Hem terörü-şiddeti, hem siyaseti bir arada yürütebileceğini düşünen HDP-PKK hattı için “şiddeti bırak siyaset yap” demenin bir anlamı yok artık. O tren kaçtı. Çok can yaktılar, çözüm umudunu yıktılar ama yine onlar kaybettiler.
HDP’ye bir şey demenin artık anlamı yok ama CHP için vakit geç değil. Sicilini ortaya dökmek ve uyarmak boynumuzun borcu.
***
6-8 Ekim 2014’de Demirtaş’ın çağrısıyla 52 kişinin katledildiği Kobani bahaneli olaylardan sonra Hükümet kamu güvenliği için yasa çıkarmaya uğraşırken, olayın vahameti ve lüzumunu görmeyip HDP’ye destek veren, AK Parti’ye kök söktüren parti CHP idi.
TBMM, Türkiye düşmanlığı zirve yapmış bir Hüseyin Aygün’den tam kurtulmuştu ki, “Kılıçdaroğlu paralele diyet borcunu ödemek zorunda” diye yeni isimler taşındı Ankara’ya. “İki ülke savaşa girerse ben Türkiye’yi değil İran’ı tutarım” diyen Eren Erdem mesela. Nerede devlet-toplum karşıtı, nefret üreten bir durum varsa orada olmayı başaran bir Mahmut Tanal ya da.
Daha on gün önce İstanbul Bayrampaşa’da Çevik Kuvvet binasına bomba ve silahlarla saldıran iki teröristten biri olan Berna Yılmaz’ın önceki eylemlerinde değişmez destekçilerin CHP’liler olduğu bir vakıa.
Belli ki terör örgütlerinin ağına düşmüş bu gençleri oralardan çekip kurtarmak yerine, her devlet düşmanı popüler eylemde ne yapıp edip hazır bulunmak ve fotoğraflara en görünür yerinden girip bir tür “muhalif popülarite” devşiren CHP’lilere, bu insanların intihar bombacısı olarak sonlanan eylemlerine neden meşruiyet kazandırdıklarını sormayacak mıyız biz?
Berna Yılmaz’ın yanında “siyasi faydacılık” devşirirken görülen ama onu terör örgütlerinin elinden çekip almayan CHP’li vekiller Gürsel Tekin, Şafak Pavey, Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu mesela.
İşte taze yaramız Ankara’daki terör saldırısı. PKK’nın 35 masumu katledip yüzlerce insanımızı yaraladığı saatlerde CHP genel başkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, PKK medyasında boy göstermekte hiç bir beis görmüyor mesela.
Tanrıkulu’nun daha önce Gamze İlgezdi ile birlikte terörist taziyesine gitmiş olması bir yana, Savcı Mehmet Kiraz’ı şehit eden iki terörist “devletle pazarlık yapması için kendisini aracı kılmak” istediklerinde lütfedip devreye girmemiş olması, ortalık yıkılırken telefonuna saatlerce ulaşılmaması da apayrı bir hikayedir.
Ya da Gürsel Tekin ile birlikte gittiği Londra’da “PYD terör örgütü değil, Türkiye devleti bölgede katliam yapıyor” diye kendi ülkesini yalanla iftirayla şikayet etmiş olması da öyle.
Keza bir diğer CHP milletvekili İlhan Cihaner. Önceki akşam bir televizyon kanalında, yüzlerce insan terörde hayatını, binlerce sevdiklerini, insan kolunu bacağını kaybetmişken, 80 milyon Türkiyeli evinde acı çekerken ve oy verip TBMM’ye gönderdiği vekilleri kendilerinin “güvende olma ve hayatını vücut ve ruh bütünlünü koruyarak, huzur işinde yaşama hakkını” savunsun diye beklerken CHP’li Cihaner ne diye “teröristlerin haklarını” savunmaktadır? Hele de eski bir savcı olarak!
İşte bu noktada baştakine bakmak gerek.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kandil’den Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Sabri Ok düzeyinde defalarca gelen “CHP ile işbirliği” tekliflerine neden “hadi oradan terörist, sen kimsin ki Atatürk’ün partisine böyle ahlaksız bir teklifte bulunabiliyorsun” demiyor?
Neden sadece muğlak bir “terör nereden gelirse gelsin lanetliyoruz” türünden cümleyle bu hayati durumu geçiştiriyor?
Terör failini meçhulleştirirken “Saldırının sorumlusu siyasi iktidardır” gibi bir cümleyi nasıl Kurabiliyor? Saldırının Türkiye’ye yönelik olduğunu mu görmüyor, işine mi gelmiyor?
Bu sorulara cevap vermeli CHP. Türkiye devletiyle toplumuyla teröre karşı zor ama haklı bir mücadele yürütürken CHP ülkesinin yanında mı, teröristlerin yanında mı olacağına karar vermeli.