En son Macron söyledi, Türkiye Azerbaycan’a ‘Suriyeli cihatçýlar’ nakletti diye.
Hatýrlayacaksýnýz, akýlla mantýkla ve gerçeklerle taban tabana zýt bu söylem CHP’li Ünal Çeviköz tarafýndan dile getirilmiþti.
Maalesef CHP, sýrf Baþkan Erdoðan nefretiyle hareket ederek Türkiye muhaliflerine malzeme üretmekte pek mahir.
Türkiye’nin ana muhalefet sözcüsü kendi ülkesini böyle asýlsýz haberlerle itham ederse Türkiye karþýtlarý o sözleri kullanmaz mý?!
Kullanýyor maalesef.
Hayýr, ‘Türkiye Azerbaycan’a destek için asker gönderdi’ dense bu bir noktaya kadar kabul görebilir.
Nihayetinde Türkiye ‘Azerbaycan nasýl isterse o þekilde yardým edecektir.’ diyerek açýk çek vermiþtir. Azerbaycan’ýn ihtiyacý yoktur ama isterse Türkiye asker de gönderebilir.
Fakat özellikle ‘cihatçý’ kelimesi kullanýlarak cihad kurumunun sahibi olan Ýslam dolaylý þekilde hedefe yerleþtiriliyor!
Kafalarýnýn arkasýndaki Ýslam nefretini açýða vuruyorlar.
Duyarlý bir politikacý inanmasa bile bu kelimeyi kullanmaktan kesinlikle sakýnýr!
Cihad, Ýslam’ýn savaþ hukukun düzenleyen bir kurumudur. Nefsi müdafaa ve i’lay-ý kelimetullah için inanç ve fikir özgürlüðünü saðlamayý amaçlar.
Ýslam ordularý cihad kurumlarýdýr.
Onun için bizim ordumuz Peygamber ocaðýdýr!
Peygamber ocaðýnýn mesleði de cihaddýr.
Orduya ‘Peygamber ocaðý’ diye bakan bir millet olarak evlatlarýmýzý askere düðün yapar gibi göndeririz.
Evladýný davul zurna ile askere gönderen baþka bir millet var mý bilmem ama bizim askerimizin adý da ‘Mehmetçik’ tir. Mehmet Muhammed kelimesinin edeben Mehmed’e dönüþmesidir.
Mehmetcik, Muhammedcik demektir.
Bu millet, istiklal savaþýný da cihad ruhuyla kazanmýþtýr. Þehitlik de cihad ruhunun bir parçasýdýr.
Dolayýsýyla birilerinin Türkiye’yi de içine katarak ‘Suriyeli cihatçýlar’ þeklinde kurduklarý cümle, sinelerinde sakladýklarý Ýslam nefretinin dýþa vurumundan baþka birey deðildir.
Makron bunlardan biridir.
Kaldý ki Macron, "Ýslam bugün dünyanýn her yerinde krizde” diyerek nefretini açýkça da ifade eden bir siyasetçidir.
Gelelim meselenin Azerbaycan boyutuna.
Azerbaycan’ýn Suriye’deki muhaliflerden silahlý unsurlarý kabul etmesi ve kullanmasý hayal mahsulüdür, akýl ile mantýk ile gerçek ile baðdaþmayan bir propagandadan ibarettir.
Bu iddia Ýslamafobia hastalýðýna mübtela olan batýnýn desteðini alabilmek için Ermenistan tarafýndan uydurulmuþ bir yalandan ibarettir.
Bu aslý astarý olmayan bir iddiadýr, çünkü her þeyden önce Azerbaycan’ýn böyle bir desteðe ihtiyacý yoktur.
10 milyon nüfuslu Azerbaycan’ýn, 3 milyon nüfuslu Ermenistan ile kýyaslanamayacak derece güçlü bir ordusu vardýr.
Neden Suriyeli savaþçýya ihtiyaç duysun ki?!
Hem askeri personel açýsýndan hem eðitim açýsýndan hem de silah gücü açýsýndan Azerbaycan Ermenistan’dan birkaç kat daha güçlüdür. Ayrýca binlerce Azerbaycan Türkü gönüllü yazýlmak için sýrada beklemektedir!
Öte yandan, Azerbaycan Ermenistan ile düzenli harb konseptiyle savaþýyor. Suriyeli savaþçýlarýn düzenli harbte yapacaðý bir þey yoktur ki onlara ihtiyaç olsun.
Ayrýca Azerbaycan ordusu, cihatçý diye anýlan radikalleri bünyesine de yanýna da asla kabul etmez.
Bir de, neden haklý davasýna böyle bir hamle ile gölge düþürsün ki?!
Hulasa, Türkiye’nin Suriyeli savaþçý gönderdiði söyleminin gerçekle bir alakasý yoktur.
Bu iddia özellikle cihatçý vurgusu yapýlarak hem Türkiye’yi radikallerle iþ tutuyor söylemiyle karalamaya ve mahkûm etmeye matuftur hem de Ýslam düþmanlýðýnýn bu þekilde dýþa vurumudur.
Cihad ulvi bir kurumdur; cihatçý sevk edildiði iddiasý ise süfli bir durumdur.
Kendi ülkesi aleyhine dýþ odaklarýn kullanmasý muhtemel söylem geliþtiren bir güruha raðmen Türkiye gereken yerde gerektiði gibi davranacak ve söyleyenler söylediði ile kalacaktýr.