CHP’nin kıble tayini

İşte bir CHP olağanüstü kurultayı daha. Ve işte CHP’de bir kıble tayini girişimi daha. 

CHP için “Sermayesi eriyen adam” nitelemesi bana ait.

Toplumsal karşılığı tükenen bir siyasi yapı CHP ve onun için de, hem eski kodlarıyla devam edip, hem de panik halinde toplumsal karşılık üretmeye çalışıyor. 

Kurultay öncesinde “İslamcı” kökenden gelen Mehmet Bekaroğlu’nun “Yeni açılım” adına partiye üye yapılması, Bekaroğlu açısından ne anlam taşır bilmem ama, CHP açısından kıble tayininde bir kafa karışıklığının yansıması olduğu muhakkak.

Kıble dediysem, dini bir anlamda değil, bir yön tutarlılığı anlamında kullanıyorum. Müslüman için de kıble, çok net bir yön tutarlılığı anlamına geliyor. Günde beş vakit kıbleye dönen Müslüman, yüreğinde Allah ile irtibatını diri tutmak gibi bir hassasiyeti yüklenmiş oluyor.

Bekaroğlu’nun hiç şüphesiz bir yönü var. Bekaroğlu’nun yönü ile mesela Kılıçdaroğlu’nun yönü nerede buluşuyor olabilir? Yoksa Kılıçdaroğlu’nun siyasal kimliği, hem Mansur Yavaş’ın, hem Sinan Aygün’ün, hem Mehmet Haberal’ın, hem Bekaroğlu’nun siyasi kimliklerini harmanlayacak bir vüs’ate mi sahip? 

Doğrusu ben, CHP’nin mesela Bekaroğlu’nun çizgisine gelmesine sevinmeliyim. Türkiye, klasik CHP bagajından ne oranda kurtulsa kardır bana göre.

Bir ara Amerika’da  “pasif laiklik” üzerine akademik çalışmaları ile tanıdığım Ahmet Kuru, mahalli seçimler öncesinde Camia’nın CHP’ye oy vereceğinin konuşulduğu günlerde, bu süreçte CHP’nin dindarlara açılması gibi bir sonuç doğabileceğine işaret ediyor ve bunu olumlu bir gelişme olarak niteliyordu. Camia, bunu bir strateji olarak mı benimsedi, yoksa Ahmet KuruTayyip Erdoğan karşıtlığının savurduğu bir konumu taban nezdinde güzelleştirmek için mi böyle değerlendirmeler yapıyordu, bilinmez, ama Kılıçdaroğlu’nun tüm girişimlerinin çok net bir kıble zaafını sergilediği açık bir gerçektir.

CHP Kılıçdaroğlu’na nasıl geldi?

Yarın Sarıgül ile ilgili operasyonlara maruz kalır mı?

Mehmet Haberal bir başka operasyonun uzansıtı mıdır? Ve Mehmet Bekaroğlu hiç olmazsa CHP’yi “İslami sol” limanına demirletmeyi başarır mı?

Ulusalcılar bu kurultayda yol ayrımına gelir mi? Ulusalcıların parti dışına atıldığı bir CHP, klasik CHP olmanın neresinde durur?

Ve bütün bunların halktaki karşılığı ne olur?

“Zayıf atın kıblesi olmaz!” diye bir söz var.

Belki de Kılıçdaroğlu’nun “liderlik zafiyeti” ile  CHP’nin toplumsal karşılığının erime zamanı birbirine denk düşüyor.  

Bir ara Kılıçdaroğlu’na danışmanlık yaptığını ifade eden bektaşi meşrep biri zat, bana, Hüyesin Gülerce’ye ve bildiğim kadarıyla Ali Bulaç’a ulaşıp, bizi Kılıçdaroğlu ile buluşturmak  istedi. Kılıçdaroğlu’nda islami kesime ulaşma arzusunun bulunduğunu ifade ediyor, bizimle görüşmenin onun üzerinde olumlu yansımalarının olacağını söylüyordu. Kendisi de bizim şahsımızda Alevi kesimle dindarların daha sağlıklı iletişim kurmasının önemine işaret ediyordu.

Şahsen o zatın “iyi niyet”ine güvendim. Görüşme için “olabilir” gibi baktım. Hüseyin Bey ile de görüştüm, o zat ona da ulaşmıştı. Hüseyin bey daha ihtiyatlı idi. 

O günlerde Kılıçdaroğlu, - her zaman öyle oldu ya- Tayyip Erdoğan’a ve Hükümete ağız dolusu hakaretler savuran konuşmalar yaptı. Bunun üzerine ben, o zatı aradım ve “Bu nitelikte birisi ile görüşmenin hiçbir faydası olacağını düşünmüyorum” diyerek, o süreci bitirdim.

Yani yeni değil, Kılıçdaroğlu etrafında dindarlara açılım olayı?

Ama anlaşılan içinin doldurulmasında ciddi problemler yaşanıyor.

Bunda Kılıçdaroğlu’nun kapasite sorununun etkili olması dikkate alınabilir.

Ama daha ötede, klasik CHP dokusu ile yaşanacak uyuşmazlık üzerinde durmak gerekiyor.

Bu kurultay, CHP’nin kıble sorununu çözebilir mi? Mesela “ulusalcılar”ın tasfiye sürecini başlatıp, geride daha kıble tutarlılığı olan bir CHP’nin yolunu açar mı? Gerçekten ulusalcılar tasfiye edilince geride kalan CHP, mesela “sosyal demokrat” çizgide bütünlenmiş bir yapı arzeder mi?

Benim için son soru:

Mehmet Bekaroğlu, CHP’ye kendi ideolojik çizgisi adına nasıl bir misyon taşıyacak?