Atatürk Hava Limanı 15 Temmuz darbe girişiminin önemli noktalarından biriydi. Bu seneki anmaların İstanbul ayağında havalimanı da vardı. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, yabancı basında yurt dışına kaçtı haberleri yapılırken ve darbeciler Marmaris'te kaldığı oteli kuşatma altına alırken, Atatürk Havalimanı'na inmiş ve darbenin bastırılması sürecini oradan yönetmişti. Cumhurbaşkanı'nın uçağı, ancak kule işgalcilerden temizlenince inebilmişti havalimanına. Saatler gece yarısını biraz geçmişti. Yaklaşık 1,5 saat önce de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aynı havalimanından tankların arasından sıvışarak Bakırköy Belediye Başkanı'nın evine geçmiş ve terliklerini giyerek darbeyi televizyondan izlemeyi tercih etmişti.
Kılıçdaroğlu'nun darbenin başarılı olmasını canı gönülden arzu ettiğini kim inkar edebilir? Dili farklı söylese de herkes ne yazık ki bu gerçeği biliyor. Nitekim CHP Genel Başkanı kısa süre sonra 15 Temmuz darbe girişimini "kontrollü darbe" ve "tiyatro" gibi kavramlarla tanımlayarak hatta bu yapının tasfiyesi için ilan edilen OHAL için "Asıl darbe 20 Temmuz" diyerek FETÖ'nün özellikle yurt dışında oluşturmaya çalıştığı algıya hizmet etti. Böylece CHP'li vekillerin o gece Meclis'te gösterdiği darbe karşıtı tutumu da gölgeledi. FETÖ'nün darbe girişimini kadeh tokuşturarak karşılayan belediye başkanlarını var sonuçta...
Önceki gün Meclis'teki 15 Temmuz özel oturumunda CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un Fethullahçı Terör Örgütü üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alması da CHP'nin FETÖ darbesine karşı bir türlü ikircikli halden kurtulamadığını gösteriyor. Belki o gün Meclis'teki o rezalet yaşanmasaydı Cumhurbaşkanı da Atatürk Havalimanı'ndaki konuşmasında Kılıçdaroğlu'nun kontrollü bir şekilde havalimanından kaçtığını mevzu etmeyecekti. Ama CHP kendi FETÖ yancılığını gizlemek için mütemadiyen böyle çirkin ithamlarda bulunuyor, haliyle de laf işitiyor.
15 Temmuz hain darbe girişimini destansı bir mücadele ile alt edişimizin üçüncü senesi. Sadece kendi neslimize değil tüm dünyaya demokrasi adına onurlu bir miras bıraktık. Milletlerin tarihinde böyle anlar asla unutulmaz. Çünkü unutturulmaz. Bakın büyük uluslara, yoktan yere kahramanlık hikayeleri yazar, filmini çeker, şarkısını besteler hatta kültür endüstrisinin bir ürününe dönüştürüp tüm dünyaya yuttururlar. 15 Temmuz, sadece bir darbeye değil, ülkeyi müstemleke haline getirmeyi amaçlayan işgal girişimine karşı verilmiş emsali olmayan gerçek bir direniş olmasına rağmen bu konuda hala tek ses değiliz. 15 Temmuz'un seneyi devriyesinde yapılan kutlamaları "yersiz, abartılı, israf" vs gibi kavramlarla tanımlayanlar var. Darbe başarılı olsa avuçlarını ovalayacaklar, bugün böyle mızmız, ama'lı, kulp takarak, ık-mık yaparak konuşuyor. Demokrasiyi sindirememiş, nefret ve kinleri akıllarını dumura uğratmış bu kişiler en hafif tabirle şuursuzun önde gidenidir. Lafın tamamı aptala söylenir.
Meclis'te 11. Kalkınma Planı konuşuluyor. Bu vesileyle Türkiye'nin 2023 hedefleri de gündem yapılıyor; o hedeflerin gerisine düştüğümüzden şikayetle tabii ki. Nasıl düşmeyelim? 2013'te Türkiye demokratik ve ekonomik yükselişini belli bir istikrara oturtmuş ve bu çerçevede hedeflerini revize etmişti. 2023 için oldukça parlak hedeflerden bahsediyorduk. Aradan 6 yıl geçti. Bu zaman zarfında Türkiye, en şiddetlisi 15 Temmuz 2016'da olmak suretiyle güvenliğini, barışını, demokrasisini ve ekonomisini hedef alan onlarca saldırıya maruz kaldı. Bunların hiçbiri hakkında tek kelime etmeyip, 2023 ekonomik hedeflerin tutturulamayışını kötü ekonomi yönetimine bağlayanlar hakkında da çok şey söylenebilir ama hercai gönüllerinin yeni ikbal arayışına verelim ve geçelim...