CHP’nin Suriye Konferansı: Tercihleri, çelişkileri, siyaseti

CHP’nin yeri Baas rejiminin yanıdır. Bu tutum Suriye Konferansında da değişmedi, ancak yeni partnerler edinerek. 

İşe yanlış davetli tercihleriyle başladı CHP. PKK’yı açıkça destekleyen, teröristlerle mutluluk pozları vermekten çekinmeyen ve Türkiye’nin PKK’ya karşı Suriye’de gerçekleştirdiği askeri harekatları “Türk soykırım koridoru” diye yaftalayan birinin görüşlerine başvurdu. Daha da beteri davetli Amy Holmes’un “Türkiye YPG’yi daha çok taciz ediyor. Asıl YPG’nin Türkiye’de 25-30 km’lik bir güvenli bölge oluşturması lazım” diyerek Türkiye’yi tehdit ediyor olmasıydı. Üstelik bu görüşlerini konferansta da tekrarladı. “Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyini istilasına karşı çalışılmalı. Türkiye PKK ile barış görüşmelerine başlamalı’ diyerek YPG’yi“barış gücü” olarak niteledi. Konferansı organize eden ve oturumu yöneten Ünal Çeviköz ise bu ifadelere müdahale etmediği gibi şerh dahi düşmeyerek “CHP Genel Başkan Yardımcısı” sıfatıyla rezaletin altına imzasını attı. 

Bir diğer skandal, Suriye’den yönelen en büyük tehdidin yok sayılmasıydı. Türkiye’nin şehitler vererek sürdürdüğü terörle mücadele muğlak-kaypak ifadelerle geçiştirilirken sınırımızda ABD desteğiyle oluşturulmaya çalışılan PKK devleti konu dahi edilmedi. Sonuç bildirgesinde de Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında da adı geçirilmeyen PKK-YPG “diğer aktörler” başlığı altına sokuşturularak gizlendi. 

Nitekim CHP Genel Başkanı daha önce “Bizim için YPG terör örgütü değildir. Kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur” diyebilmiş, Afrin operasyonu öncesi “TSK sakın ha Afrin’e girmesin” diyerek arka bile çıkmıştı. O yüzden “YPG’yi koruma kalkanı” şaşırtmadı ama skandallar da bununla bitmedi. 

Şöyle deniyor bildirgede: “Suriye’de BM kararlarıyla terör örgütü ilan edilen örgütlere karşı küresel ölçekte işbirliği gerektiğine işaret edilmiştir”. Peki, Türkiye’nin tüm çabalarına rağmen çifte standart uygulayan BM’nin PYD’yi ‘terör listesi’ne almadığını bilmiyor olabilir mi CHP? Bilmiyor ise o da büyük rezalet!

Bir diğeri ise “Türkiye PYD’ye operasyon yapmasın” diyen 5/e maddesinde: “Türkiye’nin Suriye sahasındaki askeri varlığının kontrollü biçimde azaltılması yerine sürekli artırılmaya çalışılması ülkemizi çoklu güvenlik tehditleriyle karşı karşıya bırakmaktadır. Türkiye’nin bölgedeki askeri varlığını genişleterek masadaki gücünü artıracağı düşüncesinin tehlikeli bir hayal olduğu ifade edilerek, Türkiye’nin desteklediği örgütlerin yerlerinden ettiği sivillerin öfkesinin ülkemize yönelmesinden endişe duyulduğu kaydedilmiştir”. Bu laflar PKK’nın ve ABD’nin tekrar ettiği laflardır, aynı sakızı CHP’nin çiğniyor olması sonucu değiştirmez.

Bir diğer rezalet ise PKK ve IŞİD’e karşı Türkiye ile birlikte hareket eden, sınır ötesi operasyonlarda askerimizin önünden giderek yüzlerce şehit veren Özgür Suriye Ordusu’na söylediklerinde. PKK’nın Suriye koluna terör örgütü diyemeyen ama Esed zulmüne ve PKK tasallutuna karşı mücadele veren Sünni Arap ve Türkmenlerden oluşan ÖSO’ya “terörist” diyor CHP. Ülke bekasını ve vatandaşının can güvenliğini korumaya çalışan Türkiye’yi uluslararası alanda zor duruma düşürmeye çalışıyor. 

Öte yandan CHP klasiği aynen devam. CHP girdiği bütün seçimleri kazanan Erdoğan’a utanmadan “diktatör” derken kendi vatandaşlarını kimyasal silahlarla imha etmiş, muhaliflerini hapishanelerde işkencelerle katletmiş, kadınlarına sistematik tecavüzü teşvik etmiş eli kanlı Esed’e “diktatör” diyemediği gibi “katil” bile diyemiyor. Üstelik mütemadiyen heyetler göndererek CHP’lilerin çocuk katili Esed ile yanak yanağa fotoğraf çektirmesini temin ediyor. 

Ama Allah var, konferansta eski CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin Esed’i ‘diktatör’ diye anınca “CHP’de eskiden vicdan sahibi insanlar vardı” demeden de edemedik.