Kýrýkkale’nin bir ilçesiydi, yanlýþ hatýrlamýyorsam... “En Sýra Dýþý” ekibiyle konferanstan çýkmýþ, gece canlý yayýnlanacak programa hazýrlanýyoruz.
17/25 Aralýk operasyonunun hemen sonrasý...
Ýnsanlarýn “Fetullahçýlýk” suçlamasýndan köþe bucak kaçtýðý günler...
Çay-kahve molasýnda bir polis müdürü geldi yanýmýza.
Güvenliðimizden sorumlu olduðunu söyledi.
Güler yüzlü ve sohbete açýk, sivil kýyafetli bir Emniyet görevlisi...
Elinde telsizi görmesek, polis olduðunu hiç anlamayacaðýz.
Güler yüzlü ve sohbete açýk tavrý cesaret vermiþ olacak ki, Hasan Öztürk “durumlarý” sordu.
Önce bir þeyler arar gibi tek tek yüzümüze baktý. “Durumlar” sözcüðünden ne çýkardý bilmiyorum ama yüzümüzdeki saf ifadesizliði fark edince baþladý kentteki asayiþ durumunu anlatmaya. Buralar çok sakinmiþ... (“Buralar” dediði, konferans verdiðimiz ilçe.) Ýnsanlar iþinde gücündeymiþ. Çok sýk olay olmuyormuþ. Fakat...
Bir þeyler sezinler gibi olmuþtum...
Sohbete açýk tavrýnda doðal olmayan, yerine oturmayan bir þeyler vardý sanki... Bir yapaylýk... “Fakat” sözcüðü de iþkillendirmiþti.
Þakaya vurarak, “Sende Fetullahçýlýk var mýydý hocam?” diye sordum.
Güldü...
Sesli sesli güldü üstelik... “Nerede bizde o talih!” demeye getiren bir gülüþ gibi algýlanmasýný istermiþ gibi... Yine “doðal olmayan ve yerine oturmayan” sahte bir neþelilik haliyle...
Buralar çok sakinmiþ, çok sýk olay olmuyormuþ.
Fakat...
Fakat son zamanlarda, özellikle lise düzeyinde, Bonzai kullanýmýnda “ciddi artýþlar” olmuþ... Aileler durumdan çok þikâyetçiymiþ... Hatta bazý öðrenci velileri, “Bunu önlemek elinizdeyken, niçin önlemiyorsunuz?” diye Emniyet teþkilatýna sitemde bulunuyormuþ.
Bunlarý duyunca, “E, önleyin o zaman. Niçin önlemiyorsunuz?” diye sordum.
Usulca ve “haklýsýnýz” der gibi kafa salladý. Sonra Güldü. Yine o sahte neþelilik hali...
Nasýl önleyeceklermiþ ki?
Uyuþturucuyla mücadele eden “en uzman ekipler”, Baþbakan Erdoðan’ýn talimatýyla ya açýða alýnmýþ, ya görevden uzaklaþtýrýlmýþ. Fetullahçýlarla mücadele edeyim derken, ortaya ciddi asayiþsizlikler çýkýyormuþ.
Polis müdürü gidince, Hasan Öztürk’e, “Bu adam kesin Fetullahçý” dedim, “Baksana, Zaman gazetesi aðzýyla konuþuyor. Muhtemelen uyuþturucuya da bunlar meydan veriyor.”
Çünkü Fetullahçýlara yönelik ilk ciddi operasyonlarýn ardýndan, Zaman gazetesi “Bonzai” kampanyasýna baþlamýþtý.
Emniyet’teki en uzman ekipler tasfiye edildiði için Türkiye Bonzai bataðýna saplanmýþ... En uzman ekipler tasfiye edildiði için devlet içinde istihbarat zaafý baþ göstermiþ... En uzman ekipler tasfiye edildiði için terörle mücadelede yetersiz kalýnmýþ, vs... Bu türden haberler.
Bu haberlerin bir benzeri dün Amerika’dan geldi.
Kahramanýmýz, bu kez, CIA’ye yakýnlýðýyla bilinen Atlantik Konseyi’nin Orta Doðu ve Türkiye uzmaný Aaron Stein...
Stein, Türkiye’nin baþlattýðý “Fýrat Kalkaný Operasyonu”ndan pek hoþlanmamýþ... “Yenileceksiniz, piþman olacaksýnýz!” diye tehditler savuruyor “The Atlantic”teki yazýsýnda.
Sonra sözü DEAÞ’a ve PKK’ya getiriyor.
Türkiye’nin bu iki terör örgütüne yönelik savaþý da kaybedeceðini söylüyor.
Niye?
Kendisi anlatsýn: “Emniyet istihbaratý operasyonlar kapsamýnda tutuklanan polis memurlarýnýn ardýndan zayýfladý. Tutuklananlar arasýnda en son Gaziantep’te meydana gelen DEAÞ saldýrýsýný soruþturacak olan polisler de vardý...” (Siz Stein’in yazdýklarýný, “Gaziantep’teki canlý bombalar biliniyordu ama FETÖ’cü polisler tarafýndan önlemedi” diye de okuyabilirsiniz.)
Bu satýrlarý okuyunca, bir an kuþkuya kapýldým.
Stein, yazýsýný, Ekrem Dumanlý, Adem Yavuz Arslan, Emre Uslu üçlüsünden birine mi yazdýrdý diye...
Sonra küçük bir araþtýrma yaptým.
Kuþkumda “kýsmen” haklýymýþým.
Hayýr, yazýsýný ismi geçen kiþilere yazdýrmamýþ ama birçok alanda FETÖ’yle iþbirliði yapýyormuþ, Amerika’daki müseccel FETÖ aklayýcýlarýndan biriymiþ!