Pazar günlerini 'Okuyucularla Hasbihal'e ayýrdýðýmýz bu sütunun bu haftaki faslýna baþlarken, muhterem okuyucularýmýzý, saðlýk ve âfiyet dileklerimizle, selâmlayarak baþlayalým:
*Ýstanbul'dan bir grup kýz arkadaþlarý adýna, Saliha Balkanlý isimli okuyucu diyor ki: 'Selâmunaleykum aðabey.. Soyadýmdan da anlaþýlacaðý üzere, ben Rûmeli'nden, Balkanlar'dan gelme bir ailenin kýzýyým ve üniversitede okuyorum. Dedemin büyük dedesi, 1877-78'deki (Hicrî takvimle 1293'teki, ve bizim evlerimizde konuþulan þekliyle- '93 Harbi' diye anýlan) 'Osmanlý-Rus Harbi'ndeki aðýr yenilgimizden sonra, 'Kalkandelen' taraflarýndan buraya gelmiþ bir ailedeniz. Rahmetli ninem, kendi ninesinin ve annesinin 'muhacir'lik aðýtlarýný aðlaya-aðlaya aktarýrdý bize..
Üsküb'de doðmuþ olan Yahyâ Kemâl'in, kendi annesini anlatýrken kullandýðý ifadeleri hatýrlýyorum, düz yazýlarýnda.. 'Saçýnýn bir teli bile gözükmezdi.. Ondan bir fotoðraf bile kalmadý.. Namazýnda-niyazýndaydý, ama, her gün akþama doðru, evde, babamýn akþamki içki sofrasýný , beddualar ederek hazýrlardý. Ben ona, 'Ana, hem sofrasýný hazýrlýyorsun, hem de beddua ediyorsun..' dediðimde, 'Ne yapayým evlâdým, dýþarda arkadaþlarýyla, yýðýnla pisliklere bulaþarak içmesin, gelsin evinde içsin..' þeklindeki mazeretini söylerdi..' dediði notlarýný hep düþünürüm..
Bir Müslüman hanýmýn, kocasýnýn onca sarhoþluðuna raðmen, daha fazla pisliklere bulaþmamasý için katlandýðý o sahneler beni hep düþündürmüþtür. Biz öyle bir kültürden geliyoruz, öyle yetiþtirdiler bizleri..
Þimdi, toplum kesimlerinin hemen her tarafýný kuþatmaya yönelik bir 'çýplaklýk' anlayýþý karþýsýnda, büyük annelerimizin ahlâk anlayýþýyla bugünkü nesiller arasýnda meydana gelen korkunç uçurumu görünce daha bir hayýflanýyorum.. Düþünebiliyor musunuz, 5 -6 arkadaþýmýzla birlikte gidip geliyoruz Fakülte'ye.. Bizler inancýmýzýn gereklerine riayet etmeye çalýþýyoruz.. Ne var ki, hele de bu yýl sergilenen çýplaklýðý 'modernlik' veya 'moda gereði' diyerek mâzur göstermeye çalýþanlar, bizleri gördükçe, yanýmýzdan geçerken, 'onlardan utanýyoruz..' gibi laflar atýyorlar.. Biz ise, arkadaþlar olarak, onlardan utanmak deðil, ama, onlar adýna da utanýyoruz. Çünkü, metrolarda, otobüslerde, meydanlarda, 'cafe'lerde, restoranlarda, umûmî yerlerde, bu toplumu zehirlemek isteyen öyle bir tavýr sergiliyorlar ki, anlatmaya kelimeler bulamýyoruz.. Ve dahasý, bu tipler, sergiledikleri çýplaklýðý, kültürlü olmanýn gereði zannediyorlar. Bir 'çýplaklýk kültürü' olamayacaðýna göre, bütün toplumu kuþatmaya çalýþan bir 'kültür çýplaklýðý' söz konusu ? Toplumumuzu kuþatan kültür, böylesine üryan, böylesinde deðersiz ve iffet anlayýþýna kurulu bir tuzak.
Pazar'larý yaptýðýnýz, 'Okuyucu Hasbihal'lerinizi de dikkatle takib ediyoruz. Ben ve arkadaþlarým da bu 'Hasbihal'e, bu utanç verici sahnelerden utananlarýn olduðunun da bilinmesi için yazdýk bu satýrlarýmýzý.. Selâm ediyoruz..'
--Evet, bu haným kýzlarýmýzýn uzun mektubunu bu kadar özetleyebildim.. Uzun makaleleri içinde kullandýklarý 'Çýplaklýk kültürü olamayacaðýna göre, bir 'kültür çýplaklýðý'yla karþý karþýyayýz.. cümlesini bu 'Hasbihal'in manþeti yaptým.. Aynen öyle.. Bu gibi haným kýzlarýmýzýn sayýlarý da az deðil..
Ele aldýklarý konu, gerçekten de artýk iðrençlik boyutuna varmakta..
Geçen gün, Marmaray'da bir grup genç, orada rezil sahneler sergileyen tipler üzerine kendi aralarýnda konuþuyorlardý.. Birisi herhalde, aykýrý bir þey söylemiþti ki, bir diðeri, 'Sen kendi annenin, kýz kardeþin veya evlendiðinde eþinin böyle olmasýný ister misin?' diye sorunca.. Öteki, çok hassas davrandý ve 'Lûtfen, konuyu þahsîleþtirmeyin..' diye dikleþti; sadece baþkalarýnýn bir 'orta malý' haline gelmesini istiyormuþçasýna..
*Almanya'dan Mustafa Bezci isimli okuyucu diyor ki: 'Biz burada 40-50 yýldýr yaþadýðýmýz halde, çocuklarýmýz, 'Biz Almanýz..' demiyor.. Almanlar da, 'biz onlarýn dinine girmedikçe, bizi kendilerinden sayacak deðiller..'
*Almanya'dan Rýza Çermikli de diyor ki: 'Son günlerde 'anýz yakmak'tan kaynaklanan yangýnlarda 15 kadar insanýn yanmasý, 100 kadar insanýn yaralý olarak hastanelere kaldýrýlmasý üzerine, ekranlarda, bazý uzmanlar, bu 'anýz yakýlmasý' geleneðinin yasaklanmasýný ve ' yanan anýzlarýn külünün topraða bir þey kazandýramayacaðýný' söylüyorlar. Ben Almanya'da, mahsul, tarlalardan kaldýrýldýktan 1-2 gün sonra topraðýn hemen sürüldüðünü görüyorum ve sorduðumda da, o 'anýz'larýn topraðýn içinde çürüyüp tabiî gübre haline geldiðine dair izahlarýyla karþýlaþýyorum. Bizdeki o uzman kiþiler uzmanlýklarýn alanýna bu anlayýþý da ekleseler..'
--Evet, bu okuyucumun yazdýðý konuyu, gerçekten de önemli.. Çünkü, mahsul ekilip biçildikten sonra, hemen topraðýn sürülmesini geleneðini, ben de yýllarca görüyordum.. Ziraat uzmanlarýnýn dikkatine sunulur..
*Pakistan'da üniversite tahsili yapan Ahmed T. isimli bir okuyucumuz diyor ki: 'Filistin ve hele de Gazze konusunda Pakistan'daki halk kitlelerinin de acý çektiklerine her yerde þahid oluyorum.. Bazý tanýdýklarým da yazdýklarý mesajlarda, 'Pakistan'ýn atom bombasý varken, niye müdahale etmiyor?' diye soruyorlar..' Bilmiyorlar ki, Pakistan'ýn 35 sene öncelerde yaptýðý o Atom Bombasý'ný, Amerika, Rusya, Ýngiltere, Fransa ve Uluslararasý Nükleer Enerji Kurumu, sadece, Hindistan'ýn bir saldýrýsý karþýsýnda kullanmasý þartýna baðlý olarak elektronik kilitli bir yerde muhafaza ediyorlar; o güç odaklarý istemedikçe, elektronik kilitler açýlamýyor..
-- Bu okuyucunun yazdýklarýna ilaveten hatýrlatalým ki, Pakistan Devlet Baþkaný merhûm Ziya'ul'Haqq zamanýnda yapýlan o bomba için, 'Ýslam Atom Bombasý'na müsaade edilemez!' diyen emperyalist güç odaklarý; Ziya'ul Haqq'ýn uçaðýna bombaya koyarak, onu parça parça da ettiler. Þeytanî güçlerden korkmayalým, doðru; amma, o oyunlarý da hafife almadan..
*