CHP’nin ıskaladığı...

Dün Kılıçdaroğlu ve ekibine sorduğum sorulara tabandan destek ve olumlu tepki geldi. Mesajların özü aynıydı; biz düşündük, söyleyemedik, sen yerimize sormuşsun...

Sevgili dostlar, Türkiye’nin “SOL KANAT” ihtiyacını doldurmasını bir vatandaş olarak gönülden destekliyor ve bu boşluğa” aday olan CHP’ye sorduğum sorulara bugün bazı tespitler ile devam etmek istiyorum...

Bu noktada geçmiş dönemden aklımda kalan bazı görüntüleri sizlerle paylaşmak istiyorum. CUMHURİYET kutlaması yapılıyor, süslü teyzeler, ülkeye yabancı oldukları yüzlerinden okunan bazı ablalar-abiler, aralarında konuşarak cadde boyunca yürüyorlar. Konuşmalarında şu tip cümleler dışarı kadar taşıyor: Bu ülke İran olmayacak! İrtica ezilecek ! Burası Türkiye, hep böyle kalacak !

Bu arkadaşlarımızın “Cumhuriyet” kavramından anladıklarına bakın; “İran olmamak, irticanın onların yöntemleriyle yok edilmesi, kendileri gibi düşünmeyenlerin fişlenmesi” ! Önemli soru şu; “irtica” dedikleri ne ? Çok açık; bu ülkenin inanan insanları. Bu ülkenin başını inandığı için bağlayan ve bu yüzden oğlunun askerdeki yemin törenine giremeyen annesi ! Bu insanlar “hastalıklı ideoloji” tarafından “mürteci” ilan edilmiş. Aynen kendi “Kürt kökenli insanlarımızın” bölücü ilan edilmesi gibi...İşte CHP’nin kaybetme sebeplerinden “biri” hatta “en önemlisi” bu cümlelerde gizli !

Sevgili dostlar, yukarıdaki mantığı ve manzarayı uzun yıllar yaşadık, uzantılarını ve uzatmalarını da hâlâ yaşıyoruz... Cumhuriyet’i “İran olmamak”, “bu ülkenin insanlarını dışlamak” olarak algılayanlar ve “o zihniyet” yıllarca bu ülkeyi “baskı” altında tuttu ve “bir şey olmamak uğrunda” ne “olabileceğimizin de” önünü kesti. Tek bir dertleri vardı; “hasta kafalarındaki yarattıkları standart insan dışında kalanları” ülkenin “ağırlık merkezlerine” sokmamak. Neyin ne olduğu, Cumhuriyet kavramının sınırları, yapılabilecekler-yapılanlar hiç ama hiç önemli olmadı. Tek bir dert vardı her zaman; “olmama yolunda” kendi vatandaşını “bölücü-gerici-mürteci” ilan etmek ve her zaman NEYİN OLMAMASI gerektiğini aşılamak ! Türkiye “İran olmayacaktı” ! Olma ihtimali hiç oldu mu gerçekten ? Bu “olmasın” tezi ve çeşitlerini savunanlar “olmamaktan” başka bir şey görmedikleri ve sorgulamadıkları için şu soruyu asla sormadılar: Türkiye, neden IMF, Dünya Bankası ve içerideki-dışarıdaki 5000 kişiye yılda 50 milyar doların üstünde faiz ödüyor? Veya Türk ekonomisinin kaymağını kimler yiyor, kimler içiyor? Ülkeyi kimler soyuyor ? Asker-İşadamı-Bürokrat-Siyasetçi kol kola verip ülkenin kaynaklarını nasıl “iç ediyor” !

Sevgili dostlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin “cumhuriyet” vurgusunu sadece “olmamaktan” ibaret görenler ve bunların toplumun her eksimindeki uzantıları, yarattıkları tehdit algılamaları ile içeride bu düzenin devamını isteyen “iç-dış yerleşik düzene” bilerek-bilmeyerek yıllarca hizmet ettiler. Bu kirli oyuna katılmaları-alet olmaları sonucu bu ülkede Cumhuriyetin “ kimsesizlerin kimsesi-hepimizin her şeyi olmasına izin vermediler! Bu ülkeyi 1946’dan 2004’e “seçkinler çekti-çekiştirdi”, ülke “iç-dış yerleşiklerin” elinde oyuncak oldu. Birileri sokaklarda “olmayacak” havası basıp kendini bu gaza kaptırırken, onları sahaya itenler ve yönetenler CEPLERİNİ DOLDURDULAR !

Sonuç: Yukarıdaki sahnelerin neredeyse tamamında CHP malesef kurumsal olarak yer aldı ve bilerek-bilmeyerek, isteyerek-istemeyerek bu akımın bel kemiğini oluşturdu. “Cumhuriyet Partisi Olmak” kavramını “seçkincilik” olarak algılayan felsefe gittikçe arttı ve içeride “semiren burjuvanın da” bu oyuna 1960’lar sonrası katılmasıyla “halkın çoğunluğunu mürteci-bölücü” diye dışlayan, küçük gören bir “seçkinler” sınıfı ortaya çıktı...Bu sınıf zamanla CHP’nin tamamını ele geçirdi, siyasetini belirledi ve Atatürk’ün halk için kurduğu parti “Medya-Holding-Banka patronlarının” sofralarından “yönetilir” hale geldi...Bugün de durum farklı değil; “malum medya”, holding medyasının baronları, yerleşik finansal yapı; hepsi için CHP “kendilerinin bir sigortası-garantisi” !

Son söz : Cumhuriyetini korumak isteyen her Türk vatandaşına seslenerek bitiriyorum: Senin, benim, bizim en büyük düşmanımız “ne irtica, ne de bölünme” gibi masallar olamaz ! En büyük düşmanımız, “kanımızı, canımızı, varlığımızı” emen yerleşik yapıdır ve sökülmeye başlayan bu “düzen” tam olarak yerinden edilmeden bu ülkede “CUMHURİYET tam olarak asla kimsesizlerin kimsesi” OLAMAZ!