Sayýn Baþbakan’ýn Brüksel, Fransa Cumhurbaþkaný Hollande’ýn Türkiye gezileri Türkiye’nin AB tam üyelik perspektifini ve bu perspektife baðlý olarak da milli egemenlik, milli egemenliðin devri gibi bazý kavramlarý bizlere yeniden hatýrlattý.
Bu satýrlarý yazmak için bilgisayarýmýn baþýna oturduðumda ekranlarda Çin’den alýnmasý planlanan füzelerde bir sorun olduðu, ihalenin yeniden yapýlabileceði haberlerini izliyorum.
Çin’den füze alýnacaðý haberlerini ilk iþittiðimde de bunun tuhaf bir konu olduðunu yazdýðýmý hatýrlýyorum.
Meselenin tartýþýlmasý gereken çok sayýda boyutu var, tek tek üzerlerinden gitmeye çalýþacaðým.
Türkiye en genel çizgileriyle batý dünyasýnýn bir müttefiki; NATO üyesiyiz, Avrupa Konseyi’nin adeta kurucu üyesiyiz, AB ile tam üyelik müzakerelerini sürdürüyoruz, vs.
NATO üyesi bir ülkenin Çin’den füze almasý galiba pek görülmüþ, iþitilmiþ bir konu deðil idi.
Mesele sadece bir teknik uyum konusu da pek deðil galiba, daha hacimli ulusal, küresel güvenlik konularý da devreye giriyor anlaþýlan.
Türkiye, her ülke gibi, nihai tercihlerinde özgür olmasý gereken bir egemen ülkedir.
Parlamenter çoðunluk çok ciddi bir irade ortaya koyar, hatta belki mesele bir referanduma da konu olur ise Türkiye batý sisteminin bir müttefiki olmaktan çýkabilir, NATO’dan da, Avrupa Konseyi üyesi olmaktan da çýkabiliriz, böylece AÝHM’de de sürekli mahkum olmaktan kurtuluruz, bugün çok çok azaldý ama gelecekte iþkencecilerimiz de rahat eder, egemen egemen iþkence yaparlar, AB konusunu da çöpe atarýz, uyum muyum gibi dertlerimiz de kalmaz, rahat ederiz.
Ben bu süreçte elimden geldiðince bu batý ittifakýnýn dýþýna çýkma planýna muhalefet ederim ama Türkiye seçmenlerinin büyük bölümü böyle isterse yapacak bir þey de kalmayabilir, karara gönülsüz de olsa saygý gösteririm, o zaman da füzeleri de, baþka þeyleri de istediðimiz yerlerden alýrýz.
Ama, hem NATO üyesi olacaksýnýz, hem de Çin’den füze alacaksýnýz, bu olmaz.
Anlaþýlan bu büyük yanlýþtan yavaþ yavaþ geri dönülüyor, iyi de yapýlýyor.
Keþke, bu füze konusu ilk ortaya çýktýðýnda Beyaz Saray sözcülerinin uyarý niteliðindeki demeçlerine biraz daha fazla kulak kabartýlabilse idi.
Son yaþanan çalkantýlarýn bu yanlýþ ile bir ilgisi var mý, gerçekten bilemiyorum ama böyle bir ihtimal aklýma gelmiyor dersem Pinokyo gibi burnum uzar.
Bu füze alýmlarý meselesinin baþka sýkýntýlý boyutlarý da yok deðil.
Bu alýmlarýn nasýl bir kamu kaynaðý ile yapýlacaðý çok net deðil.
Bu harcama, anlaþýlan büyük bir meblaða tekabül ediyor, Milli Savunma Bakanlýðý’nýn bütçesinden mi, yoksa Savunma Sanayii Müsteþarlýðý’nýn (SSM) parasal kaynaðýný oluþturan Savunma Sanayi Destekleme Fonu’ndan mý (SSDF) gerçekleþecek?
Bilebildiðim kadarýyla bu harcamayý SSDF yapacak.
Bu askeri harcamalar neden hala bir fon üzerinden gerçekleþiyor da bütçeleþtirilmiyor, bu soru önemlidir ama nedense muhalefet partileri dahi bu konuya pek ilgi göstermiyorlar.
Bu füze alýmlarý ulusal savunmamýz için yaþamsal ise, bu kadar para verileceðine göre herhalde öyledir, Meclis’in bütçe sürecinde bu ihtiyaca kamusal gelir tahsis etmeyeceði düþünülebilir mi?
Bu fon harcamalarýnýn Sayýþtay denetimi yapýlýyor ama nasýl bir etkinlik ile, bu da akýllara takýlan baþka bir konu.
En son olarak da bu konuya iliþkin önemli bulduðum ama hiç konuþulmayan bir alana deðinmek istiyorum.
Bu silah alýmlarýnda arada komisyoncular var mýdýr?
Bu füze alýmlarýnda kimler komisyonculuk yapmaktadýrlar?
Nihai olarak vergilerimizden ödenen (yansýtma mekanizmasý) bu komisyon oranlarý ne kadardýr?
Bu isimleri neden kamuoyu hiç bilememektedir?
Basýn, dýþ silah alýmlarý konusunda komisyonculuk meselesini neden hiç gündemine al(a)maz.
Bugün için saðlýða zararlý bu kadar soru yeter muhtemelen.