CHP’nin özrünün anlamı

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu şaşırtmaya devam ediyor. Bu defa ‘hayırlı’ bir şaşırtmaca yaptı ve iki yardımcısını da yanına alarak 27 Mayıs (1960) darbesi sonrasında idam edilmiş eski başbakan Adnan Menderes ve bakanları Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan’ın mezarlarını ziyaret etti. “Ezber bozmaya mı geldiniz?” sorusuna, “Tarih bize ders verdi, dersimizi aldık ve buraya ezber bozmaya geldik” cevabını verdi.

Güzel...

İşin güzelliği şurada: CHP tarihten ders alma konusunda sabıkalı bir parti; şimdi genel başkan düzeyinde birlik ve beraberlikten söz ediyor, geçmişin yanlışlarını kabulleniyor ve siyasi idamları ‘cinayet’ sayıyorsa, bu, gerçekten ezber bozucu güzel bir adım...

Hayır, burada, geçmişin tozlu raflarından CHP’nin vahim yanlışlarına dair dosyaları teker teker indirip bir ‘günah galerisi’ sergileyecek değilim. Herhangi bir tarafsız tarihçinin Cumhuriyet tarihi boyunca işlenen siyasi günahlarla ilgili tespitleri, ya da son 80 yılda siyasetin içinde veya yakınında bulunmuş pek çok gözlemcinin kişisel tanıklıkları yeterince yol gösterici zaten...

O uzun tarih boyunca olmayan şey, CHP adına konuşabilecek birilerinin çıkıp “Yanlış yaptık” deme cesaretiydi. ‘CHP’li olmak’ sanki ayıpların da az olmadığı bir geçmişin bütününe sahip çıkmayı gerektirirmiş gibi. Kılıçdaroğlu, bir hayli savrulduktan sonra, nihayet bu yanlış gerçeği değiştirmeyi göze alabildi.

Demokrasi tarihi bizden eski ülkelerde kuruluşu yüzlerce yıl önceye dayanan siyasi partiler var; o partilerin bugünkü yönetimleri hiçbir zaman partilerinin geçmişini bir tür ‘asr-ı saadet’ gibi gösterme yoluna başvurmaz, çoğu daha en baştan eleştirileri kabullenir. Aksi halde İngiltere’de tarihi kökleri 1678’e uzanan Muhafazakâr Parti’nin bugünkü lideri David Cameron ile 1900’ün başında kurulmuş İşçi Partisi’nin şimdiki lideri Ed Miliband’ın işi hayli zor olurdu.

Bu sebeple de, ABD’de kimsenin aklına Vietnam Savaşı’na partisinin katkıları yüzünden Barack Obama’yı sorgulamak geçmez.

Partiler, kalkış noktaları ideolojik de olsa, zaman içerisinde değişime uğrarlar; bu sebeple hiçbir yönetim kendisinden öncekilerin yapıp ettiklerini savunma ihtiyacı duymaz. Duyarsa, kendisini daha baştan başarısızlığa mahkum etmiş olur.

‘Tarihten ders almama’ özelliği, geçmişle arasına mesafe koymayı bilmiş Bülent Ecevit’in kısa dönemi hariç, CHP’nin sandıktan başarıyla çıkamamasını garanti etti. Karşısında siyaset yapanlar, ne zaman sıkışsalar, tarihten işlerine yarayacak bir ‘siyasi günah’ bulmakta hiç zorlanmadılar...

Ülkeyi on yıl boyunca yönetmiş bir siyasi kadronun üç önemli isminin idamı o günahların en büyüklerindendir. 27 Mayıs darbesine ‘hayırhah bir müdahale’ gözüyle bakabilen, bu sebeple üç siyaset adamının idamını hoş görebilen unsurları sadece içinde barındırmıyor CHP, siyasi kişiliğini öyle düşünenlerin fikri önderliğine borçlu.

CHP liderinin yanına iki yardımcısını alarak ‘üç siyaset şehidi’ni kabirleri başında ziyaret etmesi ve “Tarihimizden ders çıkardık, onun için buradayız” demesi, umarım, kendi partisi içinde olumlu yankı bulur.

Ezberi bozulması gerekenler, bir kısım CHP’liler çünkü...