Avrupa ile iliþkilerde yeni bir safha.
Çýlgýnlýk, akýl tutulmasý, siyasi operasyon, dýþlayýcý, basiretsiz, FETÖ'ye, terör örgütlerine hizmet vs... Hepsi denebilir. Ama iyi bir durum deðil.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türkiye'yi “Yeniden” denetime alma kararýný vermiþ bulunuyor. 45'e karþý 113 oyla.
“Yeniden” çünkü, 1996'da verilen benzeri karar 2004'te Ak Parti hükümetinin demokratik hamleleri ile kaldýrýlmýþtý. Aradan 13 yýl geçtikten sonra Türkiye, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan'ýn içinde yer aldýðý kümeye düþürülüyor.
35 sayfalýk, 35 madde halinde eleþtiri ve önerilerin yer aldýðý ve Türkiye'ye 2018'e kadar kendini restore etme ödevi veren bir rapor söz konusu.
Sol, liberal gruplar yanýnda, Batý Avrupa'nýn bir kýsým sað parti temsilcilerinin de ayný noktada buluþtuðu karara, Türkiye'den HDP milletvekilleri de katýlmýþ bulunuyor. 45 oy, Türkiye parlamenterleri dýþýnda, bazý muhafazakar Avrupalýlarýn oylarýndan oluþuyor.
Avrupa ile ciddi bir gerilim yaþýyoruz.
Bu kararýn hemen öncesinde Fransa Uluslararasý Ýliþkiler Enstitüsü uzmaný Philippe Moreau Defarges'in bir televizyon programýnda söylediði akýl almaz, çýlgýnlýktan öte sözler, Avrupa'da bir bilim adamýnýn bile nasýl bir ruh durumuna sürüklendiðinin tipik göstergesi olarak kaydedilmeye deðer.
“Geriye ya iç savaþ ya da bunu söylemek zor ama onun (Erdoðan'ýn) öldürülmesi kalýyor”diyor adam.
Bunu söyleyebiliyor.
Cumhurbaþkanlýðý Sözcüsü Ýbrahim Kalýn bu sözleri þöyle deðerlendiriyor:
“Eski bir Fransýz diplomatýn, uluslararasý iliþkiler uzmanýnýn Sayýn Cumhurbaþkanýmýza yönelik adeta açýktan bir suikast giriþiminde bulunulmasý çaðrýsý yapmasý gibi hazin olaylarý, vahim olaylarý gözlemlemekteyiz. Açýkçasý bu darbe, suikast, diktatörlük gibi söylemler ayný paketin bir parçasý. Bunlar Erdoðan düþmanlýðý üzerinden siyaset yapan bazý çevrelerin, siyasilerin, medya mensuplarýnýn, aktivistlerin, ayrýca onlara payanda olan FETÖ, PKK gibi Türkiye düþmaný, illegal örgütlerin yazdýðý ve tekrarladýðý bir senaryodan ibarettir. Hatta öyle ki, Avrupa’nýn en faþist ve ýrkçý siyasetçisi bile 16 Nisan gecesi Türk milletinin referandumda yaptýðý tercihi sorgulama cüretini kendinde bulabilmektedir.”
Bir ülkenin Cumhurbaþkanýna suikast çaðrýsý yapmak...
Gerçekten akýl alýr gibi deðil.
Ama yapýldý bu.
Daha önce bir miting meydanýndaki afiþte silah dayandý Sayýn Cumhurbaþkaný'nýn baþýna, “Öldür onu” ifadesinin yanýnda. Þimdi ise adý üstünde bir profesör suikast çaðrýsý yapýyor.
Özür falan boþ. O sözü söyleyebilecek bir ruh pörsümesi yaþanmýþ bir kere.
Ve þimdi, Türkiye'nin kurucu üye olduðu, finansmanýna en çok katýlan 6 üye ülkeden birisi bulunduðu, geçmiþte Türk parlamenterlerin dönem dönem baþkanlýk ettiði (Mevlüt Çavuþoðlu da o baþkanlardan birisidir) bir kurum, Türkiye'yi silkeleyen bir karara imza atýyor.
Ne diyelim, bu kararlar výz gelir týrýs gider, diyorsak mesele deðil.
Ama sanýyorum ki bunu demiyoruz.
Demediðimiz için Ak Partili temsilciler dahil Türk delegasyonu, kararýn geçmemesi için yoðun çaba sarf etti orada.
Ayrýca Ak Parti, geçmiþte, Türkiye'nin kuruluþa yeniden kabulünü saðlayan hamleler de yaptý, dedik yukarda.
Bu tür kararlar uluslararasý planda ülke imajýný etkiliyor.
Ben asýl, o çarpýk profesörün aðzýna “Öldürme çaðrýsý”ný alabilme cür'etine gelmesini çok tehlikeli buluyorum.
“Diktatör” temasý iþlene iþlene gelindi bu noktaya. Bu tür kampanyalar, daha tehlikelisini, daha tehlikelisini kullanabilme yolunda bir trend izliyor. Bunun önlenmesi lazým. Bunun, medya tüketimi ile sokaktaki insanlarýn Türkiye'ye yönelik bakýþýný etkilememesi mümkün olmaz.
Ne yapmalý?
Rapora yansýyan suçlamalar belli. Yargý baðýmsýzlýðý, medya özgürlüðü, OHAL uygulamalarýndaki orantýsýzlýk vs...
Tabii ki “Türkiye’nin gerçekleri” gibi bir gerçek var. Onunla birlikte yargý, medya ve OHAL'e de yeniden bakmakta yarar var.