CHP’nin iflası

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün grup toplantısında yaptığı konuşmayla partisinin iflasını resmen ilan etmiş oldu.

Neden mi? Anlatayım.

NATO’nun Norveç’te düzenlediği askeri tatbikatta yaşanan büyük rezalet, Türkiye’ye yönelik kuşatmanın son göstergesi sadece… Altyapısı daha geriye gitse de somut saldırıların başlangıç tarihini 2013 yazı olarak işaretleyebiliriz.

O günlerden itibaren hedefteki isim hiç değişmedi. Hedef Erdoğan’dı ve Erdoğansız AK Parti bile bir seçenek olarak kullanışlı bulunmuştu.

Ağaç gerekçeli kalkışma, yolsuzluk iddialı kumpaslar, PKK terörü, DEAŞ terörü, PKK güdümlü Demirtaş kışkırtması, ekonomik kıskaç, sınır ötesinden çevreleme, 15 Temmuz kalkışması dahil her şey denendikten sonra görüldü ki; bunlar yeterli olmuyor.

Tayyip Erdoğan ile AK Parti’yi, Tayyip Erdoğan ile Milleti, Tayyip Erdoğan ile Türkiye’yi birbirinden ayırmak mümkün değil.

Tıpkı Kürt ile Türk’ü, Alevi ile Sünni’yi, laikçi ile dindarı, Ensar ile Muhacir’i birbirinden ayırmanın mümkün olmaması gibi.

Bilakis her saldırı, daha sıkı kenetlenme için sağlam bir sebebe dönüşüyor.

Saldırıların sahibi, işe doğrudan el koymak zorunda kaldı o yüzden.

Hem aparatlarla ilişkisi iyice görünür olduğu ve artık komik kaçtığı için, hem yıllardır yatırım yaptıkları her terör örgütü boşa düşürüldüğü, çöpe dönüştüğü ve başarısız olduğu için.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye sistematik saldırı için var edip beslediği PKK ve FETÖ ile bağı artık kendisinin de gizlemeye gerek duymadığı kadar ortada.

PKK’nın PYD-SDG vesaire kamuflajları yırtıldı. ABD’nin açıktan 3 bin TIR dolusu silah verip eğittiği teröristlerin PKK’lılar olduğu, DEAŞ’ın kendi güdümündeki bir başka terör aparatı olduğu, PKK ile düşman değil kardeş olduğu en kalın kafalının bile anlayacağı şekilde anlaşıldı.

Aynı ABD’nin Fetullah’a kalkan olması, FETÖ’cü teröristlere kucak açması, FETÖ’nün Türkiye aleyhtarı propagandaya devamı için alan açması, 15 Temmuz bağı ortada olmasına rağmen suçluları teslim etmemesi ha keza. 

Artık gizli olan açık oldu. Rıza Sarraf davası, 17-25 Aralık’ta FETÖ’nün başaramadığının yeni sürümünden; NATO tatbikatındaki rezalet 2013’ten beri bâtında olanın zâhire dönmesinden başka şey değildir.

Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün ve meşru Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşman lider olarak hedef tahtasına konulması, Erdoğan’ın şahsında Türkiye olduğunun göstergesidir.

Buna verilmesi gereken tepki en üst seviyede gösterilir, gösterilmiştir. Rasyonel siyasetin imkanları içinde Türkiye’nin menfaatleri neyi nasıl gerektiriyorsa öyle yapılır.

Yapılmayacak şey, NATO skandalındaki ya da Sarraf davasındaki hedefe hizmet etmektir.

Yapılmayacak şey FETÖ’nün, PKK’nın, DEAŞ’ın beceremeyip yarım bıraktığı, ABD’nin kaba saba bir biçimde tamamlamaya çalıştığı, Türkiye’nin düşürülmesi planına uymamaktır.

Yapılmayacak şey FETÖ ağzıyla FETÖ tezlerini savunmamaktır. PKK’ya bahane üretmemek, teröristlerin ardından ağıt yakmamaktır.

15 Temmuz işgal girişimine “tiyatro”, Sarraf davasına “ayakkabı kutusu”, NATO skandalına “danışıklı” argümanıyla yaklaşmamaktır ama ne yazık ki CHP tam da bunları yapmaktadır.

Türkiye’ye saldırıda kullanılan iddiaları tekrar etmeyi muhalefet etmek, maharetli olmak sanıyor.

Hükümete muhalefet etmekle Türkiye’ye düşmanlık etmek, ülkeye ihanet etmek arasındaki devasa farkın ayırdına varamıyor.

Üstelik FETÖ, PKK, DEAŞ ve ABD’nin üretip dolaşıma soktuğu iddiaları ve her biri ayrı ayrı görkemli şekilde çürümüş argümanları 2013’ten beri yapılan tüm seçimlerde tekrar etmiş olmasına, yüzde 25 olan oyunu yüzde 26 yapamamış olmasına rağmen!

Halk bu iddialara açıkça itibar etmez iken. Bunun Türkiye’nin bekasına yönelik kullanıldığını görüyor iken, Kılıçdaroğlu CHP’si bunu görmüyor.

Dün de bunu ispat eden bir konuşma yaptı Kemal Kılıçdaroğlu. Türkiye’ye saldıranlarla aynı yerde, aynı şevkte, aynı hedefteydi.

Niyet siyaset değil demek ki...