Nuh ALBAYRAK
Nuh ALBAYRAK
nuhalbayrak@star.com.tr
Tüm Yazıları

''CHP'nin Diyaneti''nin yaptıkları

3 Ağustos 2025 tarihli yazımızda 3 Şubat 1932'de yaşananları aktarmış ve "Kadir gecesi nasıl kaos gecesi oldu" diye sormuştuk. Kaldığımız yerden devam edelim:

Türkçe ezan dayatmasına farklı illerden gelen yoğun itirazlar üzerine Diyanet'e "Ezan yasağını daha sıkı takip edin" talimatı verildi!

"Hilafetin yerini alacak" diye kurdukları Diyanet'in ezan yasağını takip etmesi size biraz garip gelmiş olabilir. Merak etmeyin, Diyanet de "CHP'nin Diyaneti" olduğu için seve seve takip eder ve etti de... Hatta yasakçılara, "Biz görevlilerimize ezan okutmuyoruz ama sivil halka engel olamıyoruz" diye "rapor" bile verdi.

Yani CHP'nin Diyanet'i; devlete, "Şu sivillerin de ezan okumasını engellemenin bir yolunu bulun" demişti.

"Demokratik" bir ülkede, hakkında kanun olmayan bir fiil nasıl engellenebilir sizce?

"Ezanın kamu düzenini bozan bir fiil olabileceğini" düşünecek kadar hayal gücüne sahip değilseniz, CHP'nin bu konulardaki "buluş" yeteneğini tahmin edemezsiniz.

"Kanunsuz yasağa kanunla ceza olmaz" mı diyorsunuz? Göreceğiz...

"LAİKSEK KARIŞMAMALIYIZ..."

1941'de, TCK 526. Maddeyi değiştirerek "kökten" çözmek(!) için meclise getirildi. II. Meclisten bu yana CHP'nin şakşakçı mebusları zaten ne gelirse "Evet" derdi ama bu sefer bir itiraz vardı.

Rasih Kaplan; İttihatçı kalıntılarından olmasına rağmen biraz insaflı bir hukukçu olacak ki, "Arkadaşlar bu konu, ceza mevzuu değildir. Binaenaleyh lâiksek karışmamamız lâzım" demişti. (Demek ki laikliği, kendi aralarında çoktan başlatmışlardı.)

Ayrıca devletin bu konuda sergilediği bu aşrı hassasiyet, kötü niyetliler için bir istismar konusu olmuştu.

28 Şubat'ta TSK'daki "dindar düşmanlığı" cinnetini keşfeden Fetullah Gülen'in, ellerine viski kadehi verdiği darbecilerini; TSK'nın üst kademelerine tırmandırdığı gibi, o zaman da kime kafanız bozuluyorsa, başını yakmak için "Bu adam Arapça ezan kamet okuyor" diye bir ihbarda bulunmanız yeterliydi.

Çarpıcı bir örneği meclis genel kurulunda bizzat CHP Antalya Mebusu Rasih Kaplan anlatmıştı...

Antalya savcısını ziyarete gittiğinde savcının sorguladığı perişan haldeki adamı görünce çok şaşırmıştı. Zira bu kişi, Kuvâ-yı Milliyeci olan ve o yıllardan beri kesintisiz müftülük yapan, çok iyi tanıştıkları "kendilerinden" biri olan Antalya Müftüsüydü... O gidince sebebini sormuş, savcı da şöyle izah etmişti:

"Biri imam olmak istemiş. Sabıka durumu sorulmuş. Adamın, bütün uyuşturucu türlerini kullanan bir 'ayyaş' olduğu ortaya çıkınca müftü, 'İmam olamazsın' demiş. O adam da savcıya, "Dün öğleyin camiye gittim, müftü camide idi. Müezzin Türkçe kamet getirdikten sonra baktım, müftü namaza başlamadı, dikkat ettim; dudakları kıpırdıyor, Arapça kamet getiriyordu' şeklinde bir ihbarda bulunmuş. Savcı da bunun üzerine takibata başlamış..." (*)

EZAN OKUYANA 7 AYLIK YEVMİYE CEZASI

Laiklik uyarısı da bu çarpıcı örnek de "noter usulü çalışan" mebusları ikna edememişti. Zaten aksi bir karar olamazdı. Yeni bir kanun tartışılmıyordu ki. Onlara talimat verilmişti, "Kanunsuz ezan yasağı"na uymayanlara 9 yıldır uygulanan "kanunsuz cezalar"a kılıf uyduracaklardı.

Nitekim, hazır başlamışken 16 yıl önceki şapka giyme zorunluluğunu ve 13 yıl önce başlayan Latin alfabesi kullanma zorunluluğunu da dahil ederek, "Ezan ve ikamet okuyan üç aya kadar hafif hapis veya on liradan iki yüz liraya kadar hafif para cezası ile cezalandırılır" şeklinde TCK'ya girmişti.

Sakın metindeki "hafif" ifadesi sizi yanıltmasın, bunlar çok ağır cezalardı.

"10 liranın, 200 liranın neresi "ağır" demeyin. CHP dönemindeki bu miktarları, bugünkü Türkiye'ye göre mukayese ederseniz yanılırsınız.

Bu cezaları, başka bir CHP zulmü olan "yol parası"na göre değerlendirin. Hani şu zaten devletin temel vazifelerinden biri olan "yol"u yapmak için her vatandaştan istenen 6 Liralık yol parası... Kur'an'ı ezanı yasaklayan ama Müslümanı sömürmeye gelince, ahırda-tarlada ne varsa tamamını "öşür" sahtekarlığıyla alıp götüren devletin istediği 6 Lira... Tabii kimse bu parayı ödeyemiyordu ve her vatandaş 6 Liranın karşılığı olarak 6 gün yol yapımında çalışıyordu. Yani çok kaba bir hesapla, bir kere ezan veya ikamet okuyanın ödeyeceği "hafif" para cezası 10 günlük yevmiye ile 7 aylık yevmiye tutarı arasında değişiyordu.

Ayrıca, "3 ay hapis" veya "200 Lira"nın, en üst limit olduğunu zannediyorsanız yine yanılıyorsunuz. Kariyer merdivenlerini uçarak çıkmak isteyen hakim ve savcılar bu "üst" limitleri delik-deşik ediyor, kimse de "Siz ne yapıyorsunuz" demiyordu.

(*) (TBMM Zabıtları, 6. Dönem, 3. Yasama Yılı, 55. Birleşim, 23 Mayıs 1941, Cilt 18, s. 144)