CHP’nin eteği

Dün paralel medyada okuduğum yazılar içinde en beğendiğim yazı “Türkiye Türklerindir” gazetesinin tekerlemeci yazarına aitti. Yazıdan çok etkilendiğimi, ona ve aynı duygusal çöküntüyü yaşamakta olan arkadaşlarına bilhassa üzüldüğümü söylemeliyim. Yaşadıkları kolay hazmedilir şeyler değildi.

Taşrada, küçük kavruk şehirlerde, dağ köylerinde falan değil ülkenin en batı illerinde, sahillerinde doğmuş, iyi eğitim görmüş, iyi beslenmiş, ülkenin ve toplumun tepeden dizaynı, gerektiğinde tepelenmesi konusunda daha önce de defaatle görevler almış, sorumluluk sahibi aydınları olarak kendisi ve diğerleri, bu cahil, bu iş bilmez, gerçeği görmez halka defaatle hitap etmişler, neden AK Parti’ye değil de CHP’ye oy vermeleri gerektiğini tane tane anlatmışlardı halbuki! Lakin sonuç fecaatti!

Bu halka güvenilmezdi işte! Beyaz Türklerden sorumlu olduğu halde, sırf pop-sosyolog sıfatını kaybetmemek için gönül eğip orta sınıflarla ilgilenme fedakarlığını gösteren, buradan kendine şık bir kılık biçen Ertuğrul Özkök’e reva gördüğü muameleyle mukabele etmişti çok kıymetli Yılmaz Özdil’e. Keza Mehmet Y. Yılmaz’a, Kadri Gürsel’e, Ayşe Arman’a, Nazlı Ilıcak’a, Nevval Sevindi’ye...

Kara Kürtlerin, Hasan Cemal’e, Cengiz Çandar’a, Ece Temelkuran’a, Ezgi Başaran’a vesaireye itibar edip de “yahu lafı mı olur, çözüm süreci de neymiş, tabii ki Erdoğan gitsin de Kürtler ölürse ölsün” demedikleri gibi tıpkı.

Ee artık günah ondan gitmişti.

Sen bilirsin kardeş” demek zorundaydı.

Nitekim “kendi düşen ağlamaz”dı.

Hani istifalar?

Bu kadar eğlence yeter. Girdikleri mücadeleyi “savaş” boyutuna taşıyan ama yaşadıkları ağır hezimetin gereğini yerine getiremeyenlere toptan “geçmiş olsun” diyelim ve işimize bakalım.

Seçimler sorunlarımızı çözemezdi, çözmedi. Ama sandık, yaşadığımız o olağanüstü dönemde paralize olarak hakemlik vasfını yitiren tüm kurum ve kurullar yerine, “hükmün asıl sahibi”ni yani halkı hakem tayin ederek doğruyu tesis etti.

Halktan yeterince teveccüh görmeyen herkesin yapması gereken ilk iş “ben nerde yanlış yaptım” demesi diyebilmesi elbette. Halkı suçlaması ya da kendi düşen ağlamaz demesi değil.

Lakin ne CHP’den ne CHP-Cemaat koalisyonuna açıktan destek veren yandaşlardan istifa açıklayan olmadı henüz. Bilakis CHP’ye dair hiç ümit beslemiyor olmalılar ki sadece Cemaatin hatalarını sıralayarak araziye uyum çabasındaydılar dün itibariyle.

Bu, en başta CHP’ye zarar. Ayrıca paralel yapının gizli siyasi hesaplarını, yerli yabancı sahiplerinin kimliğini yahut giriştikleri kirli ve tehlikeli operasyonlarını değil de işlemeyen seçim stratejilerini, tutmayan taktiklerini eleştiri konusu yapmak, ahlaki olmadığı gibi siyaseten de yanlıştır.

Halk CHP-Cemaat koalisyonun neden kurulduğunu gördüğünü, midesinin fena bulandığını daha dün söyledi yahu en net şekilde!

Bunu görmemek için başınıza geçirdiğiniz şeyin kendi eteğiniz olduğunun farkında değil misiniz?

Ayten sizlere ömür!

Onların söylemediğini insanlık namına ben söyleyeyim. CHP’nin görünmez zannettiği çelişkisi ve telafi edilemez büyük hatası şu oldu: 

Daha düne kadar Cemaat’ten, devlete sızabilmek için hukuku kullanıyor, siyaseten tasfiye etmek istediklerine soruşturma açıyor, suçsuz insanlara suç atıyor, yoktan delil üretiyor diye bahsettiğini ya unuttu ya da oyuna talip olduğu insanları aptal yerine koydu.

Paralel yapı AK Parti hükümeti için benzer yöntemlerle iş tutunca da bu defa, bu iddiaların doğru, kasetlerin montajsız, cemaatin suçsuz, operasyonların hukuki, CHP-Cemaat aşkının hakiki olduğuna inanılmasını bekledi toplumdan.

Sonuç malumunuz.

Ne tenleri ne genleri uyuşmayan bu zoraki çiftin birlikteliğinden bir şey çıkmasını beklemenin tabiat ve siyaset dışı olduğunu anlamak bu kadar mı zordu?

Nasıl bir çaresizliktir ki, başkasının kasetiyle iktidar olacağını dahi zannedebildi tek parti döneminden bu yana iktidar yüzü görmemiş 90’lık parti.

Nitekim düşükle sonuçlandı işte o suni döllenme de.

Ayten sizlere ömür yani. Cemaat can çekişmede.

CHP mi? Ona bir şey olmaz. Böyle gelmiş böyle gider.