CHP’ye de bir Kazým lazým!

Vaktiyle (bir yazýmý taammüden yanlýþ anlayýp) sosyal medya üzerinden cevap yetiþtirmeye çalýþýrken “yakalamýþtým” onu.

Konu, Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn Bakanlar Kurulu’na baþkanlýk etmesi yahut edecek olmasýydý; yanlýþ hatýrlamýyorsam.

Þu yönde itirazlar geliyordu:

Atatürk’ün yapmadýðý þeyi, neden Erdoðan ýsrara yapmaya çalýþýyor?

Ben de, “Atatürk’ün yapmadýðýný nereden çýkarýyorsunuz?” diyerek, ilk dönem Bakanlar Kurulu toplantýlarýndan örnekler vermiþtim. Hatta bazý toplantýlarýn, Atatürk’ün hastalýðý nedeniyle, Savarona yatýnda gerçekleþtirildiðini yazmýþtým.

Konu buydu...

Yeni Asyagazetesinin yayýn müdürü Kazým, tuttu, “Savarona yatý üzerinden Saray’ý savunmak” gibilerden terbiyesizce bir tweet attý.

Bir “Saray savunusu” yapmamýþtým oysa.

Çünkü konu Saray (yani Beþtepe Külliyesi) deðildi.

Sadece, Bakanlar Kurulu’nun Savarona yatýnda toplandýðýný yazmýþtým.

Sýk sýk Bakanlar Kurulu'na baþkanlýk eden Cumhurbaþkaný Mustafa Kemal, hasta olduðu için Ankara’ya gidemiyordu. Bazen bakanlarý getirtiyordu. Yaptýðý iþ ne ayýptý, ne de yasa dýþýydý.

Kazým, kendisini teþhir eden yazým üzerine, “Ben onu kastetmedim ki” þeklinde, kalýbýna ve nur yüzüne yakýþmayan ucuz bir cevap verdi.

O günlerde, içinde “Savarona” ve “Bakanlar Kurulu” geçen tek yazý bu satýrlarýn yazarýna aitti oysa. Baþka birilerini kastetmiþ olma ihtimali sýfýrdý.

Belki de bana cevap verirken yakalanmýþ olmayý “küçültücü” bir þey sanýyordu ve bu yüzden böyle kurnazlýklara tamah ediyordu. Bilemiyorum...

Kazým, iþte bu olay üzerine girdi dünyama.

Ne yalan söyleyeyim, o güne kadar Kazým’ý, klasik Nurculardan biri sanýyordum. Yazýlarýný okumaya ve “söktürmeye” baþlayýnca gördüm ki, Kazým ve yönettiði gazete, FETÖ iddialarýnýn mümessiliymiþ.

Vaktiyle Ekrem Dumanlý ne söylemiþse, Kazým onu söylüyor...

Fetullahçýlar hangi kalemlerde muhalefet etmiþse, Kazým’ýn adamlarý onlarý tekrarlýyor...

15 Temmuz’dan sonra, zevahiri kurtarmak adýna, darbe karþýtý bir-iki yazý ve habere yer vermiþler...

O kadar.

Geriye doðru eleþtirilerin (suçlama ve tahkir ifadelerinin) dozu daha da artýyor: Erdoðan’ýn yaptýðý her þey kötü... Ýlaveten yolsuzluk, hýrsýzlýk, gasp, rüþvet, ayakkabý kutularý, para sayma makineleri... Ve tabii “Aklansýnlar gelsinler... Hesap versinler... Yüce Divan’a gitsinler... Ýstifa etsinler...” muhabbeti.

15 Temmuz’la birlikte “yavaþlýyorlar”, darbenin etkisi geçince tekrar baþlýyorlar: Hukuksuzluk. Yolsuzluk. Zulüm. Vicdansýzlýk. KHK rezaleti. Adaletsizlik... (Eleþtiriler, özellikle FETÖ’nün ve CHP’nin kavramsallaþtýrdýðý bir dille yapýlýyor.)

Darbecilere tek laf yok.

Fetullah Gülen ve militanlarýna en ufak bir eleþtiri yok... Býrakýn eleþtiriyi, “sitem” bile yok. Hatta “gizli övgü” var...

FETÖ’nün (din alanýnda neþvü nema bulsa da), son tahlilde, kriminal ve darbeci bir yapý olduðu gerçeðini herkes kavradý, hatta Kemal Kýlýçdaroðlu bile kavradý, ama Kazým kavramadý, kavrayamadý.

Çünkü kavramak istemiyor.

Fetullah’ýn Amerikan çýkarlarýna hizmet eden bir CIA ajaný olduðunu bilmek iþine gelmiyor.

Bu nedenle, FETÖ’nün geçmiþ kumpaslarýndan hiçbirini görmedi, görmüyor.

Bu örgüt, bir zamanlar ayný yayýn mecralarýnda dirsek çürüttükleri iki gazeteci arkadaþýný “Tahþiye Kumpasý”yla cezaevine týktý, yüzlerce Nur talebesini aðýr iþkencelerden geçirdi, Kazým dönüp bakmadý bile. Bakmak iþine gelmedi...

Son marifetini biliyorsunuz...

Bugüne kadar FETÖ’ye ve FETÖ okullarýna toz kondurmamýþ Kazým, hafta baþýnda CHP’nin sözde Adalet Kurultayý’na katýldý ve orada Ýmam Hatip okullarýna saldýran, Ýmam Hatiplileri “militan” ilan eden bir konuþma yaptý.

CHP’liler de bu aleni terbiyesizliði alkýþladý...

Fetullah, Ýmam Hatip okullarýný sevmezdi. Hatta nefret ederdi.

Kazým da “hocasýnýn” izinde, Ýmam Hatiplilere kin kusuyor.

Bu iþ için de, zamanýnda Bediüzzaman’a çok çektirmiþ CHP’nin platformlarýný kullanýyor.

Ne diyelim! Birliktelikleri hayýrlý olsun...

CHP’ye de bir Kazým lazýmdý.

Oldu!