"Kýz kýza çýkmak kadar doðal". Ýki genç kýzýn fotoðraflarý, kimi yerde net kimi yerde de muhayyileyi kýþkýrtmak için gölgeli bir þekilde billboardlarda dolaþýyor. Bir deodorant reklamý. Reklamýn doðrudan cinsellikle iþi yok. Bedenin kokulanmasý ile ilgili. Fakat reklam bir söylem taþýyor. Bu söylemde apaçýk bir þekilde "kýz kýza çýkmanýn", yani kýzlarýn beraberliði savunuluyor. Buna da doðal diyor. Yani olaðan, tabii, sýradan. Cinsiyetçiler, aslýnda kýz kelimesine de karþýlar. Sadece "diþil insan" için kadýn kelimesinin kullanýlmasýný isterler. Fakat propagandalarý için her þey mubah...
Ayný reklamýn baþka bir spotu da þu: "Evlenmemek kadar doðal". Mesaj epeyce net. Evlenmemek doðaldýr, evlenmeyin... Burada da ailesizlik öneriliyor. Evlilik olumsuzlanýyor. Doðal kelimesi ile de evlenmekten uzak durmanýn yalýn, sýradan, rutin, normal olduðu bilince zerk ediliyor. Mesele doðal olmaksa, hayvanlar insanlardan çok daha doðal! Onlarda evlilik yok. Ama insan kültür, anlam ve inanç sahibi bir varlýk. Doðal olduðu kadar ahlak varlýðý ve sosyolojik varlýk da. Hayvanda ahlak yoktur, utanma yoktur. Fakat insanlarda var. Her zaman da olacak. Bu nedenle meþru cinsel iliþki, utanmazlýktan uzak bir þekilde evlilikle meþrudur. Ýnsan için doðal olan da budur.
Her iki reklam, Ýstanbul billboardlarýnda gösterimde. Kalabalýk meydanlarda, metro salonlarýnda karþýmýza çýkýyor. ÝBB'ye ait nesneler üzerinden görücüye çýkmýþlar. Toplum hayatýnýn içine sýzmýþlar. Bir telkinde bulunuyorlar. Bir þeyi normalize ediyorlar. Türk toplumunun temel aile deðerleriyle tamamen ters olan ve Ýslam'la da uyuþmayan mesajlarý yayýyorlar. Evlilik ve cinsellikle ilgili ahlaki ve kültürel anlam dünyamýz ters yüz ediliyor.
Reklam, ideolojidir, kültür endüstrisidir. Kapitalizmin kazanç için sembol, hayal ve anlam üreten bir endüstrisi. Bir reklam firmasý, doðrudan kendisi ile alakasý olmayan bir konuyu, imgeyi ve tahayyülü harekete geçiriyor. Kapitalizmin kültür endüstrisi de sonuna kadar gidiyor. Yeter ki insanlarýn duygusunu tüketim için kýþkýrtsýn. Bunun için de cinsellik ve beden tüketim metaýna dönüþerek, utanmayý buharlaþtýrýyor. Sýnýrlarý aþmak, deðerleri ve anlamlarý hiçe saymak, ters davranmak genç zihinler için de epeyce heyecan verici!
Þahsi kanaatim cinsiyetsizlik bir "epidemik durum"! Bir dalga olarak yükseliþte. Ancak her zaman bu devam etmeyecek. Bütün epidemiler gibi bu da gerileyecek ve önemini kaybedecek zamanla. Cinsellik, kadýn ve aile alanlarýnda kendisini gösteren bu "sosyolojik ve kültürel epidemi", bir süre epeyce sarsýntýlara yol açacak. "Aile ölümleri" ve "cinsiyet ölümleri" ile karþýlaþacaðýz. Bu nedenle bu epidemi türünün ürettiði sorunlarla baþa çýkmak için en baþta söylemine karþý bilimle cevap vermeliyiz. Fikir üreterek de ideolojik ve kültürel propagandalarýnýn önüne geçmeye çalýþmalýyýz. Aileleri, kýzlarý, erkekleri, gençleri bu epidemiye karþý uyarmalýyýz. Nihayetinde onlarýn cinsel kimlikleri sarsýlýyor. Çeþitli hastalýklara çok daha fazla açýk hale geliyorlar. Aileleri, çevreleri ve toplumlarýyla her zaman gergin ve çatýþma iliþkilerini yaþýyorlar. Her an savunmada ve saldýrýda yer alan bir insanda ne beden kalýr ne de psikoloji.
Aileyi yok sayan ve lezbiyenlik imgeleri üreterek toplumu etkileyen bu reklamlarýn arkasýnda elbette belli belediyeler, þirketler, siyasi ve ideolojik aktörler var. Bunlara karþý direnmek ve toplumumuzu savunmak mesuliyetimiz var. Bunun için de dayanýþmalar, siyasetler ve iradeler gereklidir. Batýdan gelen bu "epidemik beden siyasetlerine" karþý mücadele etmeliyiz.