CHP halkýn yönetimde temsil edilmesi amacý ile belki de en önemli görevi bu sayýlarak kurulmuþtur. Yani Cumhuriyetin ilkelerinin halka ulaþtýrýlmasýný ve kabulünü saðlamak maksadýna yöneliktir. Bu saðlanmýþtýr ve halk devletin istediði biçimde yaþamanýn adýmlarýný atmýþtýr. Bu yaþam tarzýnýn tamamý bizim tercihimiz mi yoksa yabancýlarla yapýlan anlaþmanýn gereði mi olduðu tartýþýlmamýþ ve halk Avrupalý gibi yaþamaya yönlendirilmiþtir.
CHP, demokrasinin yani halkýn devleti yönetmekte etkin olmasý için kurulmasý yanýnda en önemli görev olarak cumhuriyet ilkelerinin ve bunun simgesi olan Atatürkçülüðü savunmak amacýyla çalýþmýþtýr. Bu partiden sonra kurulan DP Atatürkçülük karþýtý olmakla itham edilmiþ ve etkisinin sýnýrlandýrýlmasýna çalýþýlmýþtýr. Oysa böyle bir þey söz konusu deðildir. DP yönetiminde hiçbir þekilde yeni yaþam tarzýna, herhangi bir itiraz olmamýþ ancak ezanýn Türkçe yerine Arapça okunmasýna izin verilmiþtir. Hatta DP Atatürk için yapýlmasýna baþlanan Anýtkabir’i kýsa sürede tamamlamýþ ve cenazesinin Etnoðrafya Müzesi’nden alýnarak buraya taþýnmasýný saðlamýþtýr. Cenazeyi taþýyan arabayý çekenler Harp Okulundan yeni mezun olan kiþiler arasýndan seçilmiþti, ben de bunlardan biriydim.
***
CHP taraftarlarýnýn en önemli özelliði Cumhuriyetin kuruluþuyla gelen prensiplerin savunucusu olmasýydý. Anadolu’da ise bu tartýþýlmýyor, insanlarýn farklýlaþmasýna eskiden beri sebep olan konular onlarý farklý partilere yönlendiriyordu. Bu arada geliþen DP’nin gücünü paylaþmak isteyenler ekonomiyi canlandýrýyor ve onlar da ülke yönetimini etkileyecek güce sahip oluyordu. Bu durum, DP ve ondan sonra gelen partileri yönlendiriyordu. Giderek ekonomi; geçmiþteki ilkeleri anlamsýz hale getiriyor ve refah ön plana çýkýyordu. Merkez sað partilerin gücünü bu ve kültürdeki küçük deðiþmeler saðlarken CHP halâ ve sadece kuruluþ ilkelerinin ve Atatürkçülüðün savunucusu oluyordu. Türkiye’nin asýl önemli sorunu, bir yandan refah diðer yandan ilkeler yorganý ile örtülüyordu. Gerçekte bu ikisi de bir araçtý ve ülkenin siyasetine yön veren ekonomik güçlerin karþýsýna ilkeleri savunarak çýkýlýyordu. Bu durum çok rahatsýz ediciydi ama fark edilmiyordu.
Türkiye’nin asýl sorunu, dýþ politikasý ve dünya üzerindeki yeriydi. CHP baþýndan beri Avrupacýydý ve kökleri burada olan sermaye tarafýndan destekleniyordu. Ama kimse bunlardan söz etmedi ve merkez sað partiler Cumhuriyetin kuruluþ ilkelerine karþý çýkmakla itham edildi. Yani ülkemiz niteliðini bilmediði bir çatýþmanýn zeminini oluþturdu ve darbeler yoluyla bir taraf kazandý ama bu arada, dünyayý yönetenler yani Türkiye üzerinde kendi çýkarlarýna uygun siyasi hedefleri olan yabancý güçler, ekonomik geleceði de hesaplýyor ve Türkiye’nin coðrafi konumunun, kültürel birikiminin bölgeyi nasýl etkileyeceðini deðerlendiriyordu.
Türkiye’deki darbeleri en yakýn dostlarýmýzýn yaptýðýna inanýldý. Þu soruya cevap aranmadý. Birbirinin en yakýn dostu sayýlan ülkeler yani ABD ve bazý Avrupa ülkeleri neden Türkiye’nin durumunu konuþarak yönlendirmiyorlar da darbeyi destekliyorlar.
Biz dünya üzerindeki çatýþmanýn Batý ile SSCB arasýnda olduðuna inanýyorduk ama esasýnda ülkemizde dost sandýðýmýz ülkeler mücadele ediyordu. Ýþin dikkate deðer tarafý istihbaratýmýzýn da bu çatýþmayý Doðu ile Batý arasýnda saymasý ve komünist örgütlenmelerini en önemli konu saymasý idi. CHP kuruluþ felsefe ve ilkelerine uygun olarak ve ayrýca dýþ güçlerin yönlendirmelerinin etkisinde kalmayarak ya kökten deðiþecek ve dünya üzerindeki yerimizi sorgulayýp tartýþacak ya da ülkemizdeki mücadelenin dýþýnda kalacaktýr diye düþünüyorum.