Cihadi þiddeti sorgulamak

Ýnkar ve ret politikalarýna, hatta Diyarbakýr cezaevine raðmen, eðer devlet Kürt sorununda demokratik bir zeminde durmayý tercih etseydi, Kürt siyaseti, yola silahlý bir hareket olarak deðil, þiddeti ve silahlý mücadeleyi ret eden bir hareket olarak devam edecekti.

Ama devleti yönetenler, demokratik zemini, þiddetin egemen olacaðý bir zemine feda ettiler ve ne olduysa o tarihten sonra oldu.

Devlet uyguladýðý politikalarla bu demokratik zemini adeta terörize etti ve Kürt sorununda þiddetin doðmasýna bir çeþit tarihsel ebelik yaptý.

Buna bakarak, ‘madem ki geçmiþte devlet Kürtler’e zulüm etti, o halde daða çýkmak mukadderdi, bunu hiçbir þey engelleyemezdi’ diye yorum yapmak mümkün.. Ama bu yorumlar bana göre deðil. Þiddetin her þeye raðmen, engellenebileceðine tanýklýk yapmýþ binlerce kiþiden biriyim.. Gözlerimle gördüm ve yüreðimle yaþadým ki, siyasi aktörler ortaya farklý bir irade koysaydý, her þey baþka olabilirdi. Bugün istense, birkaç gün içinde ne Cizre’de kazýlan hendeklerden ve kuþatmalardan eser kalýr, ne ‘fýrtýna çocuklardan’, her þey bir anda normalleþir. Ama siyasi aktörler, tersine davranýp, o hendeklerin ve kuþatma altýna alýnan mahallerin sayýsýný da bir anda on misli, yirmi misli arttýrabilirler.

Bunca dil dökmemin ve belki de kimilerine ‘ne alaka’ dedirtecek bu farklý þiddet olgularýný karþýlaþtýrmamýn sebebini, umarým anlamýþsýnýzdýr. Sözü þuraya getirmek istiyordum:

Avrupa ülkelerinin, Filistin, Suriye, Afganistan, Cezayir’le ilgili politikalarýnýn Müslüman dünyanýn hafýzasýnda hiç de iyi þeylere yol açmadýðýný biliyoruz. Ama bugünkü ‘Cihadi þiddet’ ve terörü bu hafýzaya dayanarak açýklamak mümkün deðil. Çünkü benzer bir hafýzayý Latin Amerikalýlar, baþta Vietnam olmak üzere Uzakdoðu’nun deniz aþýrý sömürgeleri de yaþadýlar ve yaþamaya devam ediyorlar.

Bunu da geçin. Avrupalýlar’ýn son yüzyýl içinde Kürtler’e ve Ermeniler’e verdikleri zararý kimse kimseye vermedi. Sykýs-Picot ve Lozan’la Kürtler’in ülkeleri bilmem kaç parçaya bölündü. Anadolu Ermenileri önce kýþkýrtýldý, sonra Almanya gibi bir devlet Ýttihatçýlarýn sýrtýný sývazlayarak 1915 tehcirinin yaþanmasýna giden yolu sonuna kadar açtý. Ama görüldüðü gibi bugün hedefinde Batý-Avrupa olan uluslararasý bir Kürt ve Ermeni teröründen söz edilemiyor.

Ölümcül hafýzalarýn karþýlýðý mutlaka þiddet ve katliam deðil.

Zulüm görenler, zulmedenlerin yöntemlerini kullanarak, onlara benzeyemez, bu yolla acýlarýndan kurtulamaz ve yüreklerinde açýlmýþ yarayý asla iyileþtiremezler. 

Avrupalý Müslümanlar Kuvaþi kardeþlerden ibaret deðil. Ama Ýslam’ý Kuvaþi kardeþlerle özdeþleþtirmek de kabul edelim ki tamamen ideolojik ve ýrkçý-islamofobik bir tutum. Bu tutumun yaygýnlaþmasýnda, Cihadi þiddetin ve terörün ciddi payý var. Bu yüzden, Kuvaþi kardeþlerin gerçekleþtirdiði katliamý, zulme karþý ‘gecikmiþ bir isyan’, ‘Avrupa’ya hak ettiði bir cevap’ seviyesinde okumamak gerekir.

Kürt sorununda silahlý mücadeleyi kutsayan, bu mücadeleyi ‘devlete tarihi bir cevap’ olarak gören ve iþin kötü tarafý bu ‘tarihi cevabýn’ çözüm sürecine raðmen devam etmesini isteyen liberal/sol aydýnlar gibi davranýlmamalýdýr.

Avrupa’nýn yaþadýðý bu kriz derinleþir ve baþta Türkiye olmak üzere baþka Ýslam ülkeleri Avrupa’yla iþbirliði içine girmez ve diyalog kapýlarý kapanýrsa, üçüncü dünya savaþý çýkmaz belki, ama birkaç yýl içinde Avrupa kendi içine daha fazla kapanmayý ve ‘çeþitliliðinden/çoðulcu kimliðinden kurtulmayý’ tercih edebilir.

Þiddet týrmanýr, ve Le Pen’in Partisi ile Hollande’ýn partisi arasýnda, ýrkçýlýk, nefret ve Ýslamofobi konusunda varlýðýný koruyan ilkesel görüþ farklarý bir anda silinir ve Avrupalý partiler aynýlaþýrsa, asýl felaket o zaman baþlar. 

Bu, milyonlarca insanýn yurt diye bildiði Avrupa ülkelerinden, Doðu’ya doðru tersine göçünün baþlayacaðý daha umutsuz ve korku dolu bir dünya demek..

Paris’te katliam düzenleyenlerin amacý sakýn bu olmasýn?

Türkiye’de uygulanan þiddetin amaçlarýndan biri Ýstanbul’da ve baþka þehirlerde yaþayan milyonlarca Kürdü, tersine göçe zorlamak deðil miydi? Gerçekleþmediyse, bunu her iki halkýn saðduyusuna, birlikte yaþama iradesi ve ayný dini deðerlere sahip olmasýna borçluyuz.

Ama böylesi bir iradenin Avrupa halklarýyla, Müslüman halklar arasýnda yaþanabilmesi için, maalesef fazla sebep yok. Cihatçýlar ve Avrupalý ýrkçýlar objektif olarak, ayrýþmanýn, Avrupa’dan baþlayarak bütün dünyaya yayýlmasý, siyasi ve toplumsal kopuþun derinleþmesi için ayrý ayrý cephelerde ama ayný amaç için mücadele ediyorlar, ‘bize ait mahallelerin’ içinden çýkabildiðimiz ve empati kurabildiðimiz oranda bu oyunu bozma þansýmýz var..