yok. Sorulduğunda “huzur vadediyorum” diye cevap veriyor. Ankaralı olduğu sürekli öne çıkarılıyor. Ankaralı olmanın şehrin sorunlarını çözmeye ve kalkınmasını sağlamaya yeteceği alttan alta yayılmaya çalışılıyor.

 

ÖZHASEKİ TECRÜBELİ, İHYA GEÇMİŞİ VAR

Özhaseki uzun dönem Kayseri’de belediye başkanlığı, sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapmış bir siyasetçi. AK Parti’nin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı. Belediye başkanlığı döneminde Kayseri’de yaptığı önemli projeler biliniyor. Bakanlığı döneminde hendek terörü sürecinde yıkılan tahrip edilen şehirlerin imarında yaptıkları öne çıkıyor. Seçime daha 50 gün kaldı. Yavaş’ın belediyecilik vizyonu çok eleştirilecek. Çünkü Ankara’dan izlediğim kadarıyla Yavaş’ın kampanyasını özel reklam ajanslarının dışında yürüten parti teşkilatı yok gibi.  Ayrıca ilçelerdeki adayların büyükşehir adayı ile uyumu sonuçlara etki edecek. Özhaseki’nin bu bağlamda çok daha avantajlı olduğunu söylemek mümkün.

 

CHP’DE 24 HAZİRAN HEYECANINDAN ESER YOK

Nasıl bir seçim politikası izliyor Kılıçdaroğlu?

24 Hazirana gidilirken CHP tabanı, muhalefet partileri çok heyecanlıydı. Beklentileri yüksekti. Muhalefet blokunda oluşan ittifak ve güç birliği arayışı, AK Parti karşısında öz güvenlerini yükseltmişti. Şimdi aynı heyecan yok. Sosyal medyada “ver coşkuyu” organizasyonları düzenlenmiyor.

Kılıçdaroğlu’nun stratejisini belirleyen birkaç dinamik var. İlki, 1 Nisan’la ilgili. Seçimlerin ardından CHP içinde yaşanacak liderlik yarışını şimdiden yönetmek istiyor. Kendisi aday olmasa bile, yerine bırakacağı başkan adayının seçilmesine yönelik partide bir dizayn yapıyor. Zaten yerine birini yetiştireceğini söylemişti. O biri için partinin içini dönüştürüyor. Adaylık sürecini bunun için işlevselleştiriyor. Örneğin İnce’nin destekçilerini aday yapmıyor. CHP’nin yerel yönetimlerde kazanacağı muhtemel yerlere hep kendi adayını yerleştirdi.

 

HDP’YE SES ÇIKARMASIN DİYE İYİ PARTİ’YE SUS PAYI

İkincisi, CHP’ye zarar verme pahasına, İYİ Parti ve HDP’yi bir araya getiren formülü üretiyor. Önce İyi Parti’nin maksimalist taleplerini karşılıyor. CHP’nin ikinci olduğu birçok ili İyi Parti’ye bırakıyor. İyi Parti’nin HDP ile işbirliğine ses çıkarmaması için, onun gücünün ve ağırlığının ötesinde bir paylaşıma razı oluyor.

Sonra kenarda bekleyen HDP ile güç birliğinin çerçevesini oluşturuyor. Cumhur İttifakı’nın bu işbirliği suçlamasına karşılık vermek için söylem üretecek bir açıklık bırakıyor. HDP ile ittifak yapmadığını, HDP’nin büyükşehirlerde aday çıkarmadığını söylemek için çeşitli manevralar yapıyor. HDP tabanının oyuna talip olduğunu söylüyor.

Üçüncüsü, CHP’nin seçim stratejisi kazanmak üzerine değil. AK Parti’yi tökezletme ve örseleme üzerine. Bundan dolayı Urfa’da bir bağımsız adayı, HDP, SP, İyi Parti ile birlikte destekliyor. Ya da parti içi istifa ve tepkilere rağmen, Siverek’te kendi partisi dahil tüm partileri tehdit eden bir aşiret temsilcisini CHP’den aday gösterebiliyor.

 

HDP, CHP+İP’E DİYET ÖDEYECEK

CHP çevreleri, HDP ile CHP ittifakı için “HDP Millet ittifakından ne aldı ki, bu ittifak olarak değerlendirilsin” diyor. Açıklaması ne?

AK Parti ve Cumhur İttifakı’nı geriletme stratejisini tüm parti politikalarının ve partilerin üzerinde görüyorlar. Ayrıca, 24 Haziran seçimlerinde HDP’nin Millet ittifakı eliyle barajı aşmasının sağlanması yeterince bir karşılıktır, HDP açısından. Aslında HDP’nin büyükşehirlerde ve batı illerinin birçoğunda aday çıkarmaması 24 Haziran’daki borçlanmanın ödenmesidir. Diyetidir. 

 

RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ